ADİGELERDE ANADİL SORUNU

L’IŞŞE Süleyman
Kafdağı Dergisi, Ağustos 1990-Ocak 1991, Sayı 43-48 Sayfa 7-8-9

İnsanlar arasında iletişim ve anlaşma araçlarından en önemlisi “dil”dir. “Dil”i olmayan bir ulus düşünülemez. Adigeler “Dilsiz ulus ölüdür.”, “Dili olmayanların ulusu da olmaz.” derler. Bir ulus kendine özgü kültürel değerleri, gelenek ve görenekleri “dil” aracılığıyla yeni kuşaklara aktarır.”Dil”i yok olan bir halkın tarih sahnesinden silinmesi kaçınılmazdır. Tarihte dili, kültürü ve vatanıyla bağlantısı yok edilerek, asimile olup tarih sahnesinden silinen birçok ulus vardır.

Tarih sahnesinden silinmemek için geçmişte yıllarca mücadele eden Kuzey Kafkasya halklarının (ki, Türkiye’de Çerkeş genel adıyla tanınmaktadırlar), anavatan dışında yaşayan kesimlerinde gün geçtikçe yoğunlaşan “anadilin yok oluşu” sorunu yaşanmaktadır. Anadilin yok oluşu ile birlikte kültürel değerler, gelenek ve görenekler yok olmakta, giderek bir halkın tümüyle asimilasyonu gündeme gelmektedir. Özellikle iletişim teknolojisinin köylere kadar girmesi, hızlı kentleşme, dağınık yerleşim, eğitim vb. gibi doğal etmenlerin yanı sıra 2932 sayılı yasayla getirilen engeller, ülkemizde “anadilin yok oluşu” sürecini hızlandırmıştır. Bu sorunun diğer önemli bir nedeni de hiç kuşkusuz halkın , özellikle de aydınların bu konudaki dirençsizliği ve duyarsızlığıdır.

Anavatan dışında çeşitli ülkelerde yaşayan Adigelerin anadilleri yok oluş sürecinde iken, K. Kafkasya’da yaşayanların da, dışarıdakiler kadar olmasa da, “anadil’e ilişkin birtakım sorunları gözlenmektedir.

Adigelerde dil sorununa girmeden önce, bir dilin varlığını sürdürebilmesi ve gelişmesi için gerekli olan şartlara değinmek istiyoruz.

Anadilin Varlığını Sürdürme ve Gelişme Koşulları

Dillerin varlıklarını sürdürebilmeleri, gelişmeleri için gerekli şartlar bilimsel olarak şu şekilde açıklanmaktadır:

1) Bir dil  o  dilin konuşulduğu bir dil bölgesine sahip olmalıdır.
2) Bu dil bölgesi sağlam bir ekonomik temele sahip olmalıdır.
3) Dil, çalışma gününün ve yaşamın  tüm alanlarında kullanılmalıdır.
4) Yazı dili oluşturulmalıdır.
5) Dil, kitle haberleşme araçlarında kullanılmalıdır.

Bu açıklamaya göre K.Kafkasya ve diğer ülkelerde yaşayan Adigelerin dil sorunlarını irdeleyecek olursak şunları söyleyebiliriz:


Adigelerde Anadil Sorunu

1) K. Kafkasya’da Adige dili (veya dilleri), Adigelerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde hem okullarda öğretim dili olarak okutulmakta, hem de yaşamın tüm alanlarında kullanılmaktadır. Rusça devletin resmi dilidir ve halk Rus dilini de kullanmaktadır. Adige özerk yönetim birimlerinde ve çoğunluğunu Adigelerin oluşturduğu bölgelerde Adigece okutulması ve okunması zorunludur. Bu nedenle yeni kuşaklar zorunlu olarak kendi anadillerini öğrenmektedirler. Kendilerine yetebilen bir ekonomik yapıya da sahiptirler. Fakat gerekli yapı değişikliklerine gitmedikleri sürece mevcut ekonomik sistem ihtiyaçları karşılamakta zorlanacaktır.

Şüphesiz ekonomik yapı değişikliği, beraberinde birçok sosyal değişimi de getirecektir. Nispeten kapalı ve kendine yeten ekonomik yapının değişmesi, pazar ilişkilerine geçiş, “dil”de de bazı değişiklikleri getirecektir. İnsanlar kendilerine ekonomik bir yarar sağlamayan Adigece yerine İngilizce, Rusça v.b dilleri, öğrenmeye ağırlık verecek, dolayısıyla bugüne kadar ekonomik bir temel bulan anadil bir-iki kuşak sonra kendiliğinden yok olacaktır. Çünkü dil’e hayat veren ekonomik yapı ve pazar ilişkileri egemen dillerin lehine işleyecektir.

Kuşkusuz burada nüfus çok önemli bir etmendir. Pazarda arz ve talebi belirleyen nüfus oram, konuşulan ve gerekli olan dili de belirleyecektir. Sovyetlerde meydana gelen ekonomik yapı değişikliklerine  kadar  devletin   ekonomik destekleriyle gelişen dil ve kültüre ilişkin çalışmalar, bundan böyle pazar kurallarına göre şekillenecektir. Kuşkusuz bu durum, bugünkü nüfus yapısı dikkate alındığında Adigelerin oldukça aleyhinedir. Yakın bir gelecekte anadilin yok oluş sorunu yaşanmasa dahi, uzak bir gelecekte “yok oluş sorunu” ciddi olarak gündeme gelebilecektir.

2) K. Kafkasya dışında Adigelerin yaşadıkları diğer ülkelerde dilin konuşulduğu toplu bölgeler yok denecek kadar azdır. Örneğin Türkiye’de Uzunyayla, bir ölçüde Düzce dışında toplu yaşanılan ve dilin tam olarak konuşulduğu bir bölgeye rastlamak mümkün değildir. Bu bölgelerde de sağlam bir ekonomik yapı olmadığından, kentlere hızlı göçler olmakta, bölge nüfusu sürekli azalmaktadır. Ayrıca yazılı eğitime dönüştürme olanağı bulunmayan Adige dilleri, yoğun yaşanılan bu bölgelerde dahi hızlı bir şekilde asimile olmaktadır. K.Kafkasya dışında hiç bir ülkede Adige dili bir bölgeye ve sağlam ekonomik temele sahip değildir.

3) Adigece K.Kafkasya’da köy tipi yerleşim birimlerinde (ki köyler 500-1500 hanelidir) çalışma gününün, yaşamın tüm alanlarında sürekli, kentlerde ise kısmen kullanılmasına karşın, diğer ülkelerde yaşamın ancak çok az bir  kesiminde ve  birçok yabancı  kelime karıştırılarak  kullanılmaktadır. Genellikle günlük yaşamda Arapça, Türkçe vb.  kullanılmaktadır. Çünkü ihtiyaçlar ancak böyle karşılanabilmektedir. Bu dillerin bir ekonomik  temeli vardır ve egemen dil olarak varlıklarını hissettirmektedirler.  Kuşkusuz sürekli kullanılmayan bir dil de zaman içinde yok olacaktır.

4) 80 yılı geçkin bir süredir yazılı hale getirilerek yaşamın her alanında kullanılan Adige dili K.Kafkasya’da “edebiyat, tiyatro, müzik ve okul  eğitiminde”  kullanılarak kurumlaşmıştır.  Kendi  diliyle eğitimin ve kendi devletine sahip çıkmanın bir sonucu olarak Adige dilleriyle yapıtlar veren birçok sanatçı yetişmiştir. Dilin yazılı hale getirilme sinden bu yana yığınla sözlü kültür ürünleri derlenmiş ve yeni kuşaklara aktarılmıştır.

5) K. Kafkasya dışında anadiliyle okuma-yazma bilenlerin sayısı nüfusa oranla çok azdır. Özellikle ülkemizde anadil konusunda getirilen yasaklar okuma-yazma olanaklarını yok etmiştir. Örneğin Kafkas kültürünü yaşatmak amacıyla kurulan derneklerde Adigece okuma-yazma kursları açmak, yasal olarak, mümkün değildir. Yazıya dökülmeyen bir dilin sadece evde konuşulmasıyla (ki bir çok nedenler yüzünden bu da, ancak kısmi olarak yapılabilmektedir) varlığını sürdürebilmesi ve gelişmesi mümkün olabilir mi?

K. Kafkasya dışında sadece Ürdün ve İsrail’de Adigeler kendi anadilleriyle öğrenim görebilmektedirler. Öğrenim hakları olmasına karşın oralarda da dilin konuşulma oranı düşüktür. Çünkü o ülkelerde de dilin ekonomik bir temeli yoktur. Dilin günlük ekonomik yaşamda bir işlevi yoktur. Okuma-yazmayı bilmesine karşın konuşamayan insanlara rastlamak mümkündür.

6) Radyo-TV., gazete vb. gibi kitle haberleşme araçlarında Adige dillerini kullanma olanakları K.Kafkasya’da belirli sistemlere ve yasal güvencelere bağlanmıştır. Her gün belirlenen sürelerde TV. ve radyolardan anadille programlar yayınlanmakta, günlük gazeteler çıkarılmaktadır, Diğer ülkelerde ise anadili kitle haberleşme araçlarında kullanma olanağı yoktur.

Yaptığımız bu değerlendirmeden Adige halkının K.Kafkasya’da anadilinin yok oluş sorunu olmayacağı gibi bir izlenim çıkmaktadır. Kuşkusuz bir-iki kuşak için bu söz konusu olmayabilir. Fakat uzun vadede bu nüfus yapısı değişmediği, yeni bir siyasal yapılanmaya gidilmediği takdirde orada da ciddi bir asimilasyon sorunu yaşanabilecektir. Özellikle, uygulanmaya konulan ekonomik ve siyasal sistem dilde ve kültürel yapıda ciddi asimilasyon sorunlarını gündeme getirebilir. Şu anda dahi Adige dilinin varlığını sürdürebilmesi ve gelişmesi için her türlü eğitim olanakları olmasına karşın yazışma ve konuşmalarda oldukça sık Rusça, Balkarca kelimelere Taşlanmaktadır. Yabancı kelime kullanma oranı Radyo, TV., ve gazetelerde daha da çoktur. Adige dili alanında eğitim veren kurumların ve dilbilimcilerin olduğu bir ülkede yabancı kelimeler yerine Adigece kelimeler üretilmesi çok zor olmasa gerektir.

Ayrıca aralarında çok az şive farklılıkları olan dillerin birleştirilmemesi de bir sorundur. Örneğin; (Abazin-Abhaz), (Abzegh-Bjedugh-Kabardey-Shapsugh), (Çeçen-İnguş), (Diguron-Yiron) ve bazı Dağıstan şiveleri arasındaki farklılıkların giderilmemesi nedeniyle ileride bu dillerin hemen her birinin, özellikle de nispeten daha az nüfus tarafından konuşulan dillerin, yok oluş sorunları ortaya çıkabilecektir.

Özellikle her şeyin parayla ölçüldüğü serbest piyasa sistemine geçildiği bir ortamda, dil} ve kültürün gelişmesi de bir ekonomik pazar’ sorunuyla birlikte ele alınacaktır. Yukarıda sözü edilen şive farklılıklarının ortadan kaldırılmasıyla anadille yazılan eserler daha çok alıcı-pazar bulacak, dolayısıyla satış olduğu sürece de o alanda yapıtlar çoğalacaktır.


Adigelerde anadil sorunu konusunda sonuç olarak şunları söyleyebiliriz:

1) K. Kafkasya’da anadilin yaşaması ve gelişmesi için var olan tüm eğitsel, yasal imkanlar yeterince kullanılamamaktadır. Anadili Adigece olan bir kimse “etki alanını” kendi ekonomik ve manevi çıkarlarına zararlı olacak şekilde sınırlandırmamak için (Adigece-Rusça olmak üzere) çift dilliliğe muhtaçtır. Şayet genelde devletin resmi dili olan Rusça’nın etki alanı büyür, Adigece’nin geçerlilik ve etki alanı bilinçli ve sistemli bir şekilde geliştirilmezse toplum giderek tek dile kayacaktır. Bu nedenle aydınlara, politikacılara, eğitimcilere, yazar ve yayıncılara çok görevler düşmektedir. Eldeki tüm olanaklar sonuna kadar kullanılmalı, Adigece’nin önündeki engeller kaldırıl-malıdır. Örneğin şive farklılıkları kaldırılarak tek dilli bir toplum oluşturma çabaları yoğunlaştırılmalıdır. K.Kafkasya’da Adige diline ilişkin sorunları çözebilecek güçte bir ulusal bilinç ve potansiyelin olduğuna inanıyoruz.

2) Diğer ülkelerde anadili sorunu çok ciddi boyutlardadır. Özellikle Türkiye’de anadil hızlı bir şekilde yok olmaktadır. Gerekli tedbirler alınmadığı takdirde 50 yılda anadilini konuşabilen çok kişi kalmayacaktır. Evet acı gerçek budur. Her türlü yasal engel kaldırılsa dahi dilin ve dolayısıyla halkın yok oluşunu kimse önleyemez. Çünkü Adige dilinin varlığını sürdürebilmesi ve gelişmesi için gerekli olan şartlar yoktur. Anayurt K.Kafkasya dışında Adigece, bir dil bölgesine, sağlam bir ekonomik temele sahip değildir. Peki bu şartlarda bu dil nasıl varlığını sürdürebilir ? Bu konuda neler yapılmalıdır ? Anadilin yaşatılması için bir umut ışığı var mıdır?

Anadilin Varlığını Sürdürebilmesi İçin Öneriler

Anadilin yaşatılması, kültürel varlığın sürdürülmesi her şeyden önce bir ulusal bilinç sorunudur. Sağlam bilince sahip olmayan bir kişi için bunların bir değeri yoktur. Bu bilince sahip olup da şartlar nedeniyle anadilini öğrenememiş, istekli insanlar da vardır. Gerek “kişi gerekse toplumsal düzeyde, bu  sorunun  çözümü  konusunda yapabileceğimiz bazı şeylerin olduğu kanısındayım.

1) Anayurt K.Kafkasya dışında Adige halkının varlığını sürdürebilmesi uzak bir gelecekte kesinlikle söz konusu değildir. Sorunun radikal ulusal çözümü Anavatana dönmektir. Orada kendi topraklarında egemenliğini ilan etmiş,  Birleşik K.Kafkasya Halkları Federasyonu şeklindeki bir devlet örgütlenmesi içerisinde varlığını sürdürmesi siyasal bir çözümdür.

2) Siyasal çözümlere uzun bir gelecekte ulaşabileceğimiz düşünülürse,  o zamana kadar dilin yok olmaması için gerekli çabalar da sarf edilmelidir. Örneğin evlerde Adigece okuma-yazma öğrenebiliriz. Dili bilen büyüklerimizi zorlayarak sürekli anadille konuşmalarını sağlayabiliriz. İmkanlar ölçüsünde yaz aylarında çocuklarımızı Kafkasya’ya göndererek orada dil kurslarından geçirebiliriz.

3) Bütün Kafkas Kültür Dernekleri dil öğrenme kampanyası açabilir, dil yasağının kaldırılması konusunda girişimlerde bulunabilirler.

4) Türkçe – Adigece bir sözlük hazırlanıp yayınlanabilir.

5) K.Kafkasya’daki dilbilimcileri davet edilerek seri konferanslar verdirilebilinir.

6) Gençlik gruplarının turistik gezileri sağlanabilir. Bu gezilerde dil öğrenmeye ağırlık verilebilir.

7) K.Kafkasya ile mektuplaşmalar yoğunlaştırılabilir.

8) Sadece dil öğrenmeye yönelik geziler ter tip edilebilir. K.Kafkasya’daki yatılı okullardan, yaz aylarında yararlanmak suretiyle bu gezilerin ekonomik maliyeti ve külfeti azaltılabilir.

Adige dilinin yok olmaması için K. Kafkasya’da ve dışında yaşayan halka büyük görevler düşmektedir. Her iki kesimin yapabilecekleri katkılar vardır. Sorun bir halkın yok oluş sorunudur, tarih sahnesinden silinmesi sorunudur. Dolayısıyla her iki kesimi de ilgilendirmektedir. Adige dil ve kültürü evrensel dünya kültürünün bir parçası olması nedeniyle, “dilin yok oluş= sorunu” tüm uluslararası kültür kurumlarını da ilgilendirmektedir.

Adige dilinin yok olmasını istemeyen duyarlı insanlar, bir araya gelerek, bu ciddi sorunun çözümü konusunda kısa ve uzun vadeli planlar yapmalı, güçlerini birleştirmelidirler. Gerekli tedbirler alınmadığı takdirde, Adige halkı bir tarih olmaya, kazılarda anılmaya mahkûmdur.