...................
...................
“AĞAM BİZ BU B…KU NEDEN YEDİK?”
09.07.2016
YEMUZ Nevzat Tarakçı
...................
 
...................

Malum Türkiye Rusya krizi ve devamında yaşananlar.
Önce efelenmeler, sonra süklüm-püklüm halleri…

Özür durumları…

Geride kalan afralar, tafralar…

Ticarî ve ekonomik sıkıntılar…

Oluşan zarar, ziyan ve iki halkın çektiği çileler…

Turizmin aldığı yara.

En önemlisi de büyük darbe yiyen komşuluk ilişkileri.

Ve muammalı son durum.

 

YA ÇERKES TOPLUMU?

Bu bağlamda Çerkes toplumunun durumu daha da vahim.

Yarısı Rusya’da diğer yarısı Türkiye’de yaşayan Çerkes halkı?

Bitmek bilmeyen öfke, nefret ve haset girdabında geliş, gidişler…

Ve bir kez daha sarsılan güven duygusu.

Afralar, tafralar ve başa sarmalar.

İnsan bu durumda ister istemez şu hikâyeyi hatırlıyor.

 

“AĞAM BİZ BU B….KU NEDEN YEDİK?”

Hikâye işte, belki de yaşanmıştır da.

Ağa, sabah kalktığında kâhyasına, şehre ineceğini, arabanın hemen hazırlanması gerektiğini söyler.

Kâhya, hizmetlilerin de yardımıyla en iyi koşumlarla en iyi atları arabaya koşar, araba hazırdır.

At, araba, atların süsü, arabanın boyası… adeta göz kamaştırmaktadır.

Ağa ve kâhya arabaya kurulur. 

Ağanın işareti ile araba hareket eder.

Ve yolculuk başlar.

Ağa, kurulduğu yerde “Şu atlara bak, şu arabaya bak, kimde var böylesi!” diye düşünerek kasılmaktadır.

Aynı anda kâhyanın da aklından, “Ne talihsiz adamım ben, ömrüm el kapılarında geçiyor, keşke şu at arabası benim olsaydı!” diye geçirirken ağa, kâhyadan birden bire arabayı durdurmasını ister.

Kâhya, hemen arabayı durdurur.

Bu arada köyün dışına çıkmışlardır. 

Ağa kâhyasına dönerek, “Bu arabanın senin olmasını ister misin?” diye sorar.

Kâhya şaşkınlıktan gözleri yerlerinden fırlayacak gibi, “Şaka mı bu ağam!” diye sorar.

Ağa “Hayır!” deyince, “Ama ağam benim atı alacak kadar param yok ki!” der. 

Ağa, “Senden para istemiyorum, atın b…kunu ye, bu atla araba senin olsun!” der. 

Kâhya, atın b…kunu yer.

Şehre doğru yola devam ederler.

Gün batmak üzeredir, şehirdeki iş de bitmiştir.

Şehirden eve dönerken ağayı sıkıntı basar. 

Ağa, “Ben, atla arabayı bu kâhyaya verdim, şimdi ben köylüye ne derim?” diye kendine sorular sorar.

Sonra dayanamayıp kâhyaya, “Kâhya bu atla arabayı bana satar mısın?” diye sorar.

Kâhya, “Satmam ağam ama atın b…kunu yersen sana atla arabayı geri veririm.” der.

Ağa da köylüye mahcup olmamak için atın b…kunu yer.

Köye yaklaştıkları sırada kâhya gülmeye başlar. 

Ağa merak edip sorar:
– Kâhya, niye gülüyorsun!

Kâhya, ağaya dönüp:
– Ağam, sana bir sorum olacak.

Ağa:

– Sor bakalım!

Kâhya:

– Ağam, biz köyden çıkarken bu atla araba kimindi?

Ağa:

– Benimdi.
Kâhya:

– Şimdi köye dönüyoruz, bu atla araba kimin?

Ağa:

– Benim.
Kâhya:

– Ağam o zaman biz bu b…ku niye yedik?