ADLER ve FREUD’TAN BRİTNEY MURPHEY’E PSİKANALİZ

ŞIH Şamil
30 Kasım 2010

Ordinaryüs Profesör Britni Mörfi için Alfred Adler ve Sigmund Froyt’tan sonra dünyanın en iyi psikanalisti deniyor. Çok popüler olmasına karşın hiç basında fotografını göremezsiniz. Çok mazbut bir hayat yaşar.


Solda Alfred Adler ve sağda Sigmund Freud

Bizim milletin psikanaliz durumunu her zaman merak etmişimdir. O sebeple; dur şu kadını bulayım da bir tahlil yaptırayım, dedim. Amma lakin profesör olan (üstelik ordinaryüs) bu kadın kesin 80’lerinde vır vır vır konuşan aksi bir ihtiyardır diye pek de bulaşmak istemiyordum. Siz değerli milletim için bir vatanseverlik yapıp buna katlanmaya karar verdim ve de Mericeyn’e, Britni hanımla bana bir randevu ayarla dedim.

Mericeyn, size çok kırılmıştım ama geçen hafta fotografımı köşenizde yayınladığınız için kırgınlığım geçti ama şimdi de benle tanışmak için sıraya girdiler. CC telefonları kitlendi, diye kıkırdadı.

Eh, dedim. Gençsin, güzelsin…

Randevu zamanı geldi çattı. Vircinya Üniversitesi’ne gittim. Biritni’nin odasını sordum gösterdiler. Kapı açık girdim içeri. Masada tahmin ettiğim gibi 85 yaşlarında, gözlüğü burnunun tam ucunda, suratı on karış, nemrut bir kadın oturuyor, önündeki kitaplardan notlar tutuyor.

Ulan, dedim. Milletim için bile olsa bu huysuz tipli ihtiyarla bırak 1 saat röportajı, adres bile sormam. Kadın benim kıpraşmamdan çıkan sesi duyup gözlüğünün üzerinden kafasını kaldırıp baktı ve gürledi: Ne var, ne istiyorsun? Gayri ihtiyari pencereye baktım. Bu gök gürültüsünden sonra kesin yağmur, boran çıkar. Kadın bir daha gürledi kardeşim ne dikiliyorsun? Konuşsana.

Adım Şıx Şamil. Araştırmacı gasteciyim. Sizinle randevumuz vardı, dedim. Kadın bir şeyler homurdandı. Benle değil Britney hanımla randevunuz. Ben onun sekreteriyim, dedi. Tha’ma şükürler olsun, dedim.

Aksi kadın yerinden kalktı. Yandaki kapıya yöneldi, yine gürleyerek: Fallov mi, dedi. Ben de şur, dedim.

Kapıyı sol eliyle açtı, kafasıyla gir içeri yaptı.

Geçerken kafama bir sumsuk vurur korkusuyla yüzüm ona dönük kapıdan girdim içeri.

Breh… Breh… Breh…


Britney Murphey’le birlikte Washigton caddelerinde restaurant ararken

Britni, Britni değil bir tanrıça… Yahu ben Vircinya Üniversitesi diye yanlışlıkla Cennet’e mi geldim diye mırıldandım. Uzun uzuna anlatmama gerek yok, yukarda fotografını görüyorsunuz zaten.

Neyse kısaca yazayım. Britni, 15 yaşında liseyi bitirmiş. Tüm üniversiteler peşine takılmışlar. 25 yaşında da profesör olmuş ve şimdi üniversitenin psikanaliz kürsüsünün de başına getirilmiş. Yani kız tanrıça, ayrıcana da bir dahi…

Hadi sözü uzatmayayım. Röportaja geçelim.


FREUD’TAN BRİTNEY MURPHEY’E PSİKANALİZ
CC and CNN Report, 30 Kasım 2010

ŞIH Şamil:
Sayın Mörfi, öncelikle randevu isteğimi geri çevirmediğiniz için teşekkür ederim.

Britney Murphey: Rica ederim sayın Şıx. Sizin gibi tanınmış bir gazeteci-yazarın benimle röportaj yapma isteği beni çok onurlandırdı ve heyecanlandırdı. Ben size teşekkür ederim, zahmet edip buralara kadar geldiğiniz için.

ŞIH Şamil: Sağolunuz… Efendim öncelikle okuyucularımızı aydınlatmak için psikanaliz nedir onu açıklar mısınız?

Britney Murphey: Psikanaliz, kısaca Sigmund Freud’un çalışmaları üzerine kurulmuş bir psikolojik kuramlar ve yöntemler ailesidir. Bir psikoterapi tekniği olarak psikanaliz, hastaların zihinsel süreçlerinin bilinçdışı unsurları arasındaki bağlantıları ortaya çıkarmaya çalışır. Yaşamın her alanı ile ilgilidir.

ŞIH Şamil: Peki. Biz anlaşılır olması için, insanların anlayacağı ve herkesin bildiği ”rüya” olayına girelim. Rüya nedir? Niye rüya görürüz?

Britney Murphey: Rüya, kabaca bilinç altındaki bilgilerin uyku durumundayken bilinç üstüne çıkması diyebiliriz.

ŞIH Şamil: Şimdi değişik sorular soracağım size. Okuyucularımdan zaman zaman aldığım bilgilerden derledim. Efendim, bir okuyucumuz şunu sormuştu: ‘’Rüyamda Sezai Babakuş bir dalda tünemiş, bilgiç bilgiç konuşuyordu. Ben de yerde ne kadar taş bulduysam attım durdum. Lakin taşlar ona vurmasına rağmen daldan düşüremiyordum. Son yazdığı ‘’Paraziter Güdümlü Milliyetçilik’’ makalesi çok canımı sıkmıştı. Bu kez orada birden bir obüs belirdi. (Bilmeyene not: Yüksek ve alçaktan mermi atabilen, top ve havanların kimi özelliklerine sahip kısa namlulu bir savaş silahı. Askerliğini topçu olarak yapanlar iyi bilir.) Ben de başladım onla ateş etmeye. Koskoca obüs mermileri vuruyor ama daldan bir türlü düşmüyor. Kan-ter içinde uyandım.’’ Nedir efendim bu rüyanın manası?

Britney Murphey: Bilinç altındaki bilgiler de günlük yaşamımızdaki olaylar gibidir. Yaşamınızda sizi çok etkileyen şeyleri kolay kolay unutmazsınız. Her hangi bir çağrışımda ilk onlar aklınıza gelir. Sanıyorum bu okuyucunuz, Sezai beye baya içerlemiş. Bunu da uyanıkken dile getirmediği için rüyasında görmüş. Aslında çok reel bir rüya.

ŞIH Şamil: İyi de obüsün rüyada ne işi var?

Britney Murphey:  Dikkat ederseniz Babakuş beyi yüksek yere koyuyor bilinçaltında. Çünkü kendinden yüksekte algılıyor. O yüksekliğe çıkamayacağı için de onu aşağı indirmeye çalışıyor. Bunu da kendi bilgi birikimiyle yapamayınca obüsü simgeleştiriyor ve obüsü bir güç olarak görüyor.

ŞIH Şamil: Başka bir okuyucumun rüyası: Bir gün dalgalı bir denizde yüzüyorum. Yanıma bir yılan yaklaştı. N’apıyon dedi. Ben de anavatana yüzerek gidiyorum dedim. Niye, vapur ya da uçak yok mu, dedi. De get len, dedim ve yüzmeye devam ettim. Anaaaa bu sırada ayağıma kıramp girmez mi… Suya batıp çıkıyorum. Yılan karşımda sırıtıyor. Yahu diyorum gel tutayım seni yoksa batacağım. Yok, inat edip gelmiyor. Artık dayanacak gücüm kalmadı, suyun dibine doğru gitmeye başladım.

Britney Murphey: Uyandığında arkadaşları şu meşhur su şakasını yapmışlar değil mi? Hani biri uyurken bardaktan bardağa su boşaltma şakası.

ŞIH Şamil: He valla… Nasıl bildiniz?

Britney Murphey: Çünkü rüyada iken, dış dünyadaki seslere beyniniz kapanmaz. Yalnız sesleri bilinçaltınızı etkileyen olaylara çevirisiniz. Şıx bey niye bana öyle bakıyorsunuz?

ŞIH Şamil: Özür dilerim dalmışım… Bir başka okuyucumun rüyası: Mehter Takımı önde ben arkada, Sarıkamış’tan Rus sınırına dayanıyorum.  Anavatanımı ezeli düşmanım Ruslardan kurtarmaya az kaldı diyorum. Lakin bir terslik var. Biz Sarıkamış sınırına yaklaştıkça uzaklaşıyoruz. Yani insan ileri giderken nasıl varacağı yerden uzaklaşır. Meğerleyim, Mehter takımı bir geri, iki ileri adım atacağına bir ileri, iki geri adım atıyormuş. Uyandığımda hala kafam karmakarışıktı.

Britney Murphey: Bu rüya da çok sıklıkla yaşanan bir vaka. İdeali olmayan bir şeyi, çevresine idealiymiş gibi gösterenlerde görülür. Yani aslında öyle bir niyeti yok. Ancak varmış gibi yapıyor. Böylece bilinçaltına giden sinyaller onu rüyasında uyarıyor. Şıx bey beni dinliyor musunuz?

ŞIH Şamil: E… Eee… Ee… Evet elbette.

Britney Murphey: Bana bakıyorsunuz ama beni dinlemiyorsunuz.

ŞIH Şamil: Valla o kadar güzelsiniz ki, dinlemek ne mümkün…

Britney Murphey: Anlamadım…

ŞIH Şamil: Diyorum ki, bir okuyucum da rüyasında bir düğüne gitmiş. Kendine harıl harıl kaşen arıyor. Bir dünya güzeli (Çerkes kızlarının hepsi zaten dünya güzelidir) kız kaşenliği kabul etmiş. Ancak gel gelelim bizimkinin dili tutulmuş, lal olmuş. Kız ne dese bizim ki, hebele hebele diyebiliyormuş ancak…

Britney Murphey: Bu da çok sık olan vakalardan. Aslında aradığı yüz güzelliği değil. Ruh güzelliği. Mesela ben size arkadaşlık teklif etsem ne desiniz?

ŞIH Şamil: Hebele… Hebele… Hebülü…

Britney Murphey: Çok şakacısınız…

ŞIH Şamil: Özür dilerim. Konuya dönüyorum. Bir okuyucum da Çerkeslerin Satürn’e koloni kurduklarını görmüş rüyasında. Ama ne koloni… Cennet, bu koloninin yanında Dudullu gibi kalırmış. Bizimki sürekli Satürnlü Çerkeslere beni de yanınıza alın diyormuş. Ben de Çerkes’im diyormuş ama kimse bunu ciddiye almıyormuş.

Britney Murphey: Bu rüyanın açıklaması biraz ayıp, o nedenle açıklamayayım. Şamil bey… Şamil bey… Şaaaaamiiiiil beeeeeey… Alooo… Beni duyuyor musunuz?

ŞIH Şamil: Pardon… Bir okuyucumda rüyasında İngiltere’den başlayıp, Japonya’ya kadar uzanan Büyük Çerkesya’nın kurulduğunu görmüş. Rusları Moskova içine hapsedip, asimile etmişler. İşin garibi bu okuyucum uyandığında da aynı rüyayı görmeye devam etmiş.

Britney Murphey: Bir kere bu okuyucunuz uyurken altını açık bırakmış. Temel neden bu. Uyanıkken de rüya görülmesine biz psikanalistler atmarecepdinkardaşıyız sendromu diyoruz. Bu tür vakalarda ilaçlı tedaviye geçiyoruz. Sağlıklarına dönmeleri için çok uzun bir tedavi süreci gerekiyor.

ŞIH Şamil: Son olarak kendi rüyamı sorayım. Bir gün rüyamda bir kelebek bana ‘’gel seninle şu kırlarda el el uçalım’’ dedi… Bana kanadını uzattı. İnce narin kanadı tutsam kırılacak. Derken o benim elimden tuttu. Havalandık. Kırlarda uçuyoruz. Bu arada gök gürültüsü gibi bir ses geldi. Kelebeğe döndüm, bu ses de neyin nesi dedim. O da bana karnın gurulduyor, dedi. Çok utandım ve hemen uyandım.

Britney Murphey: Hadi sizi burada güzel bir restauranta götüreyim. Sonrada benim eve geçip şömine karşısında karşılıklı kırmızı şarap içeriz. Bilimsel konulardan sıkıldım. Biraz da kendinizden söz edersiniz bana… Şiirden hoşlanır mısınız?

Şamil bey… Şamil beeyyyyy…. Yine daldınız…

(Değerli okuyucularım, benim son söylediklerim ile Biritni’nin son söyledikleri meğerleyim rüyaymış. Ben de Büyük Çerkesya rüyası gören hemşehrim gibi uyanıkken rüya görmüşüm.)