Biliyorum, bir Çerkes
festivalinin eksik ve
olumsuz taraflarını söylemek oldukça zordur.
Biliyorum, kolay olan
“Festival çok güzeldi,
harikaydı, zaten bizde eksik de yanlış da olmaz; biz kusursuz
bir toplumuz, deyip vitrine oynamaktır.
Ama birilerinin, acı da
olsa, eksikleri,
yanlışları dile getirmesi, yapıcı eleştiride bulunması
gerekmez mi?
Değilse eksiklerimizi
nasıl giderecek, mükemmele
nasıl ulaşacağız?
Peki, nasıldı Uzunyayla-
Kaynar Çerkes Festivali?
Program amacına ulaştı mı?
PROGRAM, KÖRÜ KÖRÜNE ELEŞTİRİLMEMELİ.
“Harika bir program
olsun!” temennisiyle programın her karesini başından sonuna kadar
dikkatle izledim.
Festival alanı ve
sahne düzenlemesi
gayet güzeldi.
Ses ve ışık iyiydi.
Öncelikle, festival
tertip komitesi başta
olmak üzere programa katkı sağlayan, programa katılan herkesi
kutluyorum.
Emek verenlerin
samimiyetinden asla şüphe etmiyorum.
Şüphesiz program için
büyük emek harcamışlardır.
Ayrıca, bu tür büyük
organizasyonlarda her zaman
küçük eksikler, önemsiz
yanlışlar olabilir.
Bunları normal karşılamak
lazım.
Programı eleştireceğim
diye kimsenin yüreğine,
bileğine de basmamak lazım.
Ancak öyle yanlışlar öyle
eksiklikler oluyor ki bunlara temas etmeden geçemezsiniz.
Festival mantığını
zorlayan, toplumu ve
kültürü gölgeleyen kareler…
Programa katılan binlerce
insanı rahatsız eden sahneler.
Bu kareler ve bu sahneler
hangileri mi?
Anlatayım ancak bu olumsuz
sahnelere geçmeden bir
konuya daha temas etmek isterim.
Bu festivali
asrın festivali olarak
yorumlayanlara da söylenecek sözüm yok. Onlar da programı görmek
istedikleri gibi görmüşler.
Her şeye rağmen
eleştirilerime katılmayan, ifadelerimi yanlış, eksik hatta kırıcı,
yıkıcı bulanlar olursa onların da
canları sağ olsun!
Dizginleyemediğimiz
egolarımız,
önyargılarımız, ezberlerimiz… mutlaka olacak.
Ayrıca bu yazı, yer yer
zülfü yâre dokunacağı için
bu dokunuşların acısı, sancısı hatta yakıcı ve yıkıcı tesiri de
olacak.
Hamama girdik,
terleyeceğiz! Başka yol yok!
PROGRAMIN AKSAYAN TARAFLARI
Programın, bana göre,
aksayan birkaç tarafına temas edeyim.
Festivalleri çok
önemsiyorum.
Yıllardır bölgede yapılan
tüm festivallerde bulundum, programları büyük bir coşkuyla
izledim.
Festivallerin, kültürlerin
dışarıya açılan
pencereleri olduğuna inananlardanım.
Ben bu yaşıma kadar,
protokol konuşmaları
bu kadar hedefinden uzak, protokol konuşmaları bu kadar
uzun bir program
izlemedim, görmedim, duymadım.
Ya hu
bir saatten uzun süren
protokol konuşması olur mu hiç?
Neler mi konuşuldu?
Mesela, iktidar partisi
mensubu Çerkes
milletvekilimizin neler söylediğini yüreğiniz dayanacaksa bir
kez daha sosyal medyadan izleyin!
Ne yazık ki vekilimizin
kürsüdeki okumasında
(konuşma değil) bir coşku, bir heyecan olamadığı gibi bir
kültür kırıntısı dahi
bulamayacaksınız.
Dersi kitaptan okuyan
sıkıcı, bayıltıcı bir coğrafya öğretmeni izledik dakikalarca.
Üzüldüm, çok üzüldüm.
YA THAMADENİN KONUŞMASI?
Ya “thamade(!)”nin
konuşması?
“Thamademiz!” anonsuyla
ekrana gelen yaşlı büyüğümüzün sözleri içler acısıydı.
Thamade , alışılmış bir
temenni konuşması “Huoh” yapacak sandınız değil mi?
Anadiliyle konuşacak
zannettiniz öyle mi?
Siz öyle sanın!
ADETA SİYASET ARENASI
Pes doğrusu, değerli
thamedemiz, kırık, dökük ifadelerle nefes nefese siyaset yapmaya
çalıştı dakikalarca.
Thamade, iktidar
partisini, belediye başkanını ve protokolü,
insan üstü övgülerle
övme gayreti içine girdi ve olanlar oldu.
Olmadı mikrofonu bir başka
thamade kapıverdi, bir
kırık dökük ifade yığını da orada…
Umarım,
yaşı olan fakat temsil
gücü ve hitabeti olmayan birine “thamade” görevi verip bir
kültürün sahibi milyonları temsilen onu sahneye çıkartmanın ne
büyük sakıncalarının
olduğunu alandaki duyarlı herkes çok iyi anlamıştır.
Peki Sayın Bakanın,
öfke, nefret ve haset dolu
günlük siyaseti, bu güzel ortama pervasızca taşıma gayretine,
hatta köpürtmesine ne demeli?
Bir kültür programında bu
kadar siyasete, toplumu bir kez daha
ayrıştırmaya gerek var
mıydı?
Yoksa bakan, kameralar
aracılığıyla bir yerlere
mesaj mı gönderiyordu?
Festivallerimizde
siyasiler olmalı,
iktidarların mutlaka desteği alınmalı ama sahne hepten onlara
terk edilmemeli.
Ne yazık ki programın ilk
bir saatinde resmen siyaset arenası yaşadık.
NEREDE O ESKİ UZUNYAYLA FESTİVALLERİ?
Programın geneline alıcı
gözle şöyle bir baktığımda üzülerek şunu gördüm:
İlki 1998’de yapılan
neredeyse Türkiye’ye festivali öğreten
“Uzunyayla Festivalleri”
“Kahramanmaraş Festivalleri” gitmiş, adeta kör bir amatörlük
gelmiş.
Bilmem ki herkes ileri
giderken biz geri mi gidiyoruz?
“Alanda kaç
Adige bayrağı vardı?”
tartışmalarına hiç girmeyeceğim.
Sosyal medyada paylaşılan
ve günlük değişen festival afişlerine de asla temas etmeyeceğim.
Festivali düzenleyenleri
tanımıyorum.
Tertip komitesiyle bir
husumetim de asla söz konusu değil.
Benimkisi,
alanları dolduran binlerce
güzel insana neden daha güzel, daha vasıflı, daha donanımlı
programlar sunamıyoruzun sıkıntısı.
Merakımdan soruyorum,
neredeydi Uzunyayla’nın
tecrübelileri?
Neredeydi Uzunyayla’nın o
yetenekli, harika
gençleri?
Neredeydi o Uzunyayla
festivallerinin vazgeçilmez
skeçleri, oyunları,
parodileri, göz dolduran yürek hoplatan ekipleri…
Yoksa her şey sil baştan
mı?
Her şey
kör amatörlüğe mi teslim?
İşte eleştirenlerin acısı,
sancısı bu!
İyi ki
Kuşha Doğan vardı.
İyi ki
anavatandan gelen
sanatçılar vardı, yoksa…
ÜZÜLDÜM
Programda bir federasyon
başkanının konuşturulmaması, ayağı yere basan
kültür içerikli birkaç
cümlenin protokol ve alanı dolduran katılımcılara
yansıtılamaması acıydı.
Profesyonel bir sunucu
neden düşünülmedi, o da ayrı bir konu.
Sivil ve resmi protokolün
zayıflığı da gözlerden kaçmadı.
Dilerim, özellikle
resmi protokol,
karmakarışık bir ruh haliyle alanı terk etmemiştir!
Zaten
alanın doluluk oranı
da diğer Uzunyayla festivalleriyle kıyaslanacak kadar değildi.
Seyirci de son bir saatin
dışında, uzun protokol konuşmaları uyuşturmuş olmalı ki,
adeta ruh gibiydi.
Neyse ki
Kuşha Doğan ve
Anavatandan gelen
sanatçılar vardı…
Umarım, Kaynar festivali
bölünmüşlüğümüzün
arasında kaynamamıştır.
Daha güzel festivallerde
buluşmak temennisiyle.
Selam ve sevgilerimle.
|