“Telaş ve ümitsizliğe gerek yok!” diyor
kimileri.
Her şeye rağmen Çerkeslerin kutsal
kültür davası iyi gidiyor.
Ne bu
ümitsizlik, bu halsizlik, bu panik!
Moralli olmak lâzım.
Bakın bir etrafınıza:
“Ben
Çerkes’im, Çerkes olarak yaşayacağım!” diyen gençlerin sayısı
gün geçtikçe artıyor.
Dün bu kadar
derneğimiz, bu kadar
üst kurulumuz var
mıydı?
Bakın gazetelerimize,
dergilerimize,
kitaplarımıza, sosyal
medyamıza…
Bakın
tirajlarına, okutucu sayısına…
Faaliyetlere bakın, kahvaltılar, kurslar,
toplantılar, konferanslar,
sempozyumlar…
Bakın şu
düğündeki zarif kızlara, şu
yiğit delikanlılara.
Ya cenazelerdeki kalabalıklara…
21
Mayıs’lara…
Ya şu birbirinden güzel
şarkılara, danslara,
oyunlara…
Hem dün kaç kişi
Çerkesçe yazabiliyordu?
Ana
diliyle kaç kişi okuyabiliyordu?
Ya şimdi?
Maşallahı var inan!
Hem de
kırk bir kere maşallah!
Ya hu dün Çerkes olduğunu saklayanlar, bugün
“Ben Çerkesim!” diye
haykırıyor.
Daha ne olsun!
İnanın
gidişat iyiye.
İyiye gidiyoruz beyler, iyiye!
“DURUM
VAHİM, ERİYORUZ!”
Bir kesim böylesine ümitli ve coşkuluyken,
diğer bir kesim farklı
şeyler söylüyor, farklı ruh halini yaşıyor.
Bu kesime göre durum oldukça vahim.
Yaygın kanaat şu:
Biz,
sorunlarımızla ne zaman yüzleşeceğiz?
Biz,
önceliklerimizi, olmazsa olmazlarımızı ne zaman
belirleyeceğiz?
Ne zaman
üç maymunları
oynamaktan vaz geçeceğiz?
Allah aşkına
bir hastanın,
hastalığına teşhis konulmadan, gerekli tedavi metodu
uygulanmadan iyileşmesi mümkün mü?
Hasta, “Ben hasta filan değilim!” demekle
hastalığı tedavi edilebilir,
sorun giderilebilir mi?
Dostlar,
masada çok ciddi bir hasta
var.
Vaziyet, oldukça vahim.
Hastaya çok ciddi operasyon lazım!
Belki
kalp ameliyatı, belki de beyin nakli!
İş, sanıldığından da ciddi.
Hastalık diyoruz; acı, sancı diyoruz.
Bir bakıver etrafa
ana dilini konuşabilen,
ana diliyle rüya gören
gençlerin sayısı bir avuç.
Şu
düğünlerimizin haline bir bak!
Ya
cenazeler?
Eriyoruz, tükeniyoruz!
Siz, bu gerçeklere isterseniz abartı deyin.
İsterseniz
ümitsizlik deyin!
Ne derseniz deyin, durum değişmiyor, problem
çözülmüyor.
Siz ne
dersiniz?
Yoksa siz, üçüncü, dördüncü bir görüşü mü
savunuyorsunuz?
GELELİM SİYASETE
Seçim tarihi yaklaşıyor.
Ortam yine toz duman.
Görüşler farklı.
Hissizliğe, duyarsızlığa, savrulmuşluğa,
dağınıklığa… devam.
HADİ
SEÇİN!
Seçim ve Çerkes,
siyaset ve Çerkesler…
Konu siyaset olunca toplumumuzda çok farklı
görüşler ortaya çıkıyor.
İşte
birkaçı:
“ÇERKES PARTİSİ”
Kardeşim, hâlâ biz neyi konuşuyor, neyi
tartışıyoruz?
Çerkes
partisi kuruldu işte, adres de yol, yöntem de belli.
Toplum olarak
kendi partimizde birleşip
bu çatıda özgürce hak
arayışımızı sürdüreceğiz.
“PARTİ
BÖYLE Mİ KURULUR?”
Böyle
oldubittilerle parti mi kurulur kardeşim?
Hani taban, hani teşkilat?
Ben
yokum bu işte!
“ÇERKES PARTİSİNE GEREK YOK!”
Çerkes
partisine gerek yok, bu tür etnik kökenli partileşmeler
topluma zarar verir.
Biz, bize katkı sağlayabileceğine inandığımız
büyük partiler ve güçlü
adaylarla birlikte uyum içinde çalışmalıyız.
Biz,
var olma mücadelesini bu zeminde vermeliyiz.
Bu metotla toplumumuza, kültürümüze katkı
sağlamalıyız.
“ÇÖZÜM: BAĞIMSIZ ADAY”
Parti
de kurmayalım, partilere destek de olmayalım.
Biz
bağımsız adaylarla götürelim.
Seçilmek veya seçilmemek hiç önemli değil,
yeter ki duruş sergileyelim.
Zaten siyasete zamanımız yok ki bizim.
Düğün
ve cenazeler yetiyor da artıyor bize.
SİZ NE
DERSİNİZ?
Ne dersiniz?
Siyasetle mi, siyasetsiz mi?
Partili mi, partisiz mi?
Nasıl devam edelim yola?
Daha açıkçası:
Gerek
var mı ana dile, kültüre?
Gerek
var mı kimliğe?
Yoksa düğün ve cenazeler yeter mi bize?
|