|
|
................... |
|
................... |
GÜNLÜK HAYATA
DAİR |
01.07.2006 |
|
SHOQUL İlhan Aydemir |
................... |
................... |
Bundan önce kıstaslarımız olmalı
başlığı ile bir şeyler
karalamıştım. Sanırım okuyanı da olmadı ki, şöyle veya böyle
herhangi bir eleştiri almadı. Bu duruma ziyadesiyle üzüldüm.
Doğrusunu isterseniz içim burkuldu. Nedeni de çok açık; acaba biz
havanda su mu dövüyoruz?
Hiç tepki almayan bir yazı veya yazar ne düşünür? Demek ki hiç
kimsenin şöyle veya böyle tepkisine yol açamadıysanız lüzumsuz
yazılarınızla bir yerleri işgal etmeyin anlamı kendiliğinden
çıkmaz mı?
Gündemi yakalamak, nabzı tutmak bir maharet gerektirir. Bende
elimden geldiğince bunu yapmaya çalışacağım.
Bir gün yanıma birkaç genç geldi ve çok ateşli bir şekilde
Adigeliği nasıl ihya edeceklerini Kafkasya'nın kurtuluş
reçetelerini nasıl uygulayacaklarını bizimle bu çalışmaları nasıl
yürüteceklerini anlattılar.
Ben bir süre onları dinledikten sonra; siz gelin bu Kafkasya'yı
kurtarma işinden vazgeçin. Devamlı olarak bir dernekle irtibat
halinde olun, oraya gelen güzel kızlardan birine aşık olun, ona
olan duygularınızı kendi dilinizde kaleme alın, okumayı yazmayı da
bilmiyorsanız öğrenin. Eğer bunu yaparsanız hem kültürünüze hem
dilinize hem Adigeliğe hem Kafkasya'ya hizmet etmiş olursunuz,
dedim.
İnsanların görev ve sorumluluklarını kişiyi ortaya koyup daireler
çizersek en küçük dairede en büyük görevlerin olduğunu görürüz,
daire büyüdükçe oradaki görevler azalır. Örneğin: Her zaman
sağlığınıza dikkat etmek zorundasınız. Ailenizin geçiminden çoğu
zaman sorumlusunuz, akraba veya komşularınızla bazen ilgilenmek
durumundasınız. Kentinizle ilgili yapabileceğiniz şey eğer işiniz
o değilse çok azdır. Öyleyse işe başkalarından değil kendimizden
başlamak durumundasınız. Bizler kendimizi
kurtaramamışsak başkalarını kurtarmak değil ancak zarar veririz.
Adigeliğin erdemli davranış biçimi hayatımıza girmişse zaten
birçok şeyi zaten başardık demektir.
DÇB toplantıları için yurdumuza gelen sanatçı gurubu ile
tanışmamız bizim için bir şans oldu. Sime Hanım görüşme teklifinde
bulununca davete icabet ettik. Oteli ziyaret ettiğimiz zaman
sanatçıların yarışma havası içinde güzel bir program
yürüttüklerini izledik. Derneğimize çalışma bitiminde davet ettik.
Doğrusu olacakların da bilinciyle hareket ettiğimiz söylenemez.
Ama davetimiz ekibin başkanı sayın Betıwen Awes tarafından kabul
gördü.
Kırk beş kişilik gurubun derneğimize neler katacağının da çok
fazla farkına vardığımız söylenemez. Bilinç ve ileriyi
göremeyişimizi mazur görün lütfen, çünkü biz daha nasıl ve ne
şekilde faydalı olacağımızı biliyor değiliz.
Yarabbi bu ne büyük ihsan ki, bu güzel buluşmayı bizlere
bahşetti. Eline mikrofonu alan şarkılar söylüyor. Kaynaşma süresi
kısacık. Sanki bir köyün insanları bir araya gelmiş. Düğün
başlamış, gençler kaynaşmış. Karşılıklı eksikliklerin ortaya
çıkışı.
Dil... Dil... Dil...
Biri Rusça biliyor diğeri Türkçe. Adigebze eh idare etmiyor.
Herkes dizini dövüyor ama nafile. Betıwen diyor, sizi tanımak bir
şans. Biz de aynı 'Sizi tanımak gerçekten bir şans.'
Yarabbi bu ne güzellik sanki ben Cennet'teyim.
Sanatı estetiği her şeyi ile özlediğim sevgili insanlarım sevgi
yumağı olmuşlar. Zaman bir iki üç dört saat ve ayrılık kolay
değil. Otobüsler yanaşmış ama binmek bir türlü mümkün olmuyor.
Önden zorla bindirilen, arka kapıdan iniyor. Hani ya sanki yüz
kırk yılın hasreti gideriliyor. Gençler kenetlenmiş sanki; ana
kızından, sevgili sevdiğinden koparılıyor. Arabaya binme
seremonisi bütün sıkıştırmalara rağmen bir saati geçiyor.
Yolda işittiklerim ise beni biraz daha şaşırtıyor. Kendisi Rus
olan bir sanatçı vardı aralarında ona ben teşekkür ediyorum
bizimle bu güzel zaman aralığını geçirdiği için. O ise bana hiç
ilgisi olmadığı halde Adigece öğreneceğine dair söz veriyor.
Adigece'yi iyi bilmeyenler bana defalarca söz veriyorlar . Bir ay
mühlet istiyorlar.
Betıwen diyor: Ben ideallerimi bırakmıştım, seninle nereden
karşılaştım...
Gözlerimiz dolu... Birisi dokunsa işimiz kötü.
Ben ise Avrupa'nın bütün şehirlerinin tanıdığı fahri hemşerisi
yüksek ruhlu Betıwen ve arkadaşlarını tanıdım. Şans doğru zamanda
doğru yerde olmaktır, derler ya bu sefer tutturdum galiba. Şimdi
onlarla buluşacağım veya karşılaşacağım
günleri iple çekiyorum.
Onlar göç yolunu izlediler, göçenlerin halini gördüler, yaşam
biçimleri ile ilgili kamularını bilgilendirdiler. Güzel günler
bizleri
bekliyor.
Evet ümitlerimizi yitirmedik, yitirmeyeceğiz. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|