Yaz dönemini yaşıyoruz.
Toplumun büyük bir kısmı
kırsalda.
Tatil dönemi;
düğünler, şenlikler,
festivaller sezonu.
Bu günleri iyi
değerlendirmek lazım.
Yaz sezonu, çocukların ve
gençlerin kültürel eğitimi için paha biçilmez bir fırsat.
KÜLTÜRÜ YAŞAYARAK ÖĞRENMEK
Malum, en etkili öğrenme
“yaşayarak” öğrenme metodu.
Çocukların ve gençlerin,
her ne kadar aşınmış, yozlaşmış da olsa,
köy düğünlerinden
öğreneceği çok şey var.
Şenlikler, festivaller…
hakeza.
Kültürü
doğal ortamında
yaşamak.
Onu dokunmak,
Onu duymak,
Onu görmek,
Onu hissetmek…
Bu fırsat kaçmamalı!
O halde aileler bu sezonu
fırsat bilmeli.
Köy düğünleri,
Şenlikler,
Festivaller… dolu dolu
yaşanmalı.
Samimiyetle ve kültür
tadında yaşanmalı.
Tat alınmalı.
Tadına varılmalı.
NASİHAT YETMEZ
Kültür iletişiminde aile
elbette model olacak.
Elbette anne ve baba
kültürel birikimini
çocuklarına titizlikle aktaracak.
Yeri gelince nasihat da
edecek.
Ama her anne baba
eğitimci olmayabilir.
İşte o zaman iletişim
kazaları yaşanır peşi sıra.
Daha da kötüsü, çocuklar
ve gençlerle yetişkinler arasında yaşanan bu
iletişimsizlik, bu
üslupsuzluk hatta bu kabalık ve dayatma, yeni nesli kültürel
değerlerinden iyice soğutur.
İşte o zaman karşınıza
kimliği ve kültürüyle
kavgalı bir genç çıkıverir.
Evladınız bir anda
kapatıverir kendisini size.
Artık sizin coşkuyla
anlattığınız her kültürel
söylem ona batar, onu
yaralar.
Kültür öğeleri artık ona
sevimsiz gelir.
O artık anne ve babanın
şahsında kültürüne küsmüştür.
Kopmuştur kimliğinden,
kültüründen.
Hal böyleyken kültür
eğitiminde en etkili yolun “yaşayarak
öğrenmek” olduğu gerçeği asla unutulmamalı!
Yani kalıcı ve etkili bir
eğitim için alana inmek,
mutfağa girmek lazım.
Yani yaşamak lazım.
O halde işte fırsat!
İşte sana köy!
İşte köy düğünü!
İşte şenlik, işte
festival!
KÜLTÜREL BİLİNÇ İÇİN
Evet, acılar ve sancılarla
yoğrulmuş bir toplumuz.
Evet,
kültürel sorunlarımız
dağ gibi.
Evet, çocuklara ve
gençlere kültürel
iletişimde model olabilmek oldukça zor.
Ama her şeye rağmen
yapılabileceğimiz çok şey de var.
Ümitle,
hoşgörüyle, sabırla ve
samimiyetle.
Yeter ki
ezberimizi bozalım.
Yeter ki
samimiyetimizi kuşanalım.
“Daha somut örnek” mi
istiyorsunuz?
Mesela, imkânı olanlar
için 150 yıldır iyi veya kötü kültürümüzün yaşadığı köylerimiz
mevcut.
Çocuklar ve gençlerle
birlikte yapılması gereken
köy ziyaretleri son derece önemli.
Köy düğünleri,
Kültür şenlikler,
Kültür ve sanat
festivalleri… hakeza.
OKUMA ETKİNLİĞİ İHMÂL EDİLMEMELİ
Bu yaz döneminde, bu tatil
günlerinde kültürel duyarlılığa sahip her aile, çocuklarıyla
birlikte onların seviyesine ve ruh yapısına uygun kültürel
derinliği olan birkaç
kitap okuyamaz mı?
Birlikte birkaç şiir
tahlil edemez mi?
Bir köy düğünü seyredemez
mi?
Bir kültürel
sergi, bir kültür mesajlı
tiyatro izleyemez mi?
Bu etkinlikler çocukların
ve gençlerin ruhunda derin
ve etkili tesirler bırakacaktır.
Aileler ne yapıp ne edip
çocuklarıyla vakit
geçirmeli.
Kültür iletişimi için
fırsat kollamalı.
Doğal ortamlar
oluşturmalı.
Yeni nesil,
kültür değeri taşıyan
kitaplarla, sanat eserleriyle mutlaka tanıştırılmalı.
Yani anne baba okumalı.
Çocuklar okumalı.
Gençler okumalı.
Okumalı ki kültürel
değerler hayat bulmalı.
Okumalı ki yeni nesil
iyiye, güzele ve köklü kültürüne yönelmeli.
Çocuklar ve gençler yaşama
sevinciyle güçlenmeli.
KEŞKE KÜLTÜR KAMPLARIMIZ OLSAYDI!
Keşke çocuklarımız için
Adige kültürünü
eğlenceli ortamlarda hamur gibi yoğuracak
yaz kampları olsaydı.
Keşke çocuklar ve gençler
kültürel değerlerini bu “kültür
kamplarında” yaşayarak öğrenseydi.
Derneklerimiz ve üst kurumlarımız
bu işe daha fazla inansa, bu işi daha fazla ciddiye alsaydı.
Ama görünen o ki ailelerin
sorumluluğu hiç hafiflemiş
gibi değil.
Onlara çok
büyük görevler
düşüyor.
Ha marje!
|