Ülkenin en yetkili ağzı birkaç gün önce dehşet verici bir açıklama
yaptı:
"İstatistiklere göre, ülkemizde her gün
televizyon izlemeye 6
saat, internete 3 saat
harcıyoruz. Buna karşın kitap okumaya harcadığımız süre kişi
başına günde birkaç dakikayı zor buluyor.
UNESCO’nun kayıtlarına
göre Türkiye, kitap okuma oranında dünyada
86. sırada bulunuyor.
Günde 6 saatini televizyona, 3 saatini internete, sosyal medyaya
ayıran insanımızın, özellikle gençlerimizin kitap okumaya
hasrettiği sürenin dakikalarla ifade edilmesi bize asla yakışmayan
bir tablodur."
Söylemesi zor ama böylesi bir ülkede
bilim ve sanattan
nasıl söz edilir.
Huzur ve mutluluk nasıl konuşulur?
Konuşulacak konular,
“kavgalar ve gürültüler” olur!
Sanatta olmaz sanatçı da yetişmez böylesi ortamlarda.
ASABİYİZ, GERGİNİZ…
Yorgunuz, telaşlıyız, asabiyiz, gerginiz.
Çünkü okumuyoruz!
Zihnimiz ve kalbimiz
bin bir parça.
Çünkü doğru yaşayamıyoruz!
Doğru yaşayamıyoruz,
çünkü okumuyoruz!
Hayatın gürültüsünden birbirimizi duyamıyoruz.
Bağırıyor ama sesimizi
duyuramıyoruz.
Çünkü okumuyoruz!
Kültürümüz eriyor,
gençliğimiz tükeniyor, güzelliklerimiz kayboluyor.
Çünkü okuyarak örnek olamıyor, yeni nesle okumayı sevdiremiyoruz!
Okumuyoruz, okutamıyoruz, okumayı sevmiyoruz, sevdiremiyoruz!
Peki, “Nart”lar, “Setenay”lar okumazsa, düşünüp
üretmezse, sadece kulaktan dolma bilgilerle yetinirse,” Dedem öyle
diyordu!”yu aşamazsa, Allah aşkına ne olur bizim halimiz?
İşte damar burası bence!
Konuşmaktan, yüzleşmekten korktuğumuz yer burası.
Sözün tükendiği an burası işte!
O – ku – mu – yo – ruz !
Ne yazık ki genciyle yaşlısıyla çok az okuyoruz ama her şeyi
biliyoruz!
Dedemiz, babamız anlattı ya bize, daha ne gerek var gerisine!
Gerek var mı okumaya,
gerek var mı yorulmaya?
Oysa, kitap, dergi ve gazete sayfalarında aydın insanlarla
buluşmak ne hoş ne doyumsuz bir duygu. Sevgili gençlerle bilgiyi,
sevgiyi, ilgiyi paylaşmak, insandan, kültürden, sevgiden, aşktan yani
hayattan bahsetmek, hayatı paylaşmak ne tarifsiz bir duygu!
GENÇLER OKUMAZSA…
Sevgili gençler,
Zihnînizi hayata uyandırmak,
İç dünyanızı süslemek,
Kendinizi layıkıyla tanımak,
Aydınlanmak,
Yıkanmak,
Işığa yürümek,
Karanlık dünyayı aydınlatmak için,
Cahilliğin canına okumak için,
Nefsin kör inadını kırmak için,
Sevgiye koşmak, sevgiyle dolmak için
OKUYUN! Lütfen okuyun!
Kendinizi okuyun, kültürünüzü, tarihinizi, başarılı, örnek
insanların hayatını okuyun!
Ama ne olur okuyun!
“Kurnaz insanlar okumayı küçümser, basit insanlar ona hayran olur,
akıllı insanlar ise ondan faydalanır.” der F. Bacon
Diğer bir düşünür de: “Az yazanın, hafızasının kuvvetli, az
konuşanın hazırcevap, az okuyanın da bilmediğini bilir gibi
göstermesi için, çok kurnaz olması lazımdır!” der.
Galiba biz, okumadan da bu kültürle yaşayabileceğimizi sanıyoruz?
İşte burada yanılıyoruz! Okumadan olmaz, asla olmaz!
Toplumu, özellikle de gençliği okumadığı halde ayakta kalan bir
medeniyet var mı acaba yeryüzünde?
Tarih ve kültür, sadece dinleyerek, sohbetlere katılarak değil,
okuyarak, özellikle de önemli eserleri tekrar tekrar okuyarak elde
edilir.
Biz ancak, okuma zevki kazanmış, kültürünü, tarihini kaynağından
öğrenmiş, zengin birikimli gençler sayesinde çağdaş topum haline
gelebiliriz.
KAÇIMIZ OKUYARAK ÖRNEK OLDU…
Kelimelerle düşünmez mi insan?
Kelimelerle hayal etmez mi?
Duygu ve düşüncelerini kelimelerle anlatmaz mı?
Kelime hazinesi zengin olan insanın ufku daha geniş, olaylara
bakışı, nesneleri algılaması daha nitelikli olmaz mı?
Kelime hazinesinin zenginleşmesi, hafızanın disiplinli kavrama
yeteneğine kavuşması, öncelikle kitap okumakla mümkün değil
mi?
Hal böyleyken, biz büyükler, hangi küçük yavruyu kitabın
sıcacık kollarına, yumuşacık kucağına teslim ettik de şimdi
şikâyet ediyoruz?
Kaç gencimize kitapların gizemli dünyasının kapısını araladık,
kaçımız okuyarak örnek olduk?
Unutmayalım, Kafkas
gençliğine kitap okumanın sevdirilmesi, özendirilerek
yaygınlaştırılması, onlara tarihimizin, dilimizin, edebiyatımızın
yani kültürümüzün layıkıyla tanıtılması, sevdirilmesi
hayati önem taşımaktadır!
Bu konuda gereğini yapmayan herkes ağır vebal altındadır!
Çünkü okumak kendini bilmek, kendini tanımaktır.
BU KÜLTÜR YAŞAMALIYSA BU TOPLUM OKUMALI!
Kültür bir milletin konuştuğu dilse,
Tarih bilinciyse,
Gelenek ve görenekse,
Güzel sanatlarsa,
Bu kültür, okumadan nasıl kazanılır, nasıl gelecek nesillere
taşınır, okumadan nasıl yaşatılır?
Bu kültür yaşamalıysa bu toplum okumalı!
Oysa biz, hep paradan, maldan, mülkten bahsettik, “şan, şöhret,
meslek” dedik,” Önemli olan paradır, iştir, kazançtır!” dedik.
Dedik ve de işi bitirdik.
Okuyan, araştıran,
sorgulayan bir toplum özlemiyle.
|