|
|
................... |
|
................... |
UZUNYAYLA’DA
DÜĞÜN TÖRENLERİ |
01.04.2009 |
|
WORDIM Müzeyyen |
................... |
................... |
Düğün tarihi belirlendikten sonra her
iki tarafta eşe-dosta haber verir, yavaş yavaş düğün hazırlıkları
başlardı. Davetliler arasında yer alan daha önceki dünürlerin (blağaje)
düğüne gelmeleri çok önemsenirdi. Birbirlerine verilen değerlerin
en iyi şekilde gösterilmesi için bir fırsat olarak görülür ve
hizmette kusur olmazdı.
Düğün evine başka köylerden gelen misafirlerin sayısı fazla
olunca, özellikle erkek misafirleri ve kızları yakın komşular
konuk ederdi. Köy halkının misafir alması son derece nazik bir
davranış olurdu.
Düğün evi, düğünden bir gün öncesi toplanan akrabaların vermiş
olduğu tatlı bir heyecan ile dolup taşardı. Bir araya gelen
topluluk ilk olarak kimin thamade ve thamadeğoze olacağına karar
verirdi. Gelen konuklar düğündeki masrafları karşılayabilecek gibi
bir meblağı kendi aralarında toplardı. Burada kural, thamade
olarak seçilen kişinin ortaya koyduğu meblağı geçmemekti. Daha
sonra thamade ile birlikte, ne gibi işlerin yapılacağına ve
kimlerin görevli olacağına karar verilirdi. Bu hayırlı günün en
mükemmel şekli ile sonuçlanması için herkes thamade çevresinde
elinden geleni yapardı.
Düğünde kızlarında bir thamade ve 'thamadegoçe’si olurdu. Bu
bayanlar düğün evine çok yakın akraba olmayan ve düğün kafilesini
temsil edebilecek tecrübe ve beceriye sahip olan birileri olarak
seçilirdi. Sorumluluk isteyen bir iş olduğu için genellikle kimse
bu göreve seçilmek istemezdi. Düğün sabahı zor durumda kalmamak
için akraba olmasa da özellikle hıgebzthamade adayı olabilecek
bazı kişiler düğüne davet edilirdi. Gelin almaya gidilmeden önce
kimin hıgebzthamade olacağı tespit edilmiş olurdu.
Akşam yemekleri yenilip, programlar yapıldıktan sonra, gençler
için bir düğün kurulurdu. Bir-iki saat kadar sürecek olan bu
düğünde çevre köylerden gelen gençlerde yer alırdı. Ertesi gün
gelin almak için gidileceği için düğün çok fazla uzatılmazdı.
Düğün thamadesi “ gençler azımızı çok sayın fakat yarın gelin
almaya gideceğimiz için şimdilik müsaade ederseniz düğüne ara
vermek istiyoruz. Yarın akşam yine düğünümüz var ve hepiniz
davetlimizsiniz. Hepinize teşekkür ederiz” şeklinde sözlerle ilk
akşam yapılan düğünü bitirirdi.
Ertesi sabah dışarıdan gelen misafirler ile köy halkı hep birlikte
düğün evinde toplanırdı. Toplanan neşeli kalabalık kahvaltılarını
yaptıktan sonra dışarıya çıkardı. Thamade odasında da son
konuşmalar yapıldıktan sonra, hareket etmeden önce dışarıda
kızların thamadesi ile düğün thamadesi tanıştırılırdı.
Kafile yola çıkmadan önce thamadeye “Bje” getirilir ve thamade
güzel dileklerde bulunarak yudumlardı. Thamade son kez gidecek
olan topluluğa her şeyin adaba-usule uygun ve hayırlı bir şekilde
olması için dileklerini sunardı.
Gelin almaya, düğün thamadesi ( ve yanında birkaç tane daha olgun
yaşlarda erkek ), hem oynayabilecek hem de yerine göre hizmet
edebilecek genç erkekler ve düğünde oynayabilecek yaşa gelmiş genç
kızlar giderdi. ( Evli kadınlar gelin almaya kesinlikle gitmezdi.
Gelin almaya giden veya düğünde olması gereken kız, ya evin büyüğü
konumunda olurdu ya da büyük o an uzakta ise onun yerine
katılabilecek durumda olan küçük kız kardeş olurdu. Ablasının
yerine düğüne katılmak zorunda kalan genç bir kız ön sıralarda
durmamaya ve özellikle oynamamaya çok özen gösterirdi. Ablası olan
genç bir kız tabiî ki düğünde olurdu fakat çok fazla ortalara
çıkmamaya çalışırdı. Daha bir arka sıralarda kendi yaşıtları ile
son derece keyifli vakit geçirebilirdi. Çok ortalara durmaması
büyüğüne göstermiş olduğu saygıyı gösterirdi. Bu şekilde davranan
genç bir kızın ablası olduğunu onu hiç tanımayan bir kişi çok
rahat tahmin edebilirdi.)
Bu konuda ki bir anımı da anlatmadan geçemeyeceğim. Biz üç kız
kardeştik ve ben üçüncüydüm. Köyümüzde düğün vardı. En büyük
ablamız o gün için köyde yoktu. Yakın köyden akraba sayılacak bir
büyüğümüz Amerika’dan gelen bir konuğu ile birlikte misafirimiz
oldular. Yemek ikram edildi ve sohbetler yapıldı.
Bir süre sonra misafirler babama “ev sahibi kızlarımız ile düğüne
gidelim, düğünü izleyelim” dedi.
Babam “yok onlar gelmesin” dedi. (Ortanca ablam ve benim için.)
Misafirler “biz kızları almadan düğüne gitmeyiz” diye ısrar
ettiler.
Babam misafirlere karşı koymak istemiyordu, xabzeye göre ev sahibi
kızın düğüne gitmesi çok doğaldı fakat bizim ablamız vardı ve o an
için ablamız yanımızda yoktu. Babam bu yüzden çelişki yaşıyordu.
Bir yanda xabze diğer yanda ablam.
Nihayet “onların önlerinde ablaları var, düğüne gitmeleri için
izin vermek yanlış olmaz mı?” deyince, artık misafirler bizi
götürmek için daha fazla ısrar edemediler.
Gelinci otobüsüne Thamade-thamadegoçe, kızlar ve genç erkekler
binerdi. Otobüste thamade ve yanındaki yaşlı beyler ön sırada,
sonrasında kızların thamadesi ve diğer kızlar, sonlara doğruda
genç erkekler yer alırdı. Mızıkacı da özellikle bu araçta olurdu.
Düğüncüler yola çıktıktan sonra bu defa evdeki telaş başlardı.
Dönecek düğün kafilesi için yemekler hazırlanıp, köyün hanımları
da düğüne davet edilirdi. Köyün hanımlarını düğüne davet etme işi
damadın evli olan ablası ya da amca kızına verilirdi. Hele ki
evlenip köyünden uzakta kalmış bir bayan ise bu görev onu fazlası
ile mutlu ederdi. Bu sayede uzun zamandır göremediği köylüsü ile
sohbet etme, hasret giderme fırsatı bulurdu. Köyden düğüne katılan
hanımlara yemekler ikram edilirdi. İkramlardan sonra dönecek
yolcular için de yemekler hazırlanmış olurdu.
Gelin almaya giden kafile dönüşte, köye 15-20 dakikalık bir mesafe
kala mola verirdi. Bu molada evden “Phaje” getirtilirdi. ( Phaje
de haşlanmış soğutulmuş kemikli etler, lokum-haliveler,
kurabiyeler ve dilimli helvalar olurdu.) Gelin almaya giden ekibin
içinden birkaç genç gelip bunları alırdı. Bu yüzden hanımlar
Phaje’yi önceden hazırlayıp bir köşede bekletirdi.
Düğüncüler bir köyden bir köye gelin almaya giderken bir-iki kez
yol da mola verirdi. Bu molalarda düğünler yapılırdı. Düğün
thamadeleri grupları adına birbirlerini çikolata, şeker, sigara
gibi şeyler ile sorardı. Özellikle kızların thamadesi, düğün
thamadesine mutlaka göndereceği ikramlar ile hal-hatır sorardı. Bu
gibi durumlarda unutkanlık gösteren kız thamadesi affedilmez,
yaptığı hata telafi edilsin diye ceza kesilirdi. Genellikle şaka
yollu olan bu cezalar hata yapmayı en az seviyeye indirmede büyük
etken olurdu.
Düğün thamadesi, gelinin köyüne yetişmeden bir yerde konvoyu ve
mızıka sesini durdururdu. Köyde haberdar olmadıkları bir cenaze
veya üzücü bir olay yaşanmış olabilirdi. Böyle bir durumda mızıka
sesi ile eğlenceli bir şekilde kız evine gitmek hoş olmazdı. O
yüzden birkaç genç gönderip düğün kafilesinin geldiğini haber
verdirirdi.
Düğün kafilesini kabul etmeye hazır olan köy ve düğün evi, kız
evinin thamadesinin görevlendirdiği birkaç kişiyi gelen gençlerin
yanına vererek misafirleri kabul ederdi.
Evin kapısına gelen otobüsten kızlar inmeden önce gelin evinden
birkaç kız arabanın yanına gelip misafirleri buyur ederdi. Ancak
bu davetten sonra kızlar araçtan iner eve buyururdu.
Düğüncü giden kızların tüm sorumluluğu kız thamadesine aitti. O
yüzden kız thamadesinden izin almadan hiçbir yere hiçbir kız
gidemezdi. Kızlar düğün evinde bir süre dinlendikten sonra
kızların thamadesi büyüklerin yanına gidip, oturmadan ayakta
onların hal-hatırını sorardı. Daha sonra kızların thamadesi geri
geri adımlar ile arkasını büyüklere dönmeden odadan çıkardı.
Düğüncü gelen kızların thamadesi, kız evinde hizmet eden kişilere
verilmek üzere erkek evinden gönderilen bohçayı gelinin en
yakınına (babaanne-ana anne veya hala gibi) teslim ederdi. Bu
bohçanın içerisinde elbiselik kumaşlar, havlular, çoraplar vs
olurdu. Bohçanın abartılı olmadan az ve öz olmasına önem
verilirdi.
Kızlara tanınan dinlenme süresinden sonra köyün gençleri düğünü
başlatırlardı. Erkek tarafından gelen erkeklere oynamaları için
pek fırsat verilmezdi. Özellikle damadın erkek kardeşleri ve
kuzenleri oynayamazdı. Gelen misafir kızlar ile köyün gençleri
oynardı. Kızlar için ise durum tam tersiydi. Damadın bayan
kuzenleri belki de düğünde en çok oynayanlar olurdu. Bir yerde
düğünün yükünü onlar çekerdi.
Gençler düğün yaparken thamadeler de gelin kızın çeyizine bakar,
verilen çeyize bir fiyat belirleyip, yazılı bir kâğıdı ( senet
denirdi) kızın bir yakınına teslim ederdi.
Düğüncü gelen genç erkekler köyün yaşıt gençleri tarafından
misafir olarak alınırdı. Yemekleri yedirilir, dinlenmeleri
sağlanırdı. Gelen thamade grubu ise düğün sahibinin “ haçeş”inde
(misafir odası) konuk edilirdi. Kız evi ve erkek evinin
thamadeleri bir arada vakit geçirirdi. Düğün yemeği olan” nıse nış”
hazırlandığında evden bir genç köye dağılan diğer gençlere ev ev
dolaşıp haber verir yemeğe buyur ederdi.
Nıse nış düğünün ana yemeği idi. Kesilen koyunların etleri
kazanlarda haşlanırdı. Her bir parçanın anlamı olurdu. Bu nedenle
sofradaki misafirlere yaş ve misafirlik derecelerine göre özenle
servis edilirdi. Thamadelere verilecek olan kısımlar belliydi. Bu
nedenle servisi yapacak olan genç kızların bu işleri iyi bilmesi
gerekirdi. Herkese servis yaptırılmazdı. Thamadeler servisi yapan
bayanları dikkatle takip ederdi. Servisten memnun kalan thamadeler
bir parça eti ekmek dilimi üzerine koyup servisi yapan genç kıza
ikram ederdi. Kız kibar bir şekilde teşekkür edip, aldığı bu eti
yanlarında yemeden dışarı çıkarırdı. Serviste başarılı olan genç
kızlar iyi birer eş olarak bekâr gençler adına listelere alınırdı.
Nıse nış yendikten sonra gençler tekrar düğünü başlatırdı. Bu
arada kızların thamadesi gelin arabasını süslerdi. Bu işe “Şıguşha
tel” derlerdi. Beyaz zemin üzeri kırmızı kaplanır, elle dikilirdi.
Arabanın motor kısmının üstüne dört ucundan iplerle tutturulurdu.
Gelin arabasının dışında ki diğer arabaların aynalarına da renkli
tüllerden oluşan küçük ebatlarda eşarplar asılırdı. (Uzunyayla'da
ilk zamanlar gelin arabası diye bir şey olmazdı. Düğün thamadesi
“çok kıymetli bir emanet” olarak kabul ettiği gelini kendisinin
olduğu otobüste götürürdü. Fakat her konuda olduğu gibi bu konuda
da yaşadığımız dejenerasyon sonucu günümüzde geline ait bir taksi
ile gelin götürülür oldu.)
Gelin olacak kız, babasının evinde değil de en yakınındaki
amcasının (wunegoş) evinde hazırlanırdı. Kızların thamadesi
görevlendirdiği bir-iki kız arkadaşını gelinin kaldığı eve
gönderirdi. Damat evinden gelen bu bayanlar gelinin
hazırlanmasında yardımcı olurdu.
Gelen düğüncüler dönmek için yavaş yavaş hazırlanmaya başladığı
anlarda, gelin olacak kızda hiç kimselere görünmeden baba evine
getirilirdi. Düğün thamadesi yola çıkmak için izin istedikten
sonra gelinin erkek kardeşi, gelinin beline kemer bağlamak için
çağırılırdı. Bu andan sonra kız evi için hüzünlü anlar başlardı.
Thamade kızın ve mızıkacının gelini almak için gelmesi ile tekrar
düğün kuralları başlardı.
Gelin sandığına ortamda hizmet eden veya ihtiyaç sahibi biri
otururdu. Gelini çıkaracak kişi tarafından bahşişi verilince
sandıktan kalkardı. Sandıktan kalkması için kendisini tatmin
edecek bir rakam için pazarlığını yapması yadırganmazdı. Gelin
“yuneyışe” müziği eşliğinde yavaş yavaş evden çıkarılırdı. Evdeki
gençlerde gelin arabasına kadar eşlik ederdi. Kız tarafının hüznü,
erkek tarafının coşkusu ile gelin yolcu edilirdi.
Düğüncü gelen kızlar-erkekler düğün evinden habersizce çatal,
kaşık, hatta su bardakları alıp arabaya bindikten sonra “bakın biz
bunları sizden aldık haberiniz olsun der gibi” geride kalanlara
gösterirdi. Kız evinden bu şekilde küçük eşyaları habersiz almak
tatlı bir anı olarak kabul edilirdi. Karşılıklı vedalaşmalar ile
düğüncüler köyden ayrılarak yollarına koyulmuş olurdu.
Kız evindeki genç erkekler, düğüncüleri köyün dışına kadar 5-10 km
kadar uzağa eşlik ederek götürürdü. Thamade bu gençler için 5-10
dakikalık kısa bir düğün daha yapılmasını sağlardı. Burada
“gojehak” denen gençlerin payı, erkek evinden biri tarafından
gençlere teslim edilirdi. Gojehak paketinin içinde içkiler,
sigaralar, çerezler vs gibi gençlerin birlikte tüketeceği
malzemeler olurdu. Bazen verilenlerin yetersiz bulunması halinde
yapılan itirazlar normal karşılanırdı. Gençlerin gönlü alındıktan
sonra vedalaşarak düğün kafilesi yoluna devam ederdi. Yol
üstündeki farklı köyler bu düğün kafilesinden haberdar olmuş ise
gençler konvoyun yolu keserdi. Aynı şeyler bu gençler tarafından
da talep edilirdi ve istekleri düğüncüler tarafından yerine
getirilirdi.
Gelin arabası damadın evine geldiğinde kapısı açılmaz, damat
evinden gelini buyur edecek kişi beklenirdi. Genellikle görümcesi
ya da eltisi buyur ederdi. Gelin giriş kapısının altında 5-10
dakika bekletilirdi. Bolluk ve bereketi temsil eden bir davranış
olarak kapı üzerindeki topraktan gelinin başına az miktarda
kazılarak dökülürdü. Bu sırada “horidade ve yunehişe” havası
çalınırdı. Hatta silahlar sıkılıp ortam iyice kalabalık hale
gelirdi. Neredeyse evin kapsından geçmek mümkün olmazdı. Gelin eve
adımını attığı anda koyun postu serilirdi. Üzerinden gelinin
geçmesi “koyun kadar yumuşak ve uysal olması” dileğini temsil
ederdi. Bir taraftan da gelinin başından aşağıya şekerler ve
paralar atılırdı. Çocuklar bunları toplamak için birbiri ile
yarışırdı. Odaya alınan gelinin duvağı hemen açılmazdı. Oda da
düğün kurulup, damadın evli ablası ve halası var ise özellikle
onlar gençler tarafından oynatılırdı. Odanın içindeki düğün çok
uzatılmazdı. Erkekler odadan çıkınca artık bütün gözler gelinin
üstünde olurdu. Duvağı açılan gelini yakınları hoş geldin diye
selamlamaya başlardı. Gelin hiçbir şekilde meraklı gözler ile
etrafı seyretmez, sesli olarak hal-hatır sormazdı.
Gelin odadaki kişiler tarafından görüldükten sonra kendi odasına
alınırdı. Gelin odasına herkes giremezdi. Görümcesi ya da
hıgebzthamade gibi ağır sayılacak bayan misafirleri girebilirdi.
Gelinin bir ihtiyacı olup olmadığı, yemek ikramı vs gibi işleri de
eltisi yapardı.
Damat kendi evinde değil de sağdıç olarak kabul ettiği bir
arkadaşının evinde konuk edilirdi.
Düğünde yer alan kızlardan bir kısmı hıgebzthamade ile birlikte
damadın kaldığı eve giderdi. Emanetin sağ-salim getirildiğini
gösteren bu ziyarette, sohbetler edildikten sonra kızlar tekrar
düğün evine dönerdi
Düğün için gelen bütün misafirlere ve köy halkına yemekler
verilirdi. Yemekten sonra köyden gelen yaşlılar teşekkürlerini ve
iyi dileklerini bildirip düğün evinden ayrılırdı.
Thamade ve köyün erkek misafirleri düğün evinden ayrıldıktan sonra
ortalık biraz sakinleşip durulunca gelinin sandığı bayanlar
tarafından açılırdı. Gelinin getirmiş olduğu hediyelikler yani
bohçalar sandıktan çıkarılırdı. Bohçalar şahıslara özel gelmiş
olurdu. Tek tek açılarak kime ne gelmiş bakılırdı. Bohça
beklentisi olup da bohçası gelmeyenlere düğün sahipleri kendi
bohçalarındaki eşyaları dağıtırdı. Bu şekilde kırılmalara izin
verilmezdi. Gelinin getirdiği çeyiz bütün bayanlara gösterilirdi.
Bu esnada gelin almaya giden kızlarda dinlenmiş olurdu. Gece
yapılacak düğün için kıyafet, makyaj v.s. gibi hazırlıklarını
tamamlarlardı. Thamade kız bazen bu tür hazırlıklarını gelinin
odasında yapardı ki kendisine yardımcı olan gelinin davranışı da
hoş bir jest olarak kabul edilirdi. Hatta gelinin kıyafetlerinden
kızlardan giyenlerin olması da çok hoş karşılanırdı.
Evin kızı durumundaki bayan gece yapılacak düğün için köyü dolaşıp
kızları düğüne davet ederdi. Artık vakit gece yarılarına doğru
olunca düğün kurulurdu. Evdeki bütün kızlar düğüne gruplar halinde
götürülürdü. Çevre köylerden gençler düğüne katılmak için bir bir
gelmeye başlardı. Bu gençleri yine kendi yaş gruplarında olan
köyün gençleri kendi evlerinde misafir ederdi. Gece boyu
misafirleri ile ilgilenirlerdi. Düğün sabaha kadar sürebilirdi. O
yüzden yorulan bayanlar gruplar halinde thamade kızdan izin alarak
ev sahibi kızlar tarafından dinlenmeye götürülürdü.
Düğünler mevsim yaz ise harman yerinde geniş bir alana kurulurdu.
Kış ise samanlık olarak kullanılan yerlerde yapılırdı. Erkekler
ayak figürlerini rahat yapabilsin diye yere samanlar dökülürdü.
Gençlerin oynarken havaya kaldırdığı saman tozları kızlar dahil
herkesin üzerine konardı. Bu durumdan kimse şikâyet etmezdi. O
zamanlar da mızıka çalanlar genelde bayanlar olurdu. Tek aslılı
olan mızıkayı çalabilmek için bir yere tek ayakları ile basarak
destek alırlardı. Tekli, ikili hatta üçlü tuşları olan (tuşlara
ape denirdi.) mızıkaların çıkardığı ses akordeondan çok daha hoş
olurdu.
Düğün sırasına oynayacak kızlar tek sıra halinde dururdu.
Arkalarda ise düğünde ablası olan ya da düğünde henüz oynama
zamanı gelmemiş genç kızlar olurdu. Daha geride ise evli bayanlar
düğünü izlerdi. Bu kalabalık gurup düğünün en güzel oynayanından
tutunda en güzeli, en yakışıklısına kadar her türlü seçimlerini
paylaşıp kendi aralarında neşeli bir ortam yaratırlardı.
Düğün yapıldığı sırada ortada “ceug tarşın”lar (erkek evine yakın
gençler) bulunurdu. Oynayacak erkekleri ortaya çıkarmak, düzenli
bir şekilde düğün yapılmasını sağlamak ve misafirlerin
ihtiyaçlarına hizmet etmek için yer alırlardı.
Neredeyse sabaha kadar süren düğün bir büyüğün ortaya çıkıp izin
istemesi ile son bulurdu.
Yuneyışe’şxe (Büyük)
Henüz birbirini görmemiş olan kayınvalide ve gelini tanıştırmak
için “yuneyışe” yapılırdı. Gelin geldikten sonraki gün yapılan bu
törende, yaşlı-genç bütün köyün bayanları yemeğe davet edilirdi.
Bu törenden sonra gelin ile kaynana ev içerisinde birbirlerini
görebilirdi ama gelin bir süre daha kaynanaya konuşmazdı.
Yuneyışe’ cug (Küçük)
Düğünden 10-15 gün sonra “Dınyeğ” denen tören yapılırdı. Bu
törende gelinin el işlerine yatkınlığı görülürdü. Ufak bir parça
kumaşın bir köşesine işleme yapan gelin için yaşlılar “elinin her
işe yatkın olabilmesi için” dileklerde bulunurlardı Gelen genç
kızlara mendil büyüklüğünde işlenmiş renkli kumaşlar hediye
edilirdi. Yemekler, eğlenceler ile tören son bulurdu.
Şaweyışıj (Damadı eve götürmek)
Düğünden birkaç gün sonra damat kaldığı evden kalabalık bir
arkadaş grubuyla kendi evine getirilirdi. Gelen gençlere damadın
evinde yemekler verilir, eğlenceler düzenlenirdi. Gençler için
minik bir düğün yapılırdı. Bu törenden sonra damatta bundan sonra
kendi evinde kalmaya başlardı. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|