Bir bak şu hale!
Ancak kendimizi kandırmaya
yetecek bir avuç his
ve bir o kadar heyecanla
cenaze alanlarında, düğün salonlarında mucize bekler hale
geldik.
Oysa ilgisizliğin pençesinde
kıvranan gençlerimizin hali,
bir kıymık gibi batmalıydı
yüreğimize.
Dilsiz,
Millî kimliğinden habersiz,
İsteksiz,
Yörüngesiz gençler içimizi
kanatmalıydı.
Bu nahoş tablo karşısında
kalbimiz sıkışmalı,
nefesimiz daralmalı, uykumuz kaçmalıydı.
Ne yazık ki, bu resme bakıp
resimden içeri giremeyen
duyarsızlaşmış yorgun gönüllerimizle köklü çözümler üretebilmemiz
de oldukça zor gibi.
Evet, bu acı tabloyu
birlikte seyrediyor,
bu feryadı “kâfe” eşliğinde birlikte dinliyoruz.
Ama ne yazık ki gerçeği
görüp, gereğini
yapamıyoruz.
GENÇLİĞİMİZİN HALİ YÜREĞİNİZİ KANATMIYORSA...
Merak ediyorum, kaçımız
gençlere kapımızla birlikte
yüreğimizi açtık da
karşılık bulamadık?
Biz, şikâyet etmeyi,
eleştirmeği, dert yanmayı
iyi biliriz.
İyi biliriz biz kırıp
dökmeyi, ideali
hançerlemeyi.
“Efendim gençler duyarsız, bu
nesil isteksiz. “
“Gençler diliyle, kültürüyle barışık yetişmiyor!”
Yapmayın Allah aşkına,
ne verdiniz de ne
istiyoruz?
Gençliğe
kültür iletişiminde model
olmak, donanımlı bir gençlik yetiştirmek yürek ister, sabır
ister, birikim ister, emek ister.
Lafla nerde peynir gemisi yürümüş ki?
SÖYLEYİN, DİŞE DOKUNUR NE YAPABİLDİK?
Olmuyor, değiştirmek
zorundayız metodumuzu,
yenilemek durumundayız
tarzımızı.
Acilen bir şeyler yapmak
zorundayız.
İnatlaşarak, küserek, afra ve tafrayla yürümüyor
işler!
Emek vermeden, yüreklere
inmeden, güle oynaya kim
ideal gençlik yetiştirmiş ki?
Bu konuda en duyarlı olması
gerekenler bile, “biraz
realite, biraz hayal, yarı mektep, yarı medrese,
yarı his, yarı mantık
yamaçlarında” yürüyor ve gönüllerine göre geçmişin ahengini
yaşıyor.
Ruhu ve zihni aydın,
diliyle, kimliğiyle
barışık, kültürü omuzlarında bayraklaştıracak dinamik bir
nesil için, Allah aşkına söyleyin, bu güne kadar dert yanmanın
ötesinde dişe dokunur ne yapabildik?
Daha da garibi sorunu
küçümsedik, çözümü
önemsemedik.
GELECEĞİMİZ, GENÇLİĞİMİZLE SAVRULUYOR
Bu işin asla şakası yok!
Yok oluşun ayak sesleri
duyuluyor!
Zaman hızla tükeniyor!
Gençlerin en verimli çağları
boşa gidiyor, geleceği kararıyor.
Ya,
“Bakalım gün doğmadan
neler doğar!” diyerek cenaze alanlarında, düğün salonlarında
mucize bekleyeceğiz.
Ya da
gençlik projeleri
üreteceğiz!
Gençlerle ilişkilerde daha bilinçli
daha sabırlı ve anlayışlı davranacağız.
Her birimiz, ne yapıp ne edip
küsmekten, kızmaktan,
kırılmaktan başka bir yol bulacağız.
Yani, çözümü “Setenay”
ların, “Nart” ların
yüreğinde arayacağız.
|