BOĞAÇ MİSAFİRİMDİ

ŞIH Şamil
04 Ağustos 2010

Bu hafta başı bir e-mail aldım. Genç bir Adige kardeşim yazmış. Kayseri’den. Abzegh. Şamil bey hep ünlülerle röportaj yapıyorsunuz. Tamam gözümüz yok. Paranız pulunuz da var ama biraz da bizimle yapsanız şu röportajlarınızı, bizde görsek sizin şu meşhur ofisinizi, isli viskinizi falan, demiş.


Genç hemşehrim Boğaç Türkoğlu’yla CC’nin
Vaşington M Street binasının önünde hatıra fotografımız.

Biraz üzüldüm tabi. Hemen sekreterime söyledim bilet aldırdım. Sonra Hilari’ye telefon edip Türkiye Büyükelçiliği’ne talimat verdirdim. 2 gün içinde bu genç kardeşim ofisimdeydi.

İlk önceleri biraz çekingen durdu. Ancak sonra ortama hemen alıştı. Bizim Adige, Abhaz delikanlılarına hep şaşmışımdır. Şimdi elinden tutup bizim Hüso’nun yanına götürsem bu delikanlımızın çekingenliği 1-2 dakika sürer. Sonra Hüso’nun bile ağzını açık bırakacak rahatlıkta olur. Yanlış anlaşılmasın rahatlık derken saygısızlığı kastetmiyorum. (Hüso dediğim Barak Obama, ben ona bir araya geldiğimizde hep Hüso diye hitap ederim de. Bilmeyene not: Obama’nın bir adı da Hüseyin, şimdi nerden çıktı Hüso, demeyin.)

Şimdi izninizle onunla yaptığım röportajı size sunuyorum.

Not: Aşağıda geçen konuşmalarda geçen olay doğru, kullanılan isim, kent ve kasaba isimleri uydurmadır.

BOĞAÇ MİSAFİRİMDİ
CC and CNN Report, 04 Ağustos 2010

Şıx Şamil: Hoş geldin değerli kardeşim. Önce kendini bize biraz tanıtır mısın?

Boğaç Türkoğlu: Elbette Şamil bey. Adım Boğaç Türkoğlu. Abzeghlerin Huaj sülalesindenim. Yaşım 30. Bekarım.

ŞIH Şamil: Peki Boğaç. Nedir bana anlatmak istediklerin?

Boğaç Türkoğlu: Şamil bey benim anlatacaklarım size garip gelebilir. Çünkü ofisinize, giyim kuşamınıza bakınca sizin pek sıkıntı çekmediğinizi görüyorum.

ŞIH Şamil: Evet. CC sağolsun. Dinliyorum seni…

Boğaç Türkoğlu: Sıkmazsam ilk baştan anlatayım.

ŞIH Şamil: Buyur…

Boğaç Türkoğlu: Kayseri’nin Uzunyayla kasabasının Atatürk İlköğretim Okulu’na gittim, Liseyi de aynı kasabada bitirdim. Sonra dershaneye yazıldım, üniversite sınavına girdim. Mimar Sinan Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nü kazandım, iki sene devam ettim, ancak, sanat tarihinden ekmek yiyemeyeceğimi düşündüm, tekrar dershaneye yazıldım, tekrar üniversite sınavına girdim. Bu kez Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi “Sosyal” Bilgiler Öğretmenliği Bölümü’nü kazandım, dört sene okudum, diplomayı aldım, “sosyal” bilgiler öğretmeni oldum…

ŞIH Şamil: Eeee? Ne güzel işte. Öğretmen olmuşsun. Bundan güzel meslek olur mu?

Boğaç Türkoğlu: Ancak Şamil bey durum bildiğiniz gibi değil. “Sosyal” bilgiler öğretmeni olarak atanabilmem için gene dershaneye yazıldım…

ŞIH Şamil: Uhh! Niye?

Boğaç Türkoğlu: Çünkü yeni kanun çıktı. Kamu Personeli Seçme Sınavı’na girmeden atama yapılmıyor.

ŞIH Şamil: Abovvv. Eeee?

Boğaç Türkoğlu: Eee’si bu sınava girdim ama yeterli puanı alamadım, sekiz sene ilköğretim, üç sene lise, iki sene Mimar Sinan, dört sene Van Yüzüncü Yıl, iki sene işsizlik derken, -afedersiniz Şamil bey- kazık kadar adam oldum, 30 yaşıma geldim.

ŞIH Şamil: Estağfirullah…

Boğaç Türkoğlu: Mücadeleyi bırakmadım, tekrar Kamu Personeli Seçme Sınavı’na girdim. Sonucunu beklerken de İş Bulma Kurumu’na başvurdum. Burada şanslıydım. Çünkü, dershaneye yazılmama, sınava girmeme gerek yoktu, ballı olmam yeterliydi, çünkü “Sosyal” Çalışma Programı kapsamında kura çekiliyordu.

ŞIH Şamil: Yahu dur… Beni ter bastı. Ne acayip hikaye bu böyle. Soğuk bir şeyler içelim. Ne içmek istersin?

Boğaç Türkoğlu: Varsa bir kola içerim.

ŞIH Şamil: Ne demek… Kızım hemen Boğaç beye bana soğuk kola getirin. Devam et bakalım.

Boğaç Türkoğlu: Kura günü Kayseri Spor Salonu’na, çekilişe katıldım. 1200 işsizin topları atıldı kürenin içine, karıştırıldı, 65 kişi işe alınacaktı, çekildi, hakikaten çok şanslıydım. Kazandım…

ŞIH Şamil: Oh be… Aferin…

Boğaç Türkoğlu: Yok, yok Şamil bey. Öğretmen olarak kazanmadım.

ŞIH Şamil: Aha na! Ne olarak kazandın?

Boğaç Türkoğlu: Mezun olduğum İlköğretim Okulu’na hademe olarak atadılar.

ŞIH Şamil: Oha! Pardon kardeşim…

Boğaç Türkoğlu: Daha bitmedi… Hademe oldum ancak, kadrolu değil, geçici, altı ay hademelik yapacak, sonra kapının önüne konacaktım. Olsun, sıvadım kolları, eğitimine başladığı sıraları sildim içim kan ağlayarak. Tuvaletlerini temizledim. Kaymakamın haberi olmuş bu sırada. Sanki o ana kadar yaşananlar az rezillikmiş gibi, medya duyarsa rezil oluruz diye düşündüler, aldılar “sosyal” bilgiler öğretmeni olan beni mezun olduğum ilkokulun hademeliğinden, okumuş adam olduğum için, Uzunyayla Halk Kütüphanesi’ne verdiler hademe olarak.

ŞIH Şamil: Kızım bana bir şişe rakı getir. Sadece buz getir yanında. Sen devam et Boğaç…

Boğaç Türkoğlu: Bu sefer rafların tozunu aldım “sosyal” bilgiler öğretmeni olarak, tuvaletlerini temizledim. Şamil bey gelin görün ki, gene kadrolu değildim, geçiciydim. Sayılı gün çabuk geçti, altı ay bitti, kapının önüne koydular “sosyal” bilgiler öğretmenini olan beni, iki sene gözümüze görünme dediler. Çünkü, “Sosyal” Çalışma Programı kapsamında altı aylığına işe alınan işsizleri, ağzıyla kuş tutsa, tuvaletleri yalayarak bile temizlese, “sosyal” adaleti sağlamak için, iki yıl boyunca tekrar işe almıyor devlet!

ŞIH Şamil: Kızım bu şişe bitti. İki şişe daha getir. Buz da getirme…