BİZ ÇERKESLER FARKLIYIZ

Dr. MEŞFEŞ’Ü Necdet Hatam

Biz Çerkesler diğer halklardan çok farklıyız, çok! Diğer halkların sürgünü anavatanını özler. İmkan bulduğunda ziyaret eder. Bir başka ülke gezisini anavatan gezisine tercih etmez. Hedefi anavatana dönmektir. İmkanı yetmiyorsa yeterli kılmak için çaba gösterir. Anavatanın ana vatan olmasıdır önemli olan. Güzelliği, olanakları değildir. Gelemezsin, dönemezsin, adım atamazsın, denmesine karşın yine de dönmeye çalışır Filistinliler gibi. Silahların üzerine yürür. Daha da uzatılabilir.

Çerkes sürgünü ise hiçbir halkın sürgününe benzemez. Anavatanı çok sever, ancak diasporada daha mutludur. Yurt dışına gitme imkanı olanların çoğunluğu bir başka ülke gezisini anavatan gezisine tercih eder. Köydeki ana-babalarını çok sevdiklerini dillerinden düşürmeyen ancak imkan bulduklarında dinlence yerlerine koşanlar gibidirler. Buna karşın anavatanı kısa süreliğine görenler de dahası hiç görmeyenler de hep eksik gedik ararlar. Hiç görmeden ya da birkaç günlük birkaç haftalık bir gezi ile bir ülke tanınabilirmiş gibi ya da ‘’anası tüm kadınlardan daha güzel olmalıymış’’ gibi.

Yetmez! Önerilerde bulunurlar. Neyin nasıl yapılacağını -yöneticiler dahil- her kesime anlatırlar. Çoğu; bu yol göstericiliği, anavatan insanlarının izlemedikleri sayfalarda, anlamadıkları dillerde yineleyip dururlar. Tıpkı ‘’beni doğuran kadın güzel değilse anam değildir’’ der gibiler. Vize sorunu olamadığı yıllarda bile ziyaret akıllara gelmez. Vatandaşlık sunulur haberleri olmaz. Haberi olanlar kendileri yararlanmaz başkalarına da iletmezler. Tıpkı namazda gözü olmadığı için ezan sesini hiç duymayanlar gibidirler. Anavatan yüreklerinde değil sadece dillerinde olduğu için yasal iyileştirmelerden, olanaklardan hiç haberleri olmaz. Anavatan cumhuriyetlerini muhtarlık gibi niteler, anlatırlar ancak iş dönüşe gelince muhtarlıklardan ev hediye etmelerini koşulları hazırlamalarını beklerler.

Çok konuşarak, sadece konuşarak Suriyeli Çerkesleri çok ama herkesten çok düşündüklerini göstermek ister DÇB’de soru sorarlar. Biz küçücük Qeberdey olarak Suriyeli kardeşlerimize başka katkılar yanında 100 ev satın aldık. Daha küçük Adığey 30 ev inşa etti, Mefehable’yi kurdu. Her dönene 1000 metrekare arsa veriyor ‘’neden siz de bir ev olsun almadınız?” sorusu karşısında yutkunur kalırlar.

Hele Latin alfabe sorunu! Yine dünyada tek örnektir. Geçerli devlet alfabesi dışında bir alfabe önermek ne kadar mantıklı, devlet alfabesi yasak değilken, devletin resmi okullarında okutulup yazılırken.

Ha, yine bizimkiler kendi sahalarından çok deplasmanı severler. Ancak deplasman futbolunu da deplasmana giderek sahasında değil sanalda severler. Diğer halklar ‘’anavatanım için ne yapabilirim?’’ der. Bizimkiler ‘’anavatan bizlere ne sağlayacak’’ diye sorar, beklentilerini de sıralar. İsrail’in dönüş yapan Yahudileri nasıl karşıladığını bilir, diaspora Yahudilerinin katkılarını hiç duymak istemezler. Katkıda bulunmayan, şehit çocuklarına eğitim katkısında bile bulunmayan kendisine ya da kendi zenginlerine değil kardeşlerine sahip çıkan Ermeni oligarkına kızarlar.

Milliyetçilikleri gıyabi de olsa çok ama çok milliyetçidirler!

Yine tüm bunlara karşın anavatanı çok ama çok, hem de ölesiye severler.

Nasıl mı?

Tek cümle ile; (sanatçı sanırsınız ki besteyi Sürgün (!) Çerkesler, özellikle de Türkiye Çerkesleri için yapmıştır)
‘’Seni Uzaktan sevmek aşkların en güzeli.
Alıştım hasretine gel desen gelemem ki…’’
Ya da boşuna çağırıp durma vallahi de billahi de gelmem ki!

Sözün özü; biz herkesten daha asil Çerkesler, diğer halklardan çok ama çok farklıyız.