Dil, şüphesiz bir milletin
birlikteliğini sağlayan en güçlü bağdır.
Dil, bir toplumun ses
bayrağıdır, parmak izidir.
Boşuna söylememiş Cemil
MERİÇ “Kamus namustur!”
diye.
Unutmayalım, dilimizin
güzelliğince güzeliz ve güvenliyiz!
Dilimiz açık, berrak,
olsun.
Gönlümüz, aşkla, sevgiyle
dolsun!
DİL YOZLAŞIRSA…
Geleceğimizi, bizi biz
yapan değerlerimizi geleceğe taşıyan dildir.
Dilin doğru ve düzgün
konuşulması, kurallarına göre yazılması toplumlar için hayati önem
taşımaktadır.
Unutulmamalı,
dil olmadan edebiyat,
edebiyat olmadan kültür, kültür olmadan millet olmaz.
Zira dil ve edebiyat bir
milletin kimliğidir.
“Millet, edebiyatı olan
toplumdur.” der BALZAC
Kırgızistan'da bir atasözü
de "Bana edebiyatını
söyle, sana nasıl bir millete mensup olduğunu anlatayım."
demektedir.
Dili yozlaşmış bir milletin
yaşayabilmesi imkânsız.
Bu hakikatin bilincinde
olan, tükenişi düşünmek bile istemeyen samimi kişiler,
toplumlarının geleceği adına çile çekmekte, ıstırap hissetmekte,
geleceği kurtarmanın ince hesaplarını yapmakta, çırpınmakta.
RÜYALARINI ANA DİLLERİYLE GÖRENLER
Rüyalarını ana dilleriyle
görmeyen,
Hülyalarını anadilleriyle
kuramayan bizler farkındayız değil mi
neler kaybettiğimizin?
“Kendi esrarını
bilemeyenler, kendi sazını çalamaz.” der M. İkbâl
Dil, insanları aynı duygu,
düşünce ve ideal potasında bir araya getirerek onları
millet yapan, milli birlik
ve beraberliği tesis eden bir kurumdur.
Sözün özü, “Dilsiz millet
olmaz, olamaz!”
Bunu iyi bilmek gerek
fakat bu da tek başına yetmez!
Öncelikle bu dili bilenler
ısrarla konuşmalı,
yazmalı.
Dilini bilen her anne baba
çocuklarına mutlaka bu dili öğretmeli.
Buna inanmalı, bunu
önemsemeli.
Yok olmamak için buna
mecbur olduğunu unutmamalı.
Her anne baba, en kısa
sürede bu bilinçle çalışmaya başlamalı.
“BEN NE YAPMALIYIM?”
Bırakmalı birilerini
suçlamayı, “Ben ne
yapabilirim, elimden geleni yapıyor muyum?” demeli.
Bizler: “Ne yapalım, elden
bir şey gelmiyor, bu dil yaşasa iyiydi ama hayırlısı olsun, kader
işte!” mi diyelim?
Yoksa “Güzel
dilimiz, dünya var oldukça yaşayacak, konuşulacak, yazılacak,
başımızın tacı olacak!” bunun için nasıl bir bedel ödenecekse
ödemeye hazırız! Hem de hemen, şimdi!” mi demeliyiz?
Çok iyi bilmeliyiz ki
“Bir milletin edebiyatı o
milletin kimliğidir.”
DİL VE MİLLET
Her fırsatta, toplumlar
için dil ve edebiyatın önemini vurgulayan
Yavuz Bülent BAKİLER:
“Edebiyatsız bir millet, başıboş bir kalabalıktır.” der.
“Dil, bir milletin
yaşayışını,
kültürünü, inancını,
devlet anlayışını, tarih şuurunu, geleneklerini,
göreneklerini, eğitimini, teknolojisini, mimarisini, musikisini…
Yani iç ve dış dünyasını söz veya yazıyla ifade ettiği, asla
vazgeçilmesi mümkün olmayan
şah damarıdır.”
Ünlü düşünür Wittgenstein:
“Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır.” İfadesine bakılırsa
dil, sadece düşünceyi aktaran kuru bir ifade değil, aynı zamanda
kişinin dünyayı algılama biçimidir.
KONUŞMAK İSTEMEDİĞİMİZ DİLİMİZ
Bugün konuşmadığımız,
konuşmak istemediğimiz güzel dilimizin hali içler acısı değil mi?
Bir millet, kendi
düşüncesini, hayat
biçimini hiçbir şeyin tesiri altında kalmaksızın ifade
edebileceği ölçüde hürdür.
Cengiz AYTMATOV’un
ifadesiyle, “Millet, edebiyatından tanınır.”
BENİM DİLİM
Dilim dilim benim dilim.
Yok oluyor kültürüm.
Yok oluyor geleceğim.
Ya ben ecdadıma ne
diyeceğim?
Dilerim, rüyasını anadiliyle gören, hülyasını anadiliyle
kuranlardan oluruz.
|