Şenlikler, açılışlar,
festivaller toplumumuzun vitrinidir.
Bu programlar, kültürümüzün tanıtımı için
paha biçilmez birer
fırsattır.
Özellikle de program açış konuşmaları.
Bu dakikalarda protokol oldukça duyarlı,
davetlilerin algısı ziyadesiyle açıktır.
İşte o anda, programın
açış konuşmasını
yapacak yetkiliye çok büyük görev düşüyor.
Sözleri,
üslubu, ses tonu,
kıyafeti, yüz ifadesi… çok önemli.
Madem bu denli sosyal, bu kadar
zarif bir toplumu
temsilen sahneye çıkıyorsun elbette çok
özenli, bir o kadar da
üslup sahibi olmak zorundasın.
Bu konuşmaları genellikle federasyon
başkanlarımız veya federasyon yetkililerimiz, değilse dernek
başkanlarımız yapar.
Özellikle
protokol dikkat kesilir
bu konuşmalara.
Çünkü toplumunu temsilen konuşan bu kişinin
şahsında değerlendirecektir çok iyi tanımadığı
Çerkes toplumunu.
Kulak kesilir, kelimeleri tek tek tartar,
ölçer biçer…
Ne yazık ki bazen de (af edersiniz) öküz
altında buzağı aranır.
BİRAZ
DAHA CİDDİYET
Benim de (belki mesleğim gereği) en dikkat
ettiğim anlardan bir andır bu hitabet anları.
Türkiye genelinde, on yıllardır çok az
festival vardır katılmadığım. Ve her programın açış konuşmasını
pür dikkat
dinlemişimdir.
Fakat ne yazık ki istisnaları dışında
tablo memnuniyet verici
değil.
Mesaj yok, varsa da yerini bulmuyor.
Çünkü bu nokta önemsenmiyor.
Konuşma metinleri çok özensiz hazırlanıyor!
Konuşmalar:
Ya çok uzun!
Ya çok ruhsuz!
Ya çok
ayrıştırıcı, öfkeli,
gerilimli…
Olmuyor, olmuyor işte, bize yakışmıyor…
Sonuçta yazık oluyor, bu kültürü tanıtma
fırsatı heba olup gidiyor.
Bu işi önemsemek lazım, bu işe bir ciddiyet
kazandırmak lazım.
Ne yazık ki “Ben, bu fırsatı
değerlendireceğim, toplumum adına mesaj vereceğim!” diye dar
düşüncesi, ırkçılığı,
üslubu, öfkesi ve
gerilimiyle başta protokol olmak üzere katılımcıları ziyadesiyle
rahatsız eden, onları üzen çok konuşmaya da üzülerek, kahrolarak
şahit oldum.
Öyle ya
beyzade bulmuş kocaman
sahneyi, eline almış büyük mikrofonu,
yüreklere bileklere
basmasın mı, kükremesin mi?
Bir defasında bir genel başkan, önemli bir
açılış ve festival programında böyle bir konuşma yapmış, göz göre
göre kocaman programı
sabote etmiş ve bir çuval inciri mahvetmişti.
İnsan gerçekten üzülüyor ve anlamakta
zorlanıyor.
Neden?
Neden bu kadar
dar düşünceli, bu
denli öfkeli, itici, ayrıştırıcı, ötekileştirici konuşmalar yapar
bu yöneticilerimiz?
Neden, toplumumuzu ve kültürümüzü tanıma
gayretiyle programa katılan davetlileri rahatsız edecek
ırkçı söylemlere yer
verilir?
Yoksa beyzadeler bunu yiğitlik mi sanır?
Değilse popülizmdir.
HAYDİ, OLMADI, SİL BAŞTAN!
Bu incelikten, sanattan ve üsluptan yoksun
kontrolsüz konuşmalar, programa davet edilen yetkilileri
ziyadesiyle üzer.
Konuşmalar sona erer, program biter ve kabak
adeta iğneyle kuyu kazan
yöre dernekleri yetkililerinin başına patlar.
Hani onlar, kültürleri, toplumları için
vekillerle, mülki amirlerle, üst düzey yöneticilerle sağlıklı
iletişim kurmuş, onlara
Çerkes toplumu adına karşılıklı sağlam, samimi
diyaloglar
geliştirmiş, onlardan maddî-manevi büyük destek görmüşlerdi.
Eyvah genel başkan konuştu, yaktı, yıktı…
Heba oldu yıllar,
haydi sil baştan!
Allah aşkına var mı böyle bir şey?
Var mı böylesi bir
duyarsızlık, böylesi
bir hoyratlık?
Gönüllere hitap edip
teşekkür etmek varken,
birlikteliği, uyumu,
başarıyı alkışlamak dururken nedendir bu kabalık, niçindir bu
iticilik?
ÜZÜM
YEMEK Mİ BAĞCI DÖVMEK Mİ?
Diğer taraftan öyle genel başkanlar gördüm,
öyle konuşmalar dinledim
ki akıllara zarar.
Be kardeşim, bu kadar insan toplanmış,
yahu birkaç düzgün
ifadeyle bir mesaj ver!
Mesaj ver siyasilere, protokole, yetkililere…
Birkaç dakikayla bir mesaj ver seni pür
dikkat dinlemeye gelen
güzel insanlara.
Bir mesaj ver ve onların samimi alkışlarını
hak et!
Yok!
Kırık
dökük ifadeler, afralar, tafralar…
Yakışmıyor!
Yakışmıyor ne size ne de bu zarif topluma.
Size bilgi, birikim,
incelik yakışıyor.
Size hoşgörü ve duyarlılık
yakışıyor.
|