Bizler Kefken mezarlığına farklı bir
noktadan baktık. Bizim için Kefken diaspora da acı dolu hayat
mücadelemizin başlangıç noktalarından birisidir. Bu acı başlangıç
sadece Abhazlar için değil tüm Kafkas halkları için aynı olmuştur.
İşte Kefken, hepimizi birleştirecek ve geçmişimizi unutturmayacak
olan bir noktadır. Bu bilinç ile Shapsugh, Wubıh, Abhaz, Kabardey,
Abzegh, Karaçay vs bir araya geldik. Bizler Kafkas asıllıyız. Kendi
değerlerimize sahip çıkabilmek adına ne gerekiyor ise yapmak
zorundayız.
Kefken de yaşanan, alenen ortada olan bir dram var. Bu günün
şartlarında dahi yaşam mücadelesi vermenin zorluğunu düşünür isek
o insanların neler yaşadığını acaba gerçekten anlayabilir miyiz?
Diyelim ki hepsi Kafkas topraklarından gönüllü olarak çıktı ve
düğünler eşliğinde “ bizler artık bu toprakları istemiyoruz”
diyerek terk etti. Gönüllü olarak çıksalar dahi onların bizim
insanımız olduğunu kabul etmek, yaşadıkları acıyı görmek çok mu
zor?
21 Ağustos günü proje kapsamında yapılması gereken işler için hep
birlikte Kefken de buluştuk. Kafkasya'dan gelen Abhazlara ait
tespit edilmiş üç mezarlık vardı.
Bunlardan birincisi; Kefken kasabasının içinde yer alan ve
binlerce mezarın olduğu söylenen, ne yazık ki üzerinde çay bahçesi
olan bir mezarlıktı.
İkincisi; Kefken’e bağlı Karaağaç köyünde harabeye dönmüş, hüzün
veren bir mezarlıktı.
Üçüncüsü; yine Karaağaç köyünde şu anda yerleşik olan köy halkı
ile birlikte kullanılmış olan içerisinde on-on beş mezarın olduğu
bir mezarlıktı. Bu mezarlıkta, içindeki mezar taşlarına baktığımız
zaman yerleşik bir hayata geçtiklerini görüyoruz. Mezar taşlarının
başlarına işlenmiş olan “ kalpak” şekli, mezar taşlarını özenerek
yaptıklarını gösteriyor.Taşların üzeri yazılı ve lahit konmuş bir
tanesi.
Fakat asıl önemli olan mezarlık, köylüden aldığımız bilgiler ile
de hepimizi derinden etkileyen, mezar taşları seçilemeyecek kadar
toprağın altında kalmış ve her sene anma törenleri yapılması
planlanan yere çocuk oyun parkı inşa edilmiş olan ikinci
mezarlıktı.
Karaağaç köyünden Giresunlu rahmetli Salif Yay, orada
bulunduğumuz sürece sana da sürekli rahmet okuduk. Bu gün
Kafkasya’dan dünyanın dört bir yerine dağılan insanımızın,
diaspora da ilk ayak bastığı yerlerde ne şekilde yaşam mücadelesi
verdiklerini, ne canlar kaybettiklerini senin yapmış olduğun
vasiyet ile öğrenebildik. Bizim diaspora da anavatandan
ayrılışımızı hatırlatacak hiçbir şeyimiz yok, hepsi kayıp. Ama
senin sayende bir tek yer ayakta kalabilmiş. Biz torunlar eğer
senin vasiyetin olmasa idi bir araya gelebilir miydik? Bu anlamda
atalarımızla birlikte her zaman sana da rahmet okuyoruz. Ruhun şad
olsun.
İlk gün çalışma ekibi hep bir arada Karaağaç köyündeki mezarlığa
gittik. Dualar ettik. Ruhumuzda derin hüzünler ile mümkün
olduğunca birbirimizden gözlerimizi kaçırarak içten içe kendi
kendimize konuştuk. Çok geçmeden hepimiz fark ettik ki ruhuna
dualar ettiğimiz kişiler ayaklarımızın altında. Bu nasıl kötü bir
duygudur bilir misiniz? Fakat ne yazık ki yapılabilecek başka bir
şey yok. Çünkü bin küsur insan bu topraklarda gömülü ve hepsi yan
yana, neredeyse bir adım atacak kadar boşluk yok.
Bize köylünün vermiş olduğu bilgiye göre, zamanında Giresunlu
Salif Yay bey bu mezarlığın etrafını çitler ile çevirtmiş. “Burada
yolcular yatıyor onlar çok büyük acılar çekmiş buraya hiçbir zaman
dokunmayın” diye vasiyette bulunmuş. Eşi Abhaz asıllı olan Salif
bey mezarlığı tel örgüler ile çevirirken köylüden maddi yardım
istemiş ve bir köylü tek mal varlığı olan tavuklarını satıp
parasını vermiş. Yine bir aralar içerisinde bulunan ağaçları
kesmek istemişler ama yine Salif bey buna engel olmuş ve ağaçlara
dokunulmamasını vasiyet etmiş. Biz iyice harabe olmuş, ağaçtan
yapılmış çitleri yenileri ile değiştirdik ve atılacakları çevre
evlerdeki köylülere yakarsınız diye vermek istedik. Onlar ne yaptı
biliyor musunuz? “Bize vasiyet edildi biz buradaki ağaçlara
dokunamayız o yüzden alamayız” dediler. Bunlar birer hassasiyet,
insana verilen birer değerdir. Kimler bizim insanlarımızın
mezarına sahip çıkanlar, kimler bir vasiyetin hatırına oraya
dokunmaktan çekinenler? Bunların hiç biri Kafkasyalı ya da Çerkes
değil. Son derece düşündürücü değil mi?
Karaağaç köyündeki insanlar ara ara gelip nasıl olduğumuza bir
ihtiyacımızın olup olmadığına baktılar. İnşaat için kullanmamız
gereken suyu temin ettiler Bizlere yardımcı olan Karaağaç
sakinlerine teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Karaağaçlılar bize mezarlığın geçmişi ile ilgili bilgilerde
verdiler. Söylediklerine göre mezarlığın hemen yakınında olan ve
şimdi kurumuş olan bir göl de Kafkaslılar ölülerini yıkayıp alel
acele defnetmişler. Binlerce insan çok kısa sürede hastalıklardan
ölmüş ve bu gölde yıkanarak neredeyse üst üste gömülmüşler. Hatta
defin esnasında bir başkasını kaybedip aynı günde sayısız mezar
hazırladıkları da olmuş.
Acaba o gün acılar ile yıkılan, yok olma noktasına gelen
atalarımız, bu gün biz çocuklarını bir araya getirecek yolu
açtıklarını düşünebilirler miydi? Onların acısı bizim birbirimize
kenetlenmemiz oldu. Hepsini rahmetle anıyoruz. Ruhları şad olsun.
Evet, Karaağaç da duyduklarımız, gördüklerimiz ve Kefken'e
gelmeden önce yazılıp çizilenlere bakınca insan ister istemez
diyor ki…
KEFKEN?
Kefken; Senin tarihi dokuna dokunamayız ama toprağın kapattığı,
harabeye dönmüş olan mezar taşlarını ayaklar altına alırız.
Üzerinde istemesek de tarihi dokun hatırına gezeriz.
Kefken; Bizim için çekilen acıları hatırlatan tek yer olman çokta
önemli değil. Bizim için önemli olan senin tarihi dokundur.
Çürümüş her tarafı kurtlanmış yılların yorgunu çitlerini söküp
atamayız, sağlam beton duvarlar ya da çitler ile çevirerek yerini
muhafaza etmene izin veremeyiz. O tarihi dokuna maalesef ki
maalesef el süremeyiz.
Kefken; Senin tarihi dokuna dokunamayız ama üzerinden içki
şişelerinden tut bebek bezlerine kadar her türlü çöpü
toplayabiliriz.
Kefken; Seni korumak için çalışmaktan çekiniriz. Hatta işi mikro
milliyetçiliğe kadar bile götürürüz ama tören yapılacak giriş
kapına dikilen çocuk parkını ne hikmet ise göremeyiz. Hem de
projenin gündemde olduğu bir zamanda dikilen oyun parkları bizi
zerre kadar ilgilendirmez.
Kefken; Senin sadece tarihi dokun çok önemli. Bizlere tarihimizi
hatırlatman önemli değil. Nasıl ki, Çanakkale Şehitliği ve benzeri
mezarlıklar ilk günkü gibi tarihi dokusuna (!) sahip, seninde o
şekilde tarihi dokun muhafaza edilmeli öyle değil mi? Yaşlı yorgun
çitler artık seni koruyamıyor, giriş kapına oyun alanları
yapılıyor pek yakında da piknik alanı olarak değer görmen hiç
önemli değil. Yeter ki tarihi dokuna dokunulmasın.
Kefken; Sen bu günlere nasıl geldin? Seni bu günlere acaba biz acı
tarihimize sahip çıkarak mı getirdik?
Son yıllarda duyarlı dernek başkanlarımızın katkıları ile “ işte
burası bizim, buradaki insanlar da bizimkiler ile aynı kaderi
paylaştılar, bunlar da bizim atalarımız” diyebildik. Bundan başka
ne yapabildik ve acaba gerçekten seni anlayabildik mi?
İşte Kefken Karaağaç köyü yolcu mezarlığı bu. Tek bir abartı
olmaksızın. Acaba üzerine basılan, toprağın altından artık
görünmeyecek hale gelmiş mezar taşlarının hangi tarihi dokusu
muhafaza edilmek isteniyor ve yukarıda ki şartlara göre nasıl
muhafaza edilebilecek bir bilen var mıdır?
Adına göç veya sürgün ne dersek diyelim sonuçta binlerce Kabardey,
Abzegh, Asetin, Wubıh fark etmeksizin sadece Abhaz mezarlığı olsa
dahi (belgelere göre Abhaz mezarlığıdır ve bizler bunu bilerek
oraya gittik.) sonuçta Kafkas insanına Kefken mezar olmadı mı?
Bunun gibi bir çoğu yitik değil mi? Kabardey’e, Abzegh’e, Asetin’e
vs ait mezarlar varda biz mi görmüyoruz, biz mi bilmiyoruz? Burası
hepimize geçmişimizi hatırlatmıyor mu? Aynı kaderi paylaşmış olan
atalarımız için, Kabardey olan ben, neden bir Abhaz mezarlığında
atalarımı anmayayım? Bu halklar aynı kaderi paylaşmadı mı?
Devam edecek… |