ACABA GOEBBELS KİM?..

Dr. MEŞFEŞ’Ü Necdet Hatam

KAFFED Genel Başkanı Sayın Prof. Dr. Şogen Ümit Dinçer’i, söylediği yalanlardan dolayı pinokyoya benzetmiş kendisine uzun da bir burun takmıştık. Çok yaralamış bu benzetme Sayın Başkanımızı. Oysa Pinokyo bilindiği gibi özünde, iyi kalpli uslu bir çocuktur. Öykünün sonunda da mavi peri tarafından gerçek bir çocuğa dönüştürülür

Biz de Sayın Dinçer’in iyi kalpli ve uslu olduğunu sanmış, yanlışlarını fark ettikçe doğruları bulacağını ummuş olmalıyız ki onu, Pinokyo’ya benzetmiştik. Ancak Sayın Başkan, “Gündeme dair-5” video paylaşımı ile kendisinin Pinokyo’ya benzetilmesini kabul etmemekle yetinmemiş, bu benzetmede bulunanları da Gobbels’e hem de pespaye olanına benzetmiştir. Özetle “Hayır yanılıyorsunuz ben Pinokyo değil Gobbels’im, hem de pespayesiyim” demiştir adeta.

Durum bu iken Bizim Başkanın beni “Goebbels”e benzetmesinin bir de bilimsel nedeni de yok değil. Kendileri başarılı bir doktordur bu konuda bana hak vereceklerdir.

Bilindiği gibi kendi bütünlüğünü korumak durumunda olan ruhun, savunma sistemleri vardır. Bunlardan biri de yansıtmadır. Yansıtma da, kişinin kendisinde var olan eksiklikleri, hataları, kusurları veya bilinç dışı istekleri başkalarında görmesi, başka kişilere atfetmesidir.  Sayın Başkanın yansıtma yaptığının kanıtı da sözünü ettiğimiz video paylaşımıdır.

“Gündeme Dair-5” te yalan yanlış o kadar çok şey var ki yanıtlanması gerekli olan. Ama hepsini yanıtlamam için, bütün zamanımı buna ayırmam, başka hiçbir şey yapmamam gerekecek. Oysa sadece benim yapabileceğime inandığım, henüz başlayamadığım, başlayıp bitiremediğim çok önemli çalışmalarım var. Ve ben gerçekten çok kızıyorum, bir dostumun deyimi ile bu “Devşirme politikası” yapanlara.

Ama inanın toplumu etkileyebilecekleri, Dönüşü engelleyebilecekleri korkusu değil kızgınlığımın asıl nedeni. Çok çok önemli çalışmalarımı geciktirmeleri… Ayrıca da Türkiye Çerkeslerinin çok büyük potansiyelini boşa harcamalarıdır.

“Madem öyle yazmayıver” diyenlerinizin seslerini duyar gibi oluyorum. Yüzüme, “Bunlar adam olmaz, boşa nefes tüketme” diyen dostların sayısı da inanın hiç az değil. Ama ben ihmalleri, çelişkileri, çarpıtmaları, yalanları, iftiraları ortaya çıkartma sorumluluğum olduğunu düşünüyorum.

Örneğin arkadaşlarımız, daha önce defalarca uyardığımız konularda bile, bakın ne gibi yanlışlar yapıyorlar video paylaşımında:

Dakika: 4.44

Sayın Başkan, önceki uyarılarımız sonucu olsa gerek “yurttaşlık yasası” yerine “Soydaş ve ülkedaş kavramlarını kullanmış olsa da moderatör Selçuk Bey bu yasanın, doğrudan vatandaşlığa kabul ile ilgili olduğunu sayıklıyor hala. Oysa değiştirilmesi düşünülen yasa, ülkedaşlara (соотечественник) ilişkin 99 nolu devlet politikası yasasıdır:

“О государственной политике Российской Федерации в отношении соотечественников за рубежом” от 24.05.1999 N 99-ФЗ

Vatandaşlık yasası ise 31 Mayıs 2002 de kabul edilen 62 nolu federatif yasadır: Федеральный закон “О гражданстве Российской Федерации” от 31.05.2002 N 62-ФЗ

Türkçede soydaş Türkiye dışında yaşayan Türkleri kapsadığı için, federatif yasadaki “соотечественник” sözünün soydaş olarak çevrilmesi sadece Rusları çağrıştıracak ve yanlış olacaktır. Çünkü yasaya göre bu sözcük, RF dışında yaşayan sadece Rusları değil, her halktan insanları kapsamaktadır. Dolayısı ile ülkedaş terimi daha uygundur.

Ancak bilinmesi gereken, Zatulin’in taslağı kabul edilse de edilmese de 2002 yılından beri vatandaşlık kabul için Rusça bilme zorunluluğu olduğudur ve vatandaşlık yasası değişinceye kadar da var olacaktır.

Moderatörün bu büyük yanlışını düzeltmemesi ise Sayın Başkanın olayın ne denli cahili olduğunun ve de Rusya Federasonu’nun gündemini hiç izlemediklerinin kanıtıdır.

Dakika: 4.46

Peki, Devlet Duması üyesi Zatulin’in, ülkedaş statüsü kazanmak için Rusça bilmeyi zorunlu gören taslağının  vatandaşlık kabulüne hiç mi olumsuz etkisi yok. Olmaz olur mu? Taslağın kabulü, günümüzde çok daha olusuz sonuçlar doğuracaktır. Çünkü Sayın Başkan, Goebbels yöntemi ile ısrarla aksini söylese de günümüz uygulamasına göre, ülkedaşların, ve Rusça bilmedikleri halde ülkedaş sayılan Çerkeslerin, vatandaşlık konusunda bir Bolivyalı’dan çok daha büyük avantajları vardır.

Ayrıca bilinmeli ki, öğrenilmesinin zorunlu olmaktan çıkarılmış olmasına karşın adığabze, cumhuriyetlerimizde hala resmi dildir. “Madem resmi dil öğrenilmesi neden zorunlu değil?” denebilecek olmasına karşın, adığabzenin artık resmi dil olmadığı şeklinde anlaşılacak sözler, KAFFED başkanı için cehalet değil, bir çarpıtmanın sonucu olarak değerlendirilmelidir.

Taslağın kadük kaldığı bilgisi de Devlet Duması henüz son sözünü söylemediği için sağlıklı değil. Bir de yalanı, yanlışı ısrarla yineleyen Başkanın çok mütevazi olduğu görüntüsünü vermeye çalışması anlaşılır gibi değil.

Öyle ya;

-Sayın Zatulin’in yasada değişiklik öneren taslağın tarihi: 24 Nisan 2022

-Rusya Federasyonu Hükümetinin, RF anayasasını gerekçe göstererek yasa tasarısına karşı olduğunu belirttiği, KAFFED sitesinde de yer alan yazının tarihi 9 Haziran 2022.

-Sayılan kişi ve kurumlara itiraz yazısının tarihi ise 25 Haziran 2022.

Şimdi, 24 Nisan 2022 tarihli bir taslağa ancak, tam iki ay sonra yapılan itiraz gündemin yakından takip edilmediğinin kanıtı değil mi?

Sayın Başkanın, 9 Haziran’da yani kendilerinden 16 gün önce taslağın RF anayasasına aykırı olduğunu açıklayan, yukarıda belirttiğimiz gibi KAFFED sitesinde de yer alan RF Hükümet görüşünden hiç söz etmemesi de bir “tevazu-u kibir” örneği değil midir?

“Tevazu-u kibir”i, biz yaştakilerin bildiği “tecahul-ü arif”i örnekleyerek ürettim. “tecahul-ü arif “ bir söz sanatıdır, çok iyi bildiği bir konuyu bilmiyormuş gibi yapmaktır. “Tevazu-u kibir” de bir söz sanatıdır. Kendini beğenmişliği mütevazı görünümle örtmeye çalışmaktır.

9.25

Sayın Moderatör Selçuk Bey de taslağın ret edildiği sanısnı, derneklerin bir başarısı olarak görüyor olmalı ki karşı görüş bildiren RF hükümetine teşekkürü gerekli görmemiştir.

11.42

Sözü edilen Online soykırım müzesi  ve yardımlarına başvurulacak bilim adamının ayrıca yazılması gerektiğini düşünüyorum. Bu arada Sayın Başkana atıfta bulunduğu, Birleşmiş Milletler sözleşmesinin soykırım tanımını anımsatalım ve bir soru soralım.

Evet Birleşmiş Milletler soykırım tanımının birinci maddesi grubun üyelerini öldürmek. Ancak ikinci madde “grubun üyelerinin ciddi derecede fiziksel ya da zihinsel zarar görmelerine neden olmayı” da soykırım kapsamına almaktadır.

Soykırım Sözleşmesi’nin mimarı Raphael Lemkin’e göre;

“1.Siyasi Soykırım: Bölgedeki sokaklar, caddeler, yerleşim yerleri, ilçeler ve illere kadar adlarının değiştirilmesini öngören politikaların uygulanması.

3.Kültürel Soykırım: Yerel halkın dilini okullarda konuşması ve kendi dilinde yayıncılık yapması yasaklanması,

6.Fiziki Soykırım b) Sağlığın ciddi tehdit altında olması: İlaç verilmez; grubun üyeleri insanlık dışı koşullarda telef olmaları amacıyla bir yerden bir yere nakledilmesi” de

birer soykırımdır.

Bu durumda Sayın Başkan, Bir ülkenin kendi topraklarını korumak amacı ile;

-bir halkın direnemeyeceği kadar güçlü olduğu belli olan orduların önüne set olarak çekilmeye çalışılması,

-yine kendi çıkarları için bir halkın vatanlarını terke teşvik edilmesi, olanaklar sağlanması,

-kendi topraklarına gelenleri halkın yararına değil kendi bekası için, belirli bir iskan politikasına göre dağıtılması,

– alıştıkları iklime çok uzak coğrafyalara yerleştirilip Çerkes köylerinin Çerkes mezarlıklarına dönüşmesine sessiz kalınması,

-Çerkesçenin kendi köylerinde bile bile konuşulmasının yasaklanması,

-köy adlarının birkaç kez değiştirilmesi, yukarıdaki tanımlara uygun bir soykırım değil midir?  Eğer soykırım ise Online müzenizde bunlara da yer verilecek midir?

Sürecek…