CEVDET YILDIZ (Hapi)

Erhan Hapae

Yıldızımız hiç barışmadı. Onu tanıdığımız yıllar çok sevimli şeyler değildik elbet, yinede bizleri seven ve sevdiğini belli eden ağabeylerimiz vardı, ama ondan öyle bir tepki aldığımızı hiç hatırlamıyorum. Oluşan soğuk iklim ortak bir şeyler becermemizi imkansız kıldı sonunda ve birbirimizi kaybettik. Yinede bizim kuşaktan genç arkadaşların bazılarıyla iyi ilişkiler kurabildi ve ortak becerdikleri bir takım ürünler çıktı ortaya.

İçine kapanık bir öğretmen ve Sovyetçi siyasi partilerden TSİP’li idi. Marksist bakış açısının nimetlerini iyi kullanır, muğlaklıkları çözmekte bu bakış açısının ciddi yardımları olurdu. Federasyon kurmak için tam otuz yıl uğraşmıştı derneklerimiz ve bu birleşme toplantılarımıza, her dernek bir tarihi tespit ve önerilerle gidecek olduğundan, İstanbul derneği dar toplantılar yapıp duruyor, bir yandan TERKEDİŞİN ismi tespit edilmeye ve bu konuda kimlerin kusuru olduğu ortaya konulmaya çalışılıyordu.

Çerkesler içindeki sol, Rusların büyük kusurlarını hafifletmeye, Osmanlı devletini de etkisinin ötesinde itham etmeye çalışıyordu. Bu konuda Dönüşçüler ile hemen hemen aynı bakış açısına sahiptik. Halbuki yönetimdeki 3 kişiden oluşan biz gençler, MAOcu bir siyasetten geliyorduk ve bırakın Çarlık Rusya’sını, Sovyetleri bile eleştirme özgürlüğüne sahiptik ideolojik olarak. Ama Padişahı ve işbirlikçisi feodallerimizi eleştirmek üzerine kurmuştuk tezimizi, yani gerçeklerin üzerine değil.

HAPİ, bir ‘’Sovyetçi’’ olmasına rağmen yerle bir etti görüşlerimizi. Rusya ihtiyaç duyduğu Kuzeybatı Kafkasya da yerli halkı süpürmüş, bölgeyi serbest kalmış mujikler ile kolonize etmişti, Feodallerimizin ve Osmanlının kusurları tali ve bu durumun ismi SÜRGÜN idi, GÖÇ falan değil. Bunun örneklerini anlattı, İngilizlerin Avustralya da yerli halkı süpürüp Britanya’dan insanlar yerleştirdiğini, keza Kızılderililerin hikayesinin aynı olduğunu, bu boşalan coğrafyalara güvenilir kendi halkını yerleştirerek kolonize ettiğini vs. Ayrıca 1864 te Rusya’da kölelik kaldırılmış, topraksız ve işsiz büyük bir nüfus çıkmıştı ortaya, diğer nedenler kadar olmasa da bu konuda etkili olmuştu kolonizasyona. Ben arkadaşlarımı kızdırma pahasına, onun tezleri doğrultusunda oyumu kullandığımı hatırlıyorum.

İzzet beyin dergisinden beri, epeyce derli toplu ve araştırmaya dayalı yazıları Jineps gazetesine kadar ulaşmış durumdadır. Bu neredeyse 40 yıl süren araştırma ve yazma süreci içinde, çoğu yazar çizerimizle polemiğe girmekten kaçınmamış, bu polemikler ise kendi yazıları hakkında, karşı eleştirilerle başlamış, sonunda Shapsugh şovenistliği ile suçlanmıştır. Bu karşı eleştirilere kendisi bazen sessiz kalmış, bazen de tutarlı karşı cevaplarla tartışmayı sürdürmüştür.

Kuzeybatı Kafkasya sürgününde, esas telef olan halkın Shapsugh ve Abzeghler olduğu tespitini yapıp söyleyen ve yazan o dur. Bu konuda Diaspora nüfusunun oranlarını da koyarak yaptığı tartışmalara kadar, Dağıstan, Oset, Çeçenlerin 1864 sürgününden  aynı şekilde etkilenmiş olduklarını düşünürdü çoğu kimse. Diasporadaki nüfus farklılıklarını da kolayca açıklayan bu bakış açısıyla, Kabardey, Bjedugh ve Abhazların bile onlar kadar etkilenmediği meselesini yazdığı yazılarda çıkmıştı bu şovenizm meselesi. Bu gün baktığımızda, telefat konusundaki görüşleri bana da doğru gelmektedir.

Geç yaşlarda evlenip Gönen taraflarına yerleştiğini duyardım. Bağlarbaşı derneğinin bir kongresinde söz alıp benim başkan olduğum yönetimi çok fena eleştirmişti. Eleştirilere epey alışkın olmamıza rağmen, eleştirdiği konu hepimizi şaşırtmıştı. Dernekte, Murat Belge, İlber Ortaylı, Mete Tuncay, gibi tarihçiler ile Cengiz Çandar, Hasan Cemal, Taha Akyol gibi gazetecileri davet edip tartışmalar oluşmasını sağlamaya çalışıyorduk. Bu dışarıdan gelenler yanında Yaşar Bağ, Rahmi Tuna,Fahri Huvaj gibi bizden konuşmacıları da çağırıyor idik, bu listede Cevdet Yıldız da vardı, ama ne yazık ki ona sıra gelmeden kongre vakti gelmiş, onu çağıramamıştık henüz. Bütün meselede bu idi, beni neden çağırmıyorsunuz. Bu programları kürsüden İpe sapa gelmez bulmuştu. Yönetimdeki İmdat Kip ve Yusuf Taymaz yanıma gelip, cevap vermemi istediler, vermedik, herkesin içinde zor duruma düşürmek istemedik kendisini. Kongre bitip yönetim kurulu odasına geçtiğimiz de, kendisini davet edip, eleştirisini,  kendisi gibi birisine yakıştıramadığımızı yüzüne karşı söyledik hep beraber. Onlar bilmez bizim meseleleri, Çerkesleri çağırın dedi,çağırıyoruz dedik isimleri saydık, beğenmez pozlarda kendini savunmaya çalışıyordu. Güç durumda kalmıştı, uzatmak istemedik ve herkesin içinde cevap vermediğimiz de iyi olmuştu.

Karşılıklı kan uyuşmazlıkları bir yana disiplinli bir araştırmacı ve özgün fikir adamı olarak, kendisine gerekli ilgiyi  ve değeri verdik sayılmaz diye aklıma gelir ve  bu duruma üzülürüm. Ve  belki de en sıkı Adige arşivi onda olabilir, kendi yazdıkları bile başlı başına büyük bir arşiv çünkü.

Merhaba Cevdet Ağabey

CARI