Kültürel
bilinçlenme konusunda işler iyi gitmiyorsa,
Bölünmüşlük, savrulmuşluk
gün geçtikçe artıyorsa,
Cılız gayretler
ümidimizi büyütmeye
yetmiyorsa,
Söyle, ne
yapacağız?
Hadi söyle Çerkes camiası olarak biz,
kime küseceğiz, kime
kızacağız, kime kırılacağız?
SÖYLE, KİME KIZALIM, KİME
KIRILALIM?
Bizi temsil edemeyen,
sesimizi duyuramayan,
derdimizi anlatamayan, Çerkes camiasını görünür kılamayan,
ezberini bozamayan üst
düzey yöneticilerimize mi?
Bizi görmeyen, bizi duymayan,
bizi ciddiye almayan,
acımız, sancımız, yok
oluşumuz karşısında kılını kıpırdatmayan
iktidarın zirve isimlerine
mi?
Yoksa duyarsız, bencil, bilgisiz,
ilgisiz, umursamaz,
vurdumduymaz, ben, sen, o, yani
kendimize mi?
Kime
kızalım biz kime?
AÇIK ZİHİNLER VE DOLU KAFALAR
DEVREYE GİRMELİ
Kime niçin kızacağımızı bilmiyorum,
bildiğim tek şey, açık zihin ve dolu kafalarla kendimizi ve
kültürel varsayımlarımızı
radikal değişiklikler yapmaya açık bir şekilde sorgulamalıyız.
Çözüm tam
da burada!
BU DAĞINIKLIKTA KÜLTÜR NASIL
YAŞAR?
Bu alabildiğine sığ ortamda, bu bölünmüşlük
bu savrulmuşluk ve
samimiyetsizlik içinde kültürümüzü nasıl yaşatacağız?
Kültürü geliştirici eserler, yok oluşu
önleyici tedbirler, ümit
aşılayan, hayat veren güzellikler nasıl üreteceğiz.
SORULMASI GEREKEN ASIL SORU!
Aslında sorulması gereken
asıl soru şu:
Bu soylu kültürün eriyişine, yok oluşuna
üzülenlerimiz kaç kişi?
Kaç kişi,
“Bu kültür mutlaka
yaşamalı!” diyenler?
Kaç kişi “Sorgusuz sualsiz ben varım! Ben,
her türlü fedakârlığa,
bedel ödemeye hazırım!” diyor?
Ya yok oluş girdabında
uykularını
kaçıranların sayısı ne kadar?
Ya
magazinleşmiş kültürüyle
gönül eğlendiren on binler!
SUSMAYIN, KONUŞUN HADİ!
Sustunuz
değil mi?
Ya da yutkundunuz!
Belki de
terlediniz!
Tatlı tatlı
gülüyor da
olabilirsiniz!
Bu aşamada
kahkaha bile yakışır
bize!
ÇÖZÜM
Demem o ki, biz toplum olarak,
kızarak, kırılarak,
küserek bir yere varamadık, varamayacağız.
Biz, sosyal ve kültürel sorunlarımızın
çözümü için doğru zamanda
doğru işler yapmak
zorundayız.
Toplumumuz, diliyle, kültürüyle
barış ve huzur içinde
yaşamalı.
O halde çözüm, kendimizi ve
kültürel varsayımlarımızı
sorgulamaktan geçiyor.
Hem de
radikal değişiklikler
yapmaya açık bir şekilde.
Gerisi lafügüzaf!
|