21 Mayıs, çile ve ıstırabın, acının, ölümün
yıldönümü.
Aradan bir buçuk
asır geçmiş, dile
kolay.
Ölüm kokan uzun,
trajik bir hikâye.
Biz bu uzun süreçte ne yapmışız?
Yok oluşa
ne kadar direnebilmişiz?
Ya da ne kadar eriyip kaybolmuşuz?
An itibariyle
dilimiz, kimliğimiz,
gençliğimiz ne durumda?
Ya tarih bilincimiz, ya kültürel
duyarlılığımız?
Ya uyumumuz?
Anavatanla bağlantımız?
Duyarlılığımız?
Geleceğimiz?
Gençliğimiz?
BU
KÜLTÜRÜ KİM YAŞATACAK?
Türkiye bağlamında Çerkes kültürünü yaşatacak
yegâne kurum, beğensek de beğenmesek de
kültür derneklerimiz.
Peki, şu durumda derneklerimiz, olması
gereken yerde mi?
Gidişat nereye?
Derneklerimizden zihinlere yansıyan
görüntüler insanımıza güven
ve huzur veriyor mu?
Yoksa dağıldık, döküldük, savrulduk mu?
BU
DERNEKÇİLİKLE BU KÜLTÜR YAŞAR MI?
Sahi, derneklerimiz fetret dönemini mi
yaşıyor yoksa?
Yani duraklama devri.
Zordur bu konuyu konuşmak, bu noktayı
tartışmak.
Bu alanda
çok ciddi öz eleştiri
gerekiyor.
Bir de samimiyet ve kocaman yürek!
PANAROMA
Bireyleri, aileleri harekete geçirecek,
topluma ışık tutacak yegâne kurumlarımız, derneklerimiz.
Derneklerimizle ilgili
150 yıllık geçmişimizde
akla ilk gelen şu sorulara, samimi cevaplar verelim.
Toplumla kaç programda kaç kez bir araya
gelmişiz?
Topluma hangi kültürel eğitimi vermişiz?
Yeni
nesle ne katmışız?
Yönetim kurulları olarak derneklerde kaç kez
sabahlamışız?
Ailelere ne kazandırmışız?
Ne kadar
eğitim bursu vermişiz?
Başka şehirlerden gelen öğrencilere
kaç ev açabilmişiz?
Derneklerimiz sayesinde kültürel duyarlılığa
kavuşan gençlerin sayısı ne kadar?
Gençliğin eğitimi nasıl gidiyor?
Ya ana
dili konusunda yapılanlar?
Çocuklarımızın ve gençlerin derneğe, kültüre
ilgisini arttırmak için kaç
cazip proje hayata geçirebildik?
Kaç gazete, kaç dergi,
kaç kitap yayınlamışız?
Kaç
konser, kaç spor turnuvası düzenlemişiz?
Kaç
gençlik buluşması programında, gençlerin moralini,
motivasyonunu yükseltmişiz?
Haydi, açık yüreklilikle söyleyelim, 150
yıldır bu saydıklarımızın ne kadarını yapabildik?
BİRBİRİMİZLE DİDİŞİP DURDUK MU YOKSA?
Gençler kimlik ve kültür bunalımı yaşarken
bizler neyle uğraştık?
Bol bol birbirimizle
didişip durduk galiba.
Sözde
kurtuluş reçeteleri de hazırladık.
Hep konuştuk, hep didiştik.
BU
MANTIKLA NEREYE KADAR?
Bir bakın geldiğimiz noktaya, derneklerimiz
ve dernekçiliğimiz,
samimiyetimiz tel tel dökülüyor!
Benlik ve gurur içinde birbirimizin gözünün
içine baka baka yok
oluyoruz!
Üzgünüm ama derneklerimizi heyecanını
yitirmiş yöneticiler yönetiyorsa,
Bu yöneticilerimizin hatırı sayılır kısmı,
konuşması, duruşuyla ideali hançerliyorsa.
Derneklerimizin eğitim, bilgilendirme,
araştırma, derleme…
gibi hiçbir derdi yoksa nasıl küllerinden doğacak bu toplum?
Bu tabloda 21 Mayıs hamaseti kaç para eder?
TARİH
HESAP SORACAK
Eğer biz, bu plansız, programsız, bu
ümitsiz, bitkin halinizle
ezberimizi tekrarlayıp duruyorsak,
Eğer biz, unutulan dilimizin acısı,
yok olan kültürümüzün
sancısıyla sabahlayamıyorsak,
Eğer biz, maddi imkânsızlıklar içinde okul
masraflarıyla boğuşan gençleri
yalnız bırakıyorsak,
Eğer biz, kültür ve sanat programlarından
uzaksak.
Eğer biz, dernek, kültür, gençlik… konularını
sadece konuşup geçiştiriyorsak,
Unutmayalım, bu ihmalin vebali çok ağır
olacak, er geç bu toplum bizi sorgulayacak,
tarih bizden hesap soracak!
Unutmayalım, bir ülke, bir halk, bir toplum,
“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!” diyorsa, o zaman
“yok oluşun geri sayımı”
başlamış demektir.
21 Mayıs’ların, birlikteliğimize, kültürel bilinçlenmemize ışık
tutması temennisiyle.
|