Sizce bu iki bakış acısının hangisi doğru?
Birinci bakış açısı:
Bu seçimin mutlak galibi
Çerkesler!
Birlik ve uyum içinde akıl
dolu stratejiler uygulayan Çerkesler, bu seçimden
kazançlı çıktı.
Sosyal ve kültürel sorunlarının çözümü için
büyük mücadele veren
Çerkes toplumu, artık
taleplerini çok net bir şekilde
mecliste
dillendirebilecek.
Kurulacak yeni hükümet artık Çerkesleri
yok sayamayacak.
Çerkes toplumunu temsil edecek olan
vekiller, mecliste
etkili çalışmalar yapacak.
Çerkes vekillerin aşağıda sıralanan konulara ağırlık vereceği
sanılmaktadır.
1-
Ana dili
eğitiminin hayat geçirilmesi,
2-
TRT
tarafından Çerkes dillerinde (Adıgece ve Abazaca) yayınların
yapılması (Çerkes TV)
3-
Kimlik ve
kültürel hakların
güvence altına alınması,
4-
Büyük üniversitelerimizde
“Çerkes Dili ve Edebiyatı” bölümlerin açılması, daha önce
açılan bölümlerin verimli çalışması,
5-
Çerkes kültürüne yönelik
sivil toplum kuruluşlarının
desteklenmesi,
6-
Kuzey Kafkasya cumhuriyetleri
ile ilişkilerin güçlendirilmesi,
7-
Abhazya ve Güney Osetya’nın
tanınması,
Camiamız, “Çerkes
toplumunun küllerinden doğması” anlamına gelen bu maddelerin
hayata geçirileceği günü coşku ve heyecanla beklemektedir.
Bu seçimlerde, birlik ve
uyum içinde yürüttükleri etkili çalışmalarla
siyasi arenada Çerkes
camiasına büyük itibar kazandıran
dernek, vakıf ve üst
kurumlarımıza,
Toplumun uyum ve birlikteliğini sağlayan
yöneticilerimize,
Seçim dönemine rastlayan
“21 Mayıs’ı” layıkıyla değerlendirerek,
6 milyonluk Çerkes
camiasını sağlam üslubu ve tutarlı ifadeleriyle siyasi
otoritenin merkezine yerleştiren
çatı kurumlarımıza,
Söylem, eylem ve tavırlarıyla milyonlarca seçmenin gönlünde taht
kuran Çerkes Partisi
kurucularına,
Yazar,
çizer ve düşünürlerimize ne kadar teşekkür etsek azdır.
Boşuna dememişler “İş
bilenin, kılıç kuşananın.” diye
Büyük düşünerek büyük
oynayan duyarlı ve coşkulu
Çerkes halkını ayakta
alkışlıyoruz.
Tebrikler!
İkinci bakış açısı:
Toplumumuzun, çözüm bekleyen
dağ gibi sorunları
var.
Yok olmaya yüz tutan ana dili,
unutulma eğiliminde
kültürü…
Kültür iletişiminde
modelsiz kalmış gençliği var.
Bu toplumsal ve kültürel sorunlar, ancak
devlet desteğiyle
çözülebilir.
Ama biz, işin ciddiyetinde değiliz.
İşi, hamasi
konuşmalarla savuşturuyoruz.
Samimiyetle sorunları çözmeye çalışmak yerine cılız girişimlerle
birikmiş sorunlarımızı bir kez daha öteliyoruz.
Ne yazık ki çoğumuz,
sosyal medyada folklorik
dans ve kıyafet paylaşmayı Çerkeslik sanıyoruz.
Seçim dönemine rastlayan
2015’in 21 Mayıs’ını çok daha iyi değerlendirebilirdik.
Bu bağlamda, çatı
kurumlarımızın etkili projeleri olabilirdi.
Bu 21 Mayıs, Çerkeslerin görünür olabilmesi için bir fırsattı!
Geniş katılımlı programlarla
sesimizi daha net duyurabilirdik.
Oysa biz, akıl almaz bir
dağınıklıkla bu siyasi dönemde
birbirimizle didişip
durduk.
Çerkes toplumu adına söz sahibi yetkililer de
kavgaları seyretti durdu.
2015 seçim arifesinin 21 Mayıs’ı böyle sönük olmamalıydı.
21 Mayıs’ın önemli ağırlığını, hiç de yeri ve zamanı değilken ne
hikmetse Kafkasyalara
taşıdık.
Netice itibariyle bu
seçimler, Çerkesler için bir fiyasko oldu.
Bu seçimde ve bu 21 Mayıs’ta yine biz bizeydik.
Yine 22 Mayıs’ı
unuttuk!
Yine görünür hale gelemedik.
Yine sesimiz boşlukta
yankılandı.
Hep dert yanar, sitem eder dururuz,
“Basın bizi ciddiye
almıyor, siyasiler
bizi hesaba katmıyorlar!” diye.
Be birader, biz kendimizi ciddiye almıyor, kendimizi hesaba
katmıyoruz ki, kime niçin sitem edelim!
Çok savrulduk, çok!
“Daha anlamadın mı kardeşim,
bizim siyasetle,
iktidarla, devletle işimiz olmaz!”
“Bizim, acımız, sancımız,
derdimiz mi var ki çözüm için kafa yoralım!”
Bizim işimiz, düğünle,
cenazeyle…
Bunlardan fırsat kalırsa, dedikodu,
övünme, böbürlenme…
Yaşasın Çerkeslik!
|