İçinde
yaşadığımız kültür tıpkı yüzdüğümüz deniz gibi, bizi öyle
bir sarmalar ki, “dışarı” çıkana
kadar bu etkiyi anlamamız mümkün olmaz. Nerede ve kiminle
olduğumuz bizim kim olduğumuzu belirler. Kişiliğimiz
bulunduğumuz ortama göre şekillenir. Ancak Çerkeslerin
genetik yapısı ilişki kurmaya
programlanmış olduğundan, xabze
kültürünün mutluluğumuzu olumlu yönde etkilediği bir gerçek.
Batı dünyasında insanlar, “kendi ayaklarının üzerinde
durma”, “kimseye muhtaç olmama” anlayışıyla
yetiştirildikleri için bu toplumlar bağları zayıf ve
insanları yalnız toplumlardır. Fotoğraftaki bir grup insana
bakan Batılılar bireylerin kim olduklarını; Doğulular ise bu
insanların arasındaki ilişkileri anlamaya çaba gösterir.
İsviçre gibi ülkelerde refah vardır ama mutluluk ve coşku
yoktur. İsviçre dünyanın en kuralcı ve en ileri ülkelerinin
başında gelir, önemli olan “refah toplumu” olabilmektir, ama
İsviçre bu sebeple dünyanın en zengin, en temiz, en iyi
işleyen ülkelerinin başında gelmesine rağmen mutluluk
sıralamasında çok gerilerdedir. Peki, Çerkesler mutluluğa
nasıl bakıyor? Biz mutluluğu yücelten, mutluluk yaratan bir
kültüre sahip miyiz?
Bizim toplumumuzda mutlu anılarımızın bile hüzünle
anlatıldığını, insanların eğlenceli olaylardan çok hüzünlü
olayları paylaşmayı tercih ettiğini, “acılarımızla mutlu
olduğumuzu” görüyoruz.
Çok güldük galiba, başımıza kötü bir şey gelecek diyen ender
halklardan biriyiz. Çok eğlendiğimizde kendimize nazar
değeceğine inanan bir toplumuz. Şarkılarımız “ ‘gıbze’yi
(ağıt) zevk edinir”. En derin
ilişkileri acıyı paylaşarak sürgün yıllarını temel alan
soykırım anılarıyla dolu olarak kururuz.
Eğer sağlık sorunumuz yoksa ve geçinecek kadar gelirimiz
varsa hepimiz mutlu olabiliriz. Fakat mutluluk o kadar
kırılgandır ki hemen dağılabilir. Emek vererek yakaladığımız
iç dengemiz sadece bizim çabamızla ayakta durmuyor. Hepimiz
içinde bulunduğumuz ailede, yaşadığımız şehirde,
çalıştığımız işte birçok mecburi ilişkiler içindeyiz.
Kiminle beraber olduğumuz da bizim ruh halimizi etkiliyor.
Bazıları bize iyi gelirken bazıları da kötü geliyor.
Her 21 Mayıs'ta, deniz kenarında, panelde, alanda veya
konsolosluk önünde toplanıp sürgünü anıyoruz ve analım
ama geçmişte yaşadığımız tarihsel trajediyi sabah
akşam çocuklarımızın bilincine işlemek, dışımızdaki dünyaya
gözümüzü kapatmak mutluluk getirmez, bizim üzerimize düşen
görev kovulduğumuz vatana dönmek ve ona sahip çıkmaktır.
Daha açık bir şekilde söylersek, sürgünün çözümü dönüştür.
Dönmüyorsak, asalet ve nezaketin timsali Çerkesler demekle
hiç birimiz mutlu olmaz, asil olmaz, nezaketli de olmaz,
üstelik böyle şeyleri yazmakta, konuşmakta çok doğru
değildir. Biz davranışlarımızda asil ve nezaketli tavırlar
sergilersek, diğer kültürlerden olanlar da bize ne kadar
asil ve nezaketli kişiler derler.
Gençlerimize, çocuklarımıza mutlu ve iyi insan olmanın çok
daha önemli bir meziyet olduğunu öğretmeliyiz. Çocuklarımızı
Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği hakkında etkin/söz ve karar
sahibi, yarının politikacıları, iş adamları, aydınları ve
bürokratları olabilecek şekilde yetiştirmeli, entelektüel,
evrensel değerlerle barışık, mutlu, çevre dostu, düşünen,
üreten ve paylaşan başarılı bireylerin arasında yerlerini
alabilmelerini sağlamalıyız. |