ACIYI ONURLA SIRTLAMAK

YEMUZ Nevzat Tarakçı

Siz, soykırım nedir bilir misiniz?
Bilir misiniz sürgünü?
Dünyanın dört bir yanına sürülmeyi, savrulmayı, ölmeyi…

Siz, yüzyıllar süren korkunç savaşları, salgın hastalıkları, kıtlık ve yoklukları bilir misiniz?
Siz, hiç köklerinizden koparıldınız mı?
Ana diliniz unutturuldu mu size hiç?
Siz hiç parçalanıp bölündünüz mü?
Siz hiç doğup büyüdüğünüz yerden, hatıralarınızdan koparılıp dünyaya savruldunuz mu?

SÜRGÜNDE SÜRGÜN VERMEK
Peki siz, direnmeyi, dirilişi bilir misiniz?
Ya sürgünde sürgün vermeyi?
Ya küllerinden doğmayı?

Siz hiç, tohumdan sürgün verenlerle,
Yeni sürgünler için toprağın bağrında tohum olanlarla,
Sürgünlerde sürgün verenlerle tanıştınız mı?
Dünü, yok edilmek istenenleri, dünün sürgünleri, bugünün koca çınarlarıyla?

Bilirsiniz topraksız kayalara düşen tohumların kayaların arasında nasıl sürgün verdiğini.
Bilirsiniz bu taze filizlerin nasıl da devasa ağaçlara dönüştüğünü.

Ölümlerden dönenler,
Küllerinden doğanlar,
Yeniden köklerine, hayata tutunanlar,
Kültürleriyle can bulanlar… binler selam size!

KAF DAĞI’NIN ZÜMRÜD-Ü ANKALARI
Zümrüd-ü Anka hikâyesini bilirsiniz.
Efsaneye göre kendi küllerinden yeniden doğan ölümsüz bilge bir kuştur Zümrüd-ü Anka. Siz, aramızdaki Zümrüd-ü Anka’ları tanır mısınız?
İdeallerinden asla vazgeçmeyen, umudunu hiç yitirmeyen kara sevdalı yiğitleri…
Küllerinden doğan,
Sürgünde sürgün veren gözü ve gönlü Kaf Dağı’ında Zümrüd-ü Anka’ları?

ACIYI SIRTLAYABİLMEK
Sürgüne, soykırıma takılıp kalmadan acılarla yüzleşmek
Umutla geleceğe bakmak.
Her durumda barışa yol bulmak…

Türkiyeli, sürgün ve soykırımın sembolü olmuş bir isim, şöyle diyor:
“Talihsiz tarihi” bir tarafa bırakmak lazım.
Diyaloğu tek reçete kabul etmek gerek…
Sürgün ve soykırım tarihlerine takılıp kalmayın.
Kendinizi, dünyadaki insanların bu soykırımı kabul edip etmemesine zincirlemeyin.
Bu tarifsiz bir acı… Biz yaşadık bu acıyı, atalarımız yaşadı bunu.
Anadolu’ da hoş bir söz vardır: Acıyı onurla sırtlayıp taşımak

22 MAYISLAR
Önümüzde 22 Mayıslar var!
Planlanması, içinin doldurulması gereken günler…
Yakılması gereken meşaleler…

Dağ gibi sosyokültürel sorunlar bizi bekliyor.
Sorunları aşmanın hiç de kolay olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz.
Bu sorunların hamasi nutuklarla çözülebilecek türden sorunlar olmadığını da…
Ümidini yitirmeyenlere, üretenlere, sürgünde sürgün verenlere büyük iş düşüyor!

Selam olsun sürgünde sürgün veren yiğitlere!

NOT: Temennim, “Sürgün ve soykırımın 158. yılı etkinliklerinin” kültürel bilinç ve duyarlılığımızı arttırması, sesimizin boşlukta yankılanmaması.