150 yıl geçti aradan. Bakın, neler neler yaptık! “Kültür”
dedik, yaşayamadık, yaşatamadık. “Dil”
dedik, konuşamadık, okuyamadık, yazamadık. “Söz”
dedik, söyleyemedik, dinleyemedik, dinletemedik. “Öz”
dedik, öze inemedik, özetleyemedik. Aradan yıllar yıllar geçti. Bir de baktık, bir arpa
boyu yol gittik!
HADİ SÖYLEYİN NE YAPTIK?
Hadi söyleyin, biz Türkiye’de 150 yıldır,
kültür, sanat ve edebiyat adına yüreklere su serpecek ne yaptık?
Konuştuk, tanıştık, övündük, böbürlendik!
Koca koca kurumlarımız
ne yaptı?
Hangi kalıcı projeleri
üretti, uyguladı?
Her şeye rağmen oynadık, güldük, bolca
eğlendik!
Bir öz eleştiri
yapamadık.
“Tükenişin” acısını
yüreğimizde hissedemedik.
“Yok oluşun”
ayak sesini ruhumuzda duyamadık!
Kısa günü kurtardık mı bilmiyorum ama
vizyonsuz kaldık!
Savrulduk!
Coşkudan, ümitten, samimiyetten uzaklaştık!
CC, 2015
yılı temenni yazısında ne güzel özetlemiş konuyu:
“2015’ten umudumuz, Çerkes toplumunun
hamasetten ve sızlanmaktan sıyrılıp, çağdaş, çalışkan, üretken,
gelişmiş bir toplum olarak geleceğimizi şekillendirmesidir.”
YÜREĞİMİZ ACIYOR!
Bu içler acısı hâl,
Bu büyük yöneticilerin
tavrı,
Bu vizyonsuzluk,
Bu savrulmuşluk,
Bu ilgisizlik,
Bu vurdumduymazlık
Yürekleri yakıyor!
BÜYÜK YÖNETİCİLERE ÇAĞRI
Ey bu toplum ve bu kültür adın konuşma yetkisine sahip
yüce yöneticiler!
Nedir bu hal,
nedir bu vaziyet?
Bakın, hasta ortada, hastalık da!
Doktor nerede?
Nerede reçete?
Hani nerde ilaç?
Nerede serum?
Yok, yok!
Hasta masada can çekişiyor.
Nabız düşük, kan çekilmiş, renk soluk.
Titriyor, ürperiyor…
Tedbir yok, tedavi yok!
Temenni var, teslimiyet var
ancak!
Sitem var!
Şişkin ego var!
Sahi, temenni, sitem ve ego
işe yaramaz mı, hastayı kurtarmaz mı?
İCRAAT, İCRAAT!
Bu hastayı kurtaracak ilacı az çok hepimiz biliyoruz.
Biliyoruz, samimiyetin
önemini.
Biliyoruz, uymamız ve uygulamamı gereken kuralları.
Biliyoruz, umursamazlığın,
vurdumduymazlığın zararlarını.
Biliyoruz model
olabilmenin yararını.
Ama her şeyden önce icraat,
icraat!
DÖNÜP BİR BAKALIM MAZİYE…
Dönüp bir bakalım maziye neler neler eksik kalmış!
Nerede yanlış yapmış!
Bilirsiniz kültür iletişiminde
eğitimin önemini.
İyi bilirsiniz siz,
“Nart”ların,“Setenay”ların niçin donanımlı yetişmesi
gerektiğini.
Merak etmenin, okumanın,
araştırmanın önemini çok iyi bilirsiniz?
O halde soralım yetkililere ve yöneticilere:
Kaç Nart’a, kaç Setenay’a
burs verdiniz?
Kitaplarımız, dergilerimiz
kaç satıyor?
Gençler kültür adına ne
yapıyor?
Kaç şiir dinletisine ev
sahipliği yaptınız?
Ya kısa film
yarışmaları?
Ya resim sergileri?
Ya “xabze” programları?
Ya diğer sanat ve edebiyat
etkinlikleri?
Ya sportif aktiviteler?
Ya uyum programları?
Ya gençlik kampları?
Yoksa yılda bir 21 Mayıs
yeter mi gençlere?
Yeter mi konsolosluk
önleri?
TABAN NERDE?
Kültür sevdalılarının sayısını arttırmak lazım.
Coşkuyu, ilgiyi, ümidi…
Taban
uyanmalı/uyandırılmalı bu sevdaya.
Taban katılmalı
bu soylu direnişe!
Konunun can alıcı noktası
tam da burası işte!
Taban, yöneticileri,
yetkilileri, yazar ve çizerleri, sanatçıları, oyuncuları
yeteri kadar tanıyor mu, bunlara güveniyor mu?
Toplum bu sesi duyuyor mu, bu sesi işitiyor mu?
Bu cılız girişimler, bu göstermelik programlarla nereye kadar?
Bu savrulmuşluk, bu dağınıklık…
Nereye kadar bu
samimiyetsizlik?
Bu, “Yandık, sürüldük,
bittik, tükendik!” edebiyatının ilerisine geçmeyi, ezber
bozmayı düşünmüyor musunuz?
Bu mu vizyon?
VİCDANLAR RAHAT MI?
Kültür hızla eriyor, zaman tükeniyor!
Vicdanınız rahat mı sizin?
Yapabileceğinizi yaptığınıza inanıyorsanız mesele kapanmıştır.
Zira bu ağır, yaralı kültür,
bu komik müdahalelerle yaşayamaz.
Bu dava vizyon ister!
Bu dava ekip ister!
Bu dava ufuk ister!
Yürek
ister.
En önemlisi samimiyet
ister!
Ç Ö Z Ü M ?
Ne yapmalıydık?
Kültüre dair daha fazla yol
yapmalıydık.
Kültüre dair daha çok iz
bırakmalıydık.
Donanımlı gençlik için daha
etkili yatırım yapmalıydık.
Peki, biz ne yaptık?
Bolca baskı yaptık!
|