Neden bazı
insanların hiç şansı yoktur, neden gittikleri tatile bile
yağmur götürürler de bazılarının paçasından şans akar?
Bazı insanlar her zaman dört ayaklarının üzerine düşerler.
Onların hep doğru zamanda doğru yerde bulunmak gibi sıra
dışı bir “yetenekleri” vardır. Şansları özel ve iş
hayatlarında hep yaver gider. En iyi işler, en iyi teklifler
onları bulur, en tatlı insanlarla onlar evlenir.
Kimileri de hep şanssızlıklarla boğuşur. Ne evlilikleri ne
işleri ne de arkadaşlıkları yolundadır. Hayatları “yol
kazaları” ile doludur.
Şanslı insanlarla şansızların başına gelenler arasında temel
farklılıklar vardır:
Hayat, şanslılara cazip fırsatlar sunar. Şanssız insanların
başına ise böyle şeyler gelmez; aksine tüm şanssızlıklar
onları bulur.
Şanslı insanlar hayatta hep doğru kartları seçerler. Hangi
kararın kendilerini ileriye götüreceğini sanki birileri
kulaklarına fısıldar. Şanssızlar neredeyse her seçimlerinde
hayal kırıklığına uğrarlar.
Şanslı olanlar amaçlarına kolayca ulaşırlar, onlar bir şey
istediğinde sanki tüm alem seferber olup bu isteğin yerine
getirilmesi için çalışır. Şanssızların ise işleri ters
gider, hayalleri hep kursaklarında kalır, tuttukları kurur,
aksilikler peşlerini bırakmaz.
En önemlisi, şanslı insanlar bazı şanssızlıklar
yaşadıklarında bile başlarına geleni şansa döndürme
yeteneğine sahiptirler. Şanssız insanlar ise şanslarını bile
şanssızlığa çevirirler.
Şans üzerine çalışan Psikolog Richard Wiseman, kendisini
“şanslı” ve “şanssız” gören kişilerle yaptığı yüzlerce deney
ve görüşme sonunda şansın aslında bir tesadüf ya da kader
olmadığını ortaya koyan sonuçlar elde etti.
Wiseman ve arkadaşlarının yaptığı deneylerde, kendilerini
şanslı olarak niteleyen insanların psikolojik yapılarının
şanssızlara göre çok daha olumlu olduğunu ortaya koydu.
Şanslı insanların kafa yapıları, ruh halleri ve hayata karşı
aldıkları tavır kendi fırsatlarını yaratma ve bu
fırsatlardan yararlanma üzerine kurulu.
Wiseman, gözlem ve deneyleriyle şanslı insanları
şanssızlardan ayrılan 4 temel özellik olduğunu tespit
ediyor.
1. Şanslı insanlar fırsat yaratma ve önlerine gelen
fırsatı fark etme konusunda beceriklidirler.
2. Şanslılar hayata karşı rahattırlar, iç huzurları
yüksek, endişe katsayıları düşüktür. Bu sebeple sezgilerini
daha rahat dinlerler, kararları daha isabetli olur.
3. Gelecek beklentileri olumludur. Tutkuları ve
hayalleri vardır. Geleceği değiştirme gücüne sahip
olduklarına inanırlar. Aldıkları kararlar bu inancı hayata
geçirmek üzerinedir. İyimserlik en önemli özellikleridir.
4. Şanssızlığı şansa dönüştüren esnek bir yaklaşım
benimserler. Düşerler ama kalkmasını bilirler. Depresyona
girerler ama hemen toparlanırlar; hayata küsmezler. Yeni
yollar dener şansızlığı şansa çevirecek bir yol bulurlar.
Wiseman, kendilerini şanssız olarak nitelendiren bir grup
üzerinde ilginç bir deney yaptı. Bu insanların bir ay
boyunca şanslı bir insan gibi düşünüp davranmalarını istedi.
Yeni ortamlara girmelerini, deneyimlere açık olmalarını,
hayata karşı daha olumlu bir tavır benimsemelerini, daha
dışa dönük, daha sosyal olmalarını, kendilerini rahat
bırakmalarını ve risk almalarını istedi.
Bu deneyin sonuçları çok etkili oldu. Gönüllüler şans
fırsatlarının neler olduğunu ve şansın kendilerine nasıl
yaklaştığını fark ettiler. Gönüllülerin %80'i kendilerini
daha mutlu ve “daha şanslı insanlar” olarak nitelediler.
Bir bakış açısı insanın hayatını değiştirebilir. Hayata,
olaylara, sevdiklerimize, işimize hangi bakış açısından
baktığımız nasıl bir hayata sahip olacağımızı belirler.
Hayatı nasıl ele aldığımız, nasıl baktığımız bizi mutlu ya
da mutsuz; şanslı ya da şanssız kılabilir.
Ben de Wiseman gibi, şansın kendi zihnimizde, kendi
tercihlerimizde olduğuna inanıyorum. İstisnaları bir kenara
bırakırsak insanlar şanslarını kendileri yaratırlar. Kendi
duygu ve davranışlarıyla şansı hayatlarına davet ederler ya
da dışlarlar.
Çok istisnai durumlarda bile insanın düşünceleri yaşayacağı
hayatı belirleme gücüne sahiptir. Engelli olanlar ya da son
derece kötü koşulların hüküm sürdüğü Afrika’daki gibi
yoksulluğun içine doğmuş olanlar bile hayata karşı tavır ve
tutumlarıyla şanslarını değişebiliyorlar. Bu kadar kötü
koşullar altında bile benzerlerinden daha iyi bir konuma
geçebiliyorlar.
Kendilerini şanssız olarak niteleyen insanların ilk görüşte
fark edilen bir gerginlikleri vardır. Bu gerginlik hem bir
sonuçtur hem de neden; çünkü gergin olmak onlara yeni
ilişkilerin, yeni fırsatların, yeni şansların kapılarını
kapatır.
Şanslı insanlar ise daha rahat ve açıktırlar. Hayatı
kucaklayarak yaşarlar. Algıları açık, çevrede olan bitene
meraklı, yaklaşımları olumlu ve hoşgörülüdürler. İç
seslerine daha çok güvenirler, müşkülpesent değildirler.
Bardağın dolu tarafını gördükleri için daha hızlı karar
alırlar, daha çok risk alırlar.
Olumlu tutumları sayesinde yeni olasılıkları, yeni
teklifleri ve fırsatları da kendilerine çekerler. Daha çok
insanla tanışmak, yeni oluşumlar içinde yer almak, farklı
ortamlara girmek, yeni projelere katılmak onlara daha fazla
şans yaratır.
Şanslı olan insanların çok önemli bir özelliği daha vardır:
Hayatı kendi isteklerine göre değiştirebileceklerine
inanırlar. Bu nedenle daha fazla çaba gösterirler, daha çok
gayret ederler, daha çok denerler. Sonuç alamadıkları
takdirde yeniden başlama gücünü bulurlar kendilerinde. Bu
tutum onların şanslarını arttırır. Kişisel güçleri, irade ve
kararlılıklarıyla hayatı deneyerek öğrenirler.
Şansız insanlar ise genelde karamsarlıklarından ve hemen
hayata küstüklerinden daha az çaba gösterirler, ikinci
üçüncü denemeye girişmezler. Bir mazeret bulup vazgeçerler,
kendi şanslarını kendileri köreltirler.
Richard Wiseman’ın dediği gibi “Şans ilahi bir hediye ya da
sihirli bir yetenek değildir. Şans, bir zihin durumu,
düşünme ve davranma biçimidir. İnsanlar şanslı ya da şanssız
doğmazlar. Duyguları, düşünceleri ve davranışlarıyla şansı
da şanssızlığı da kendileri yaratırlar."
“Ne şanssız bir insanım ben.” derseniz, öyle olursunuz. Bu
inancınız "kendi kendini kanıtlayan bir kehanet" gibi
hayatınızı şansızlıkla doldurur.
Belki kendilerini şanssız görenlerin Wiseman’ın bir aylık
deneyini hayatlarında uygulaması gerekir. Bence tavır ve
davranışlarımızı değiştirerek şansı kendi hayatımıza davet
edebiliriz. Daha fazla gayret göstererek daha çok seçeneği
deneyerek daha yaratıcı düşünerek daha anlamlı bir hayata
kavuşmanın kapısını açabiliriz. Bence denemeye değer, ya
sizce?
Faydalanılan kaynak:
Temel Aksoy |