ALDATTIM SENİ, AFFET BENİ!

YEMUZ Nevzat Tarakçı

Seni sevdim.
Seninle gurur duydum.
Sevgimizi herkese duyurdum.
Aşkımız yerindeydi, mutluyduk.
Ama olmadı.
Sözde kaldı sevgimiz.
Demek ki sensiz de olur, sandım.
Aldandım!
Seven, sevdiği için her zorluğa katlanırmış, bunu da anladım.

SENSİZ DE OLUR SANDIM!
Sensiz de olur sandım.
Sevginin gereğini yapamadım.
Aldandım!
Seninle olamadım.
Galiba seni aldattım!

SÖZDE KALDI SEVGİMİZ
Sözde kaldı sevgimiz.
Sensiz yapamadım.
Olmuyor, olmuyor sensiz!
Bak sustum, konuşamıyorum.
Unuttum, hatırlamıyorum.
Bakıyor, göremiyorum.
Duygularım köreldi, zihnim karmakarışık!
Unuttum kendimi, yitirdim benliğimi!

KEŞKE…
Keşke, seni layıkıyla sevebilseydim!
Keşke, sevginin gereğini yapabilseydim!
Ne olur affet beni!
Sen affedebilirsin beni, seninle görecek gözlerim,
Seninle şakıyacak dilim.
Seninle parlayacak benliğim…

Beni affedebilirsen;
Artık yüreğim, güzellikleri hissedecek,
Hafızam canlanacak,
Zihnimde gökkuşağı açacak.
Körelmiş duygularım şaha kalkacak.
Affet!
Ne olur beni affet sevgili ana dilim!

SENİ ANLAYAMADIM!
Bitkin halin, titreyen sesin, yorgun nefesinle yalvarıyordun hep:
“Ne olur unutmayın, unutturmayın, beni!” diyordun ve ekliyordun:
“Beni unutursa bu nesil, sonrasında yok oluş gelir!”
“Çocuklarınızı bu bilinçle yetiştirin, siz annesiniz, siz babasınız!”
“Dilin, millet hayatındaki önemini siz çok iyi bilirsiniz.”

Bu yalvarışları, bu yakarışları duyamayacak kadar kabalaşmış, senden uzaklaşmış, seni unutmuşum.

Ne acı, yıllarca hayalimi, yüreğimi ve zihnimi uyutmuşum.
Rotamı karanlığa, yok oluşa doğrultmuşum.

Yalvarışların kulağımda hep:
Dil yiterse millet biter!
Dil, halkın tarih ile yoğurup can kattığı hazinedir.
Kızın, oğlun bunu böyle bilmelidir.
Dil unutulursa kimlik unutulur, benlik unutulur!
Dil unutulursa ne umut kalır, ne uygarlık, ne sanat…
Ne geçmiş, ne gelecek…

ANA DİLİM, AFFET BENİ NE OLUR!
Sevgili ana dilim,
Pişmanım,
Perişanım,
Sevgimin gereğini yapamadım,
Seni başkalarıyla aldattım.
Aldatan keşke sadece ben olsaydım.
Biliyorum sevenlerin(!) tarafından hep aldatıldın.
Kırgınsın, küskünsün, yorgun ve bitkinsin.
Güzel dilim, beni affedebilecek misin?

İLK TANIŞMAMIZ
Hatırlarım, hatırlarsın, annem tanıştırmıştı seni ilkin.
Çocukluk dönemim, ilkokul çağım seninle geçti.
Ne çok severdik birbirimizi, mutluyduk, huzurluyduk.
Ne olduysa sonra oldu, bilmiyorum nasıl oldu?
Aramıza girdiler, yeni sevgililer çıkarttılar karşıma, seni unutturdular bana.
Oysa sen, atamın, dedemin yadigârıydın.
Geç anladım seni, hatalıyım, suçluyum, affet beni!

Sensiz de olabilecek sandım.
Meğer ne çok aldandım!

Şimdi aklım karışık, duygularım tarumar.
Anlarsa beni sağır, dilsiz, âmâlar anlar.

Daraldı dünyam, yitirdim benliğimi.
Artık konuşamıyor, anlayamıyor, duyamıyorum.
Kaybettiğim hazinenin değerini şimdi daha iyi anlıyorum.

Uzun zamandır yorgun, ümitsiz ve bitkindin.
Söyle şimdi nerelerdesin?
Ey ana dilim, ses ver şimdi nerelerdesin?

Sen, tarihime köprü, atamdan armağansın.
Sen; ruhum, özüm, tutan elim, gören gözümsün.
Sen, her şeyimsin!
Seninle olamadım, seninle konuşmadım, seni anlayamadım, ne olur beni affet!

Doğdum seni duydum, seninle büyüdüm.
Sonrasında değiştim ve seni unuttum.
Seninle seslenirdi anam, seni haykırırdı babam!
Sensizlik kararttı dünyamı inan!
“Gücümüz kültürümüzdür!” der dururdum.
Meğer kültürü yaşatan, onu taşıyan “dil” imiş, bunu nasıl unuttum?

SÖZ VERİYORUM
Söz veriyorum önder Sosrukua’ya, bilge Setenay’a.
Artık seninle yaşayacağım,
Seninle konuşacağım,
Seni anlatacağım,
Senden ayrılmayacağım.
Artık şarkım, ümitsizlik; bestem, çaresizlik olmayacak!
Ruhum ve benliğim seni kucaklayacak!
Ne olur beni affet!