|
|
................... |
|
................... |
BİR DİL BİR İNSANDIR |
09.12.2009 |
|
WORDIM Müzeyyen |
................... |
................... |
5- 6 yıl öncesiydi, bulunduğum şehirde
arabayı servis bakımına bıraktım çıkıyordum ki, serviste çalışan
hemşerim; "bir-iki saat sonra almak için gelmeyecek misin, başka
işin yoksa gitme, işimden alıkoymasın hem hafta sonu çok da yoğun
sayılmam, oturalım biraz sohbet edelim" dedi.
Köylüm, çocukluktan sevdiğim arkadaşıma "peki" dedim ve teklifini
memnuniyetle kabul ettim.
Servisin bekleme salonunda oturuyoruz. Stantlarda servis
çalışanları, bir kaçta benim gibi müşteri var. Çay içerken,
oradan-buradan Kabardeyce laflarken etraftan iş ortamının arasında
konuşmaların konusu dikkatimi çekmişti. Arkadaşımla Kabardeyce
konuşmalarımız arasında bir taraftan da ortamın konuşulanlarına
kulak misafiri olduk bir süre konuşmaları dinledik.
Nedense bende hep farklı dillerde konuşanların ayrıcalığı vardır.
Hiç kimseyi veya mesleği kıskanmam ama birden çok dil bilenler hep
ilgimi çekmiştir ve biraz da kıskanmışımdır. Bulunduğumuz ortamın
da konusu lisan bilmekten, farklı dilleri anlamak, konuşmak v.s.
olunca da ilgimi çekmemesi imkansızdı.
Ulusal dillerden, kültürlerden derken konuşmalarına kendimizi uzak
hissetmediğim bir anda söze karışmak istedim ve her zemin ve
ortamda söylemekten çekinmediğim gibi orada da gururlu bir
ifadeyle “Çerkes” olduğumuzu, Çerkesce'nin de bir dil olduğunu
"bir dil bir insandır" deyişini ortamın o anki densiz adamını hiç
hesaba katmadan övünerek söyledim.
Uzun, iri-yarı ve elleri arkasında, ayakta ortada dolanan biri;
denir ya üst perdeden konuşan insan tipi, tam da öyle "aman canım
Çerkesce bilsen ne olur bilmesen ne olur, Çerkesce bilen birine
dil biliyor mu diyeceğim" dedi!
Bir insan bu kadar net ve kısa bir cümleyle karşısındaki insanı
bozabilir. Şaşırdım. Çünkü hiç beklemediğim bir tepkiydi. Genel de
alışkınız ya hemen; ''öyle mi Çerkes misiniz, bizim de var
arkadaşımız veya komşumuz. Çerkesler şöyle iyidir böyle temizdir,
dilleri, düğünleri değişik olur'' türü övgülere ama bununki tam
tersi olduğu gibi farklıydı. Söyleyiş tarzı aşağılayıcı, hatta bir
anda kışkırtıcı geldi bana.
Ne demek, siz ne biçim konuşuyorsunuz, diye tepki vermek üzereyken
arkadaşımla göz göze geldik; tanıyor musun, kim bu adam, dedim...
Kabardeyce, servisin sahibi patronumuz boş ver onun dediğini o
lüzumsuzun teki, dedi.
Arkadaşımın patronu da olsa, lüzumsuzun teki de olsa söylediği
bana çok ağır gelmişti cevap vermem lazımdı.
Sizin için öyle olabilir ama bizim için öyle olmadığı, yine
ısrarla bir dilin bir insan olduğu, her dilin kendi halkı içinde
değerli ve korunmaya değer olduğunu ayrıca size de Çerkesleri
biraz daha yakından tanımanızı ve bu kadar aşağılamaya hakkınızın
olmadığını hatırlatırım v.b. sözler söyledim ve ondan sonra neler
söyledim ben de hatırlamıyorum. Açıkçası bir anda tepem atmıştı
Arkadaşımın boş ver değmez sözleri de teselli etmedi, tepkimi de
pek önemsediğini de sanmıyorum, hatta canım sizde dercesine
söyleyeceğini söyledi ve başka tarafa yönelip gitti. Dedim ya
densizin tekiydi diye.
Aramızda geçen bu konuşmaya ortamın içinden de kendi düşüncesini
söyleyecek cesaretli biri, yani bana taraf kimse de çıkmadı.
Hemşerimde çok bozuldu patronunun öyle bir çıkış yapmasına bir
anlam veremedi ama sonuçta patronu… Diğerlerine gelince bir
tarafta patronları bir tarafta biraz sonra çıkıp gidecek bir
müşteri, benden başka o anki ortamda Çerkesce için patronla
zıtlaşmaya kim cesaret edebilirdi ki hemşerimde dahil. Ayrıca
özgür düşünce ortamları var mı ki konuşsunlar.
İlk defa karşılaştığım birinin o anki ortamında “Çerkesce konuşan
birine dil biliyor mu diyeceğim” demesi beni çok üzdü. Üzerinden
kaç yıl geçmesine rağmen o günkü yenilmişlik hissimi unutmadım.
Ertesi günlerde aramızda geçen bu konuşmaları kendi içimde tekrar
değerlendirdim, düşündüm ve bazı Çerkes arkadaşlara da anlatıp
sordum haklı tarafı var mı diye. Bazıları ''ne bekliyordun ki
doğruyu söyledi'' dedi. ''Var mı bir bayrağın, var mı kabul görmüş
ortak bir konuşma dilin, alfaben.'' Yani ulus olamamanın verdiği
ezikliklerdi bunlar.
Tepki göstersek de kabullenmek zor da olsa bunlar gerçeklerimizdi.
Gerçeklerimizle yüzleşmek istemiyoruz, gerçeklerimizi
hatırlatsınlar hiç istemiyoruz. Kabullenemediğimiz gerçeklerimizi
değiştirmek için radikal çalışmalar yok kararlar hiç yok. Günü
kurtarma adına pasif kişisel tepkiler ötesinde elde-avuçta hiçbir
şey yok.
Çerkesce için anlattığım kişi gibi düşünenler olsa da sonu bazen
böyle yenilmişlik hissi verse de her şeye karşın her ortam ve
zeminde yeri geldikçe her dil kendi halkı içinde değerli olup,
korunmaya veya desteğe layıktır, demeye devam edeceğiz. Tabi bu
dili konuşanlar olduğu sürece.
Çerkesce hakkında olumsuz, değersiz düşünen o adamın benim tepkim
karşısında umursamamış görünse de o günden sonra Çerkesce dendi mi
yine böyle bir tepkiyle karşılaşabileceğini, o denli aşağılayıcı
konuşmalarına son vermesi için caydırıcı olduğumu, kalıcı bir
tepki oluşturduğumu umuyorum.
Geçmiş yıllarda gazetenin birinde köşe yazarı “Çerkesce diye bir
dil yok” (*) diye yazmıştı, galiba Çerkesce'nin varlığını
küçümseyenler kadar olmadığına ciddi ciddi inanlar da yok değil.
Bütün Kafkas halklarına genel olarak Çerkes denmesi Çerkesce'nin
de sembolik olarak varlığını sürdürüyor olması belki de böyle
yanılgılara, yorumlara sebep oluyor.
Bu tür haberler basında çıkınca, kınamaktan öteye gitmeyen mail
gruplarınca atağa kalkılır. Birkaç gün sonra yine kaldığımız
yerden devam edip gideriz. Eylemler hep sözde kalıyor.
Ne yapalım, çözüm söyle, diyenler var gibi hissettim. Bildiğim;
bir şeylerin yapılması için çok geç kaldığımızdır. Böyle gitmesi
durumunda yok olmamız kaçınılmaz olacaktır...
İnternet sayfalarında okumuştum; iki dost küsünce bir dil yok
oldu. İki ihtiyar Meksikalı arkadaş kavga edip küsünce, yalnızca
ikisinin konuştuğu yerli dili konuşulmaz oldu. Meksika’nın
güneydoğusundaki Tabasco eyaletinde yaşayan iki ihtiyar, Zoque
halkının dilini hatırlayan son iki kişi. (**) Wubıhca hariç henüz
bu duruma gelmedik ama her geçen günde de biraz daha dilimizi
konuşanların azaldığını, hissetmiyor değiliz…
Neden? Yerli dili olarak Uzunyayla’da Kabardeyce kalmasın ki!
Orada bile yok olmayacağımıza inanmak için birkaç jenerasyon
sonrasını merak etmiyor değilim!
Sonumuz Meksika’da Zaque halkının iki ihtiyarı gibi olmadan, zaman
zaman çeşitli platformlarda yazılarını okuyoruz dil üzerine, dönüş
üzerine, örgütlenme üzerine kafa yoranlar var, onlardan
beklentimiz. Yaşamlarımıza yansıyacak yeni açılımlara imkan
verecek saptamalarını daha fazla geç kalmadan
gerçekleştirmeleridir.
Umarım dil üzerine kaygılarımı abartmadım.
Dilini ve kültürünü yaşatanlara selam olsun…
(*) İsmet
Berkan, 12 Haziran 2004'de Radikal'deki köşesinde yayınlanan
"Çerkezce ne ola ki?" başlıklı yazısı
(**) ttp://ekolojikyasam.com/ekolojikyasamportali /bpg/publication_view.asp?InfoID=
147840&iabspos=1&vjob=vkwd,ETNİK%20DİLLER |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|