Geçenlerde
düşüncelerine çok değer verdiğim bir Çerkes büyüğüm “ Biz
Çerkesler de maalesef asker yok, hepimiz generaliz. Kırk general,
kırk ayrı savaş. Generaller ayrı ayrı savaşlarda askersiz savaşmak
zorunda kalınca ne yazık ki başarıda gelemiyor.” demişti.
Ne kadar güzel bir tespit. Birçok kişi belki olur mu canım
diyebilir ama kısaca bir yorumlayalım bakalım bu sözü haklı mı,
haksız mı?
Hepimiz şahit oluyoruz konuşmalara, tartışmalara, sonu gelmeyen
sohbetlere. Hem de Çerkeslik için konuştuğumuzun altını çize çize
konuşuyoruz. Fakat ne hikmetse iş icraata gelince olduğumuz yerde
kala kalıyoruz.
Başarıyı sağlayan unsurlar nelerdir ve biz başarılı bir millet
miyiz? Biz derken tabi ki diaspora Çerkeslerinden bahsediyorum. Bu
konuda bir öz eleştiri yapalım isterseniz.
Başarı; hedeflenen bir işte nihai sonuca ulaşabilmektir. Öncelikle
hedef tespit edilir ve tüm karşıt düşüncelerde dahil görüşler tek
tek ortaya konur ve sonuca götürecek düşünceler seçilip bir plan
doğrultusunda hayata geçirilmeye başlanır. Aynen bizim yaptığımız
gibi… Diyemeyeceğim çünkü bizler konuyu iyi tespit edip üzerinde
bolca konuşmak kısmından sonra bu tanıma zerre kadar uymuyoruz.
Nasıl yapıyoruz, ne çabalar ile yapıyoruz biz bile bilemeden
güzelim konuları içinden çıkılmaz bir hale sokuyoruz. Sonuçta elde
var koca bir sıfır bizi anlatan en güzel son söz oluyor.
Oysa bireysel başarılarda bile insan başkalarının düşünce ya da
birikimlerinden istese de istemese de beslenir. Kaldı ki,
toplumsal konularda bu kaçınılmazdır. Bizim sorunumuzda işte bu
noktada ortaya çıkıyor bizler başkalarının düşünceleri ya da
tecrübelerinden beslenemiyoruz. İnanılmaz derece de ben merkezli
bir yapımız var. Bu duruş ne yazık ki toplum adına yapılacak
olumlu çalışmalarda bizi sürekli baltalamaktan başka da bir işe
yaramıyor.
En çok üzerinde durduğumuz ve birbirimize anlamakta sıkıntılar
çektiğimiz konu başlıkları Çerkes dili, Çerkes Kültürü,
Çerkeslerin asimilasyonu, anavatan vs değil midir? Peki şu anda ki
durumumuz ile olaylara bakacak olduğumuzda haksız mıyım? Bizler
iddia ettiğim gibi olmasa idik bu gün hem bunları söyleyerek
ağlayıp, hem de garip savunmalar geliştirmezdik.
Bunların hepsi toplumsal hareket, toplumsal uğraş ister. Birkaç
general ortaya çıkıyor savunuyor, işin mantığını anlatıyor fakat
başta işin generalini olmak üzere konuya kıyıdan köşeden bulaşanı
yerle bir ediyoruz. Unutmamak lazım ki bu tür toplumu ilgilendiren
konular birkaç yürekli general ile olmaz. General hem savaşıp hem
de taktik geliştiremez. Bu işler generaline inanacak, güvenecek ve
ortak adım atabilecek, en önemlisi de asker olmayı içine
sindirecek yürek ister.
Toplumu toplum yapan dilidir, kültürüdür. Bizler bunu dile
getirirken nasıl ne şekilde içerisinde yaşadığımız vatanı ya da
milleti bölmüş olabiliyoruz anlayabilmiş değilim. Bize bu konuda
muhalefet edipte bir taraftan da Çerkeslikten dem vuranlar neden o
zaman bu değerler için sızlanır onu hele hiç anlamış değilim.
Öncelikle general olarak değil er olarak işe başlamak lazım. Bir
millet olduğumuzu, kendi kültürümüz ve dilimiz olduğunu kabul
edebiliyor muyuz? O halde dilimize ve kültürümüze sahip çıkmamız
ne gibi sakınca yaratabilir, bunu iyi anlamak lazım. Sakınca
yaratır diyebiliyorsak kendimizi o kültürden saymayalım ve sayıp
da emek verene de engel olmayalım. Ne yazık ki general olmak bu
güne kadar dilimizi ve kültürümüzü kurtaramadı. |