ÇERKESLER MUTLULUĞA NASIL BAKIYOR?

TLETSERUK Nahit Serbes
24.07.2011

İçinde yaşadığımız kültür tıpkı yüzdüğümüz deniz gibi, bizi öyle bir sarmalar ki, “dışarı” çıkana kadar bu etkiyi anlamamız mümkün olmaz. Nerede ve kiminle olduğumuz bizim kim olduğumuzu belirler. Kişiliğimiz bulunduğumuz ortama göre şekillenir. Ancak Çerkeslerin genetik yapısı ilişki kurmaya programlanmış olduğundan, xabze kültürünün mutluluğumuzu olumlu yönde etkilediği bir gerçek.
Batı dünyasında insanlar, “kendi ayaklarının üzerinde durma”, “kimseye muhtaç olmama” anlayışıyla yetiştirildikleri için bu toplumlar bağları zayıf ve insanları yalnız toplumlardır. Fotoğraftaki bir grup insana bakan Batılılar bireylerin kim olduklarını; Doğulular ise bu insanların arasındaki ilişkileri anlamaya çaba gösterir.

İsviçre gibi ülkelerde refah vardır ama mutluluk ve coşku yoktur. İsviçre dünyanın en kuralcı ve en ileri ülkelerinin başında gelir, önemli olan “refah toplumu” olabilmektir, ama İsviçre bu sebeple dünyanın en zengin, en temiz, en iyi işleyen ülkelerinin başında gelmesine rağmen mutluluk sıralamasında çok gerilerdedir. Peki, Çerkesler mutluluğa nasıl bakıyor? Biz mutluluğu yücelten, mutluluk yaratan bir kültüre sahip miyiz?

Bizim toplumumuzda mutlu anılarımızın bile hüzünle anlatıldığını, insanların eğlenceli olaylardan çok hüzünlü olayları paylaşmayı tercih ettiğini, “acılarımızla mutlu olduğumuzu” görüyoruz.

Çok güldük galiba, başımıza kötü bir şey gelecek diyen ender halklardan biriyiz. Çok eğlendiğimizde kendimize nazar değeceğine inanan bir toplumuz. Şarkılarımız “ ‘gıbze’yi (ağıt) zevk edinir”. En derin ilişkileri acıyı paylaşarak sürgün yıllarını temel alan soykırım anılarıyla dolu olarak kururuz.

Eğer sağlık sorunumuz yoksa ve geçinecek kadar gelirimiz varsa hepimiz mutlu olabiliriz. Fakat mutluluk o kadar kırılgandır ki hemen dağılabilir. Emek vererek yakaladığımız iç dengemiz sadece bizim çabamızla ayakta durmuyor. Hepimiz içinde bulunduğumuz ailede, yaşadığımız şehirde, çalıştığımız işte birçok mecburi ilişkiler içindeyiz. Kiminle beraber olduğumuz da bizim ruh halimizi etkiliyor. Bazıları bize iyi gelirken bazıları da kötü geliyor.

Her 21 Mayıs’ta, deniz kenarında, panelde, alanda veya konsolosluk önünde toplanıp sürgünü anıyoruz ve analım ama geçmişte yaşadığımız tarihsel trajediyi sabah akşam çocuklarımızın bilincine işlemek, dışımızdaki dünyaya gözümüzü kapatmak mutluluk getirmez, bizim üzerimize düşen görev kovulduğumuz vatana dönmek ve ona sahip çıkmaktır. Daha açık bir şekilde söylersek, sürgünün çözümü dönüştür.

Dönmüyorsak, asalet ve nezaketin timsali Çerkesler demekle hiç birimiz mutlu olmaz, asil olmaz, nezaketli de olmaz, üstelik böyle şeyleri yazmakta, konuşmakta çok doğru değildir. Biz davranışlarımızda asil ve nezaketli tavırlar sergilersek, diğer kültürlerden olanlar da bize ne kadar asil ve nezaketli kişiler derler.

Gençlerimize, çocuklarımıza mutlu ve iyi insan olmanın çok daha önemli bir meziyet olduğunu öğretmeliyiz. Çocuklarımızı Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği hakkında etkin/söz ve karar sahibi, yarının politikacıları, iş adamları, aydınları ve bürokratları olabilecek şekilde yetiştirmeli, entelektüel, evrensel değerlerle barışık, mutlu, çevre dostu, düşünen, üreten ve paylaşan başarılı bireylerin arasında yerlerini alabilmelerini sağlamalıyız.