Bu yazıyı ele
almadan önce çok gel-gitler yaşadım. Çünkü projeye katılan hiç
kimse isminin yazılmasını daha doğrusu ne emek verdiklerini
yazmamı istemediler. “Biz sözümüzde durduk ve inanarak geldik illa
bir şeyler yazacaksan sadece adımızı yaz, neler yaptığımızı yazma”
diye rica ettiler. Bende onları kırmak istemiyorum ama bana göre
son derece anlamlı bulduğum bazı durumlardan da bahsetmeden
geçemem.
Kefken'de neler yaptık, neler ile uğraştık detaylar ile
anlatmayacağım. Sizlere sadece fotoğraflar ile bir şeyler yapmak
istediğimizi ve yaptığımızı CC gösteriyor ve bittikçe de mutlaka
gösterecektir. Bundan sonrası sizlerin takdiridir.
Biz Çerkesler bir araya gelemeyiz, birlikte çalışamayız deriz her
zaman. Yok, aslında öyle değil. Eğer gerçekten istenir ise
birlikte de çalışılabiliyor. Bu anlamda Kefken projesi tarihe
geçecek bir proje.
Kefken projesi ilk olarak CC de hayat buldu. CC bütün projelerinde
olduğu gibi bu projede de derneklerimiz ile birlikte hareket
etmeyi uygun gördü ve Kocaeli derneğimiz ile birlikte çalışmaları
başlattı. Kocaeli derneğimiz maddi kısmın temini ile ilgiliydi. CC
katılımcıları ise iş gücü olarak Kefken'de yer alacaktı. Sonuçta
istenenler oldu ve hepsi CC'de tanışmış olan kişiler orada ciddi
bir çalışma ekibi oluşturdular. CC'den tanıdığımız ve Çerkesler
Sesli Oda'sı üzerinden sesli olarak sohbet etme imkanı sağlamak
için emek veren sevgili Abrek ve Recep beyde bu projede yer aldı.
CC katılımcıları, Kocaeli Derneği, Çerkesler odası çalışanları,
kısaca üç farklı nokta ve hepsinin ortak amacı Çerkes toplumuna
hizmet etmek istemeleri. Birlikte çalışmak hedeflendiğinde bunu
başarmak hiç de zor değilmiş. Yeter ki, samimi ve dürüstçe,
inanarak hedef tayin edilebilsin.
Kefken Anıt Mezarlık projesi için çalışacak olan ekip 21 Ağustos
günü mağaranın olduğu alanda buluştuk. Birbirini hiç görmemiş,
sadece CC'de tanışmış olan bizler ortak bir amaç etrafında
toplanmıştık. Başta thamademiz olan Keç-ı Süleyman bey olmak üzere
hepimiz çalışmaya hazırdık. Hepimizin içerisinde hafif burukluklar
da yok değildi. Ama özellikle gurubun içerisinde yer alan iki
güzel, genç, pırıl pırıl kızımız tahmin edemeyecekleri kadar güzel
bir moral ile bize hayat verdi. Sevgili Sinemis ve Sinejan’ı çok
değerli Setenay Süzer hanım ve değerli eşi getirip gurup
thamademize emanet etti. Bu iki genç kızımız Bodrum'da, Antalya'da
ya da yaşıtlarının, denizin, bol güneşin olduğu, gönüllerince
eğlenebilecekleri bir yerde olabilirlerdi. Ama onlar kızgın
güneşin altında alın teri dökmeyi seçtiler. Setenay hanım çok
mutluydu çünkü bu iki güzel kızımız kendileri çalışma gurubuna
katılmayı teklif etmişlerdi. Sevgili Sinemis, sonunda acile
kaldırmamızı gerektirecek kadar diz kapağındaki aşırı zorlamadan
dolayı oluşan dayanılmaz ağrılara rağmen, sevgili Sinejan ise
gribe yakalanmasına rağmen son ana kadar emeklerini esirgemediler.
Thamadelerimizin “yeter siz çalışmayın, artık dinlenin”
demelerine rağmen çalışmada yer aldılar. Bunlar gencecik iki bayan
ve taşıdıkları o güzel yürek… Anlatılamaz.
Çalışma gurubunun içinde Çerkes olmayan ama Çerkes arkadaşlarının
yanında olmak isteyen sevgili Kaan vardı. İlk günden son güne
kadar nefes dahi alamayacak gibi yapılan her işin içinde yer aldı.
Yine sevgili Hatko Hakan üniversite öğrencisi ve gencecik bir
kardeşimiz. O da eğlenebileceği, tatilini geçirebileceği bir
yerleri çok rahat bulabilirdi. Ama Kaan ile birlikte en ufak bir
sıkıntı almadan, yorulduğunu dahi hissettirmeden bütün zor işlerde
görev aldı. Sergiledikleri beyefendi tavırları ve içtenlikleri ile
hepimizin gönlünde ayrı bir yere sahipler.
Sevgili Setenay, aynı şekilde gencecik bir kızımız ve erkeklerin
el atması gereken bütün işlerde kendine güvenerek, ilk adımı
atanlardandı.
Yine sevgili Keç-ı Mine ve sevgili Orten Ahmet 15-20 gün önce
yoğun bir şekilde festivallerde “Adige TV Yaşam Suyu Projesi” için
imza topladılar. Henüz o yorgunluklarını üzerlerinden atmadan
ikinci bir çalışmanın içinde yer alma cesareti ve özverisini
gösterdiler.
Fechmuk İlker her fırsatta bir hafta boyu neredeyse yanımızda
oldu. Yorulmadan, sıkılmadan İzmit'ten Karaağaç köyüne kadar gelip
son derece zahmetli işlerde çalıştı.
İşte bu genç, pırıl pırıl kardeşlerimizdir bizleri ayakta tutan,
bu güzel yüreklerdir uğruna emek vermek istediklerimiz. Bunların
hiçbiri daha önce Çerkes büyükleri ile birlikte bir çalışmada yer
almamış, her biri evinde belki de terlememiş gençler. Ama
Kefken'de kıpırdayacak halleri kalmayacak kadar emek verdiler.
Hepsini yürekten kutluyoruz. Hayatımız boyu o güzel yüreklerini
unutamayacağız. Hepsini tanımaktan mutluluk ve gurur duyuyoruz.
Çalışma gurubunda çocuklarımız da vardı: Bir Keç-ı, iki Seauh ve
iki tane de Hatko. Bu çocuklar hasta oldu, ateşlendi. Annelerine
sıkıntılı anlar yaşattı ama tek bir annenin yüz ifadesi değişmedi.
Yaşadıkları sıkıntıyı en ufak bir şekilde etraflarına
yansıtmadılar. Bu değerli bayanlar eşlerinin yanında omuz omuza
yer aldı.
Bayanlar kendilerine görev olarak yemek işlerini almıştı. Bunun
yanında her boş anlarında da çalışma yerinde en ağır işlerde
çalıştılar. Kendi aralarında bir görev dağılımı yapmadılar. Ama
öylesine güzel bir disiplin ve özellikle büyüklerin liderliği
vardı ki hiç kimse bu sayede sıkıntı yaşamadı. Sevgili Nursel
hanım liderliğinde hepsi elinden geleni yaptı. Bir taraftan
çocukların hastalıkları ile uğraşan diğer taraftan ekibin yemek
işlerini ayarlama çabası içinde olan eşler çok özveriliydi.
Özellikle genç kızlar yardım için geldiğinde son derece kibar bir
şekilde yardım taleplerine dahi izin vermediler. “Çerkes kızı
mutfak işine karışmaz” diyerek tüm sorumluluğu eşler üstlendi.
Kısaca adı konulmayan ama son derece samimi ve içten bir görev
dağılımı vardı. İşte bayanların organizasyonlardaki etkisi budur.
Oradaki her kişi, annelerin, yani eşlerin sergilediği davranışlar
ile ayrılma vakti geldiğinde, birbirlerine sıkı sıkıya sarılarak,
istemeden ayrıldı. Kolay değil birbirini hiç görmemiş insanlar
birçok sıkıntıya rağmen bir arada. Böylesi durumlarda her türlü
kargaşa çıkabilir ama burada herkesin bir şeyler yapabilme isteği
sayesinde huzur hâkimdi. Bütün değerli yengelerimizin ellerine
sağlık. Bu büyüklüklerini, sevgi dolu yüreklerini unutamayız.
Toplumu bir arada tutacak olan ve geleceğe yelken açacak olanlar
bayanlarımızdır. Bizleri yaşatacak olan bayanlarımızın dayanma
gücü ve samimiyetidir.
Samimiyet derken özellikle iki kişiden bahsetmek isterim. Abrek
Filiz Ezer ve sevgili Turgut Şevki. Çoğu zaman yabancı evlilik
diye dışlamaya kalktığımız kızlarımızdan biri olan sevgili
Abrek’in eşi Çerkes değil ama sevgili Filiz’i hiç tanımadığı
Çerkeslerin yanına üstelik yerine göre kazma-kürek
çalışabileceğini bilerek gönderen cesur ve samimi bir yüreğe
sahip. Sadece Çerkes olmak gerçekten yeterli mi acaba? Eğer öyle
olmuş olsa idi orada 27 kişi değil milyonlarca insanımız olurdu.
Sevgili Turgut Şevki’ye gelince, işi ve çalışmalarımız arasında
resmen mekik dokudu. Her fırsatta bizimle birlikte çalışmalara
katıldı. Yorgun bir şekilde gece yarısı tekrar işi için dönüyor ve
ertesi akşam tekrar aramızda yer alıyordu. Demek ki sadece istemek
lazımmış. Yanı başındaki insanlar işini vs bahane ederek gelemiyor
ama İstanbul dan kalkıp her fırsatta çalışmaya isteyen, gerçekten
inanan gelebiliyor.
Thamademiz olan Keç-ı Süleyman bey ve çalışmalarda görev dağılımı
yapan, Seauh Kuban bey bütün ekibi son derece uyumlu bir şekilde
çalıştırdı. Hajkasım Erdoğan bey, Hatko Recep Par bey kısaca
büyüklerimiz öylesine uyumlu ve çalışkanlardı ki, gençler onların
hızına yetişmekte zorlanıyordu. Seauh Kuban bey dış cephenin her
şeyi ile ilgilenirken Hajkasım Erdoğan bey ve Keç-ı Süleyman bey
ilaveten yere diz çöküp tek tek mezar taşlarını ortaya çıkarmak
için elleri ile yerleri süpürüyordu. Hatko Recep bey ise bir
yandan da malzemeleri temin edip, sevki ile ilgileniyordu. Kısaca
büyüklerimiz, nasıl bir sorumluluk aldıklarının bilinci ile hiç
kimseden daha az yada daha basit işlerde çalışmadılar. En basit
hali ile ellerine çiviler batarak bütün çürümüş çitleri
bulabildikleri yeni çitler ile değiştirdiler. Bu dörtlü öyle bir
dörtlüydü ki yanlarında hiç kimse utanmadan yorgunluktan
bahsedemezdi. Bir hafta boyu her sabah erkenden yollara düştüler
ve geç saatlere kadar kaldılar. Ellerinden gelenin en iyisini
yapmaya çalıştılar. Bütün şartları sonuna kadar zorlayarak.
Bir hafta sonunda işleri bitiremedik ve hepimiz evlerimize,
işimize dönmek zorunda kaldık. Ama Seauh Kuban bey ve sevgili
Orten Ahmet bizzat işin başında kaldı. Bir iki gün sonra sevgili
Ahmet de ayrılmak zorunda kaldı. Ama Kuban bey işin başında kaldı.
Kötü hava şartları maalesef çalışmanın erken sonuçlanmasına izin
vermedi. Kuban bey, Süleyman bey ve Recep bey işi ne olursa olsun
sonuçlandırmaya kesin kararlı. Hiçbiri için kolay değil. İşlerini
bırakarak, maddi manevi sıkıntılar yaşayabileceklerini bilerek
sonuca ulaşmaya çalışıyorlar.
Bu değerli büyüklerimiz ve genç kardeşlerimiz için söylenecek söz
bulmakta zorlanıyorum. Ben ve benim gibi düşünenler adına hepsine
yürekten şükranlarımızı sunuyorum. Sabırları, inançları ve çalışma
tempoları ile toplumumuza son derece anlamlı mesajlar verdiler.
Demek ki inanmak sadece kendine ve yanındakine inanmak
gerekiyormuş. Demek ki söz vermek, sözüne sahip çıkmak ve toplum
adına çalışmayı becerebilmek çokta zor değilmiş. Yolu açtılar
devamı yine bizim insanımızın elinde. Umarız her gün yeni yeni
projeler, hedefler ve çok daha büyük katılımlar ile mutluluğumuz
ve gururumuz katlanarak devam eder.
Sonuçta; öncesi çok fazla tartışılan, duygu yüklü bir proje için
üç farklı nokta ortak bir amaç etrafında toplanabildi. Umarız
herkes vermiş olduğu sözün arkasında durabilir.
İyisi kötüsü, yanlışı doğrusu ile bir proje daha sonlandı. Projeye
katılanlardan kimi Çerkesliğini Kefken'de gömmeye, kimi Çerkesleri
tanımaya, öğrenmeye geldi. Her ikisi de oldu. Çerkesleri yani
kendi insanını kibirli ve şımarık zannedenler öyle olmadığını
görüp mutlu oldu. Çerkes insanına çok güvenip hayal kırıklığı
yaşayanlarda burada Çerkesliğimi gömüp gidiyorum diye sonsuza dek
Çerkesliğine veda etti.
Devam edecek… |