DIĞUIJ KURMEN

Çetawe İbrahim

Adıge edebiyatı; Adıgey, Kaberdey, Çerkes ve Türkiye’de üretilmiş eserlerin tümünden oluşur. Bunu belirtmemin nedeni üç ayrı cumhuriyette yaşayan edebiyatçı ve okurların birçoğunun Adıge edebiyatı dendiğinde kendi yaşadığı cumhuriyetin ürettiği edebiyatı anladığı içindir. Ben uzun yıllardır yaşamakta olduğum Adıgey’de üretilenleri daha çok okumuş olsam da Kaberdey ve Çerkes’te üretilenler de kütüphanemde önemli bir yer tutar. Onları da gözden uzak tutmamak için özel çaba gösteririm.

Çerkesli şair ve yazar Dığuıj Quırmen’i  arkadaşım ve bir Quırmensever olan Necdet Hatam’ın okuduğu şiirlerinden tanımıştım. Bugüne kadar bir kitabını okumam mümkün olmamıştı.

Necdet’in girişimi ile Adıge televizyonu Dığuıj Quırmen hakkında 20 dakikalık güzel bir program yapmış. Bu program sayesinde şairi biraz daha yakından tanıma imkanım oldu.

Halkımızın yetiştirmiş olduğu bu güzel şairin üzüntüyle belirtmem gerekirse ömrü çok kısa olmuş,43 yaşında iken hayata veda etmiş. Bu kısa ömre şiir, öykü, povest, ve çevirilerden oluşan altı ciltlik eseri sığdırmayı başarmış.

Kitaplarını yeni okumaya, kendisini yeni tanımaya başladım. “Halkım için yaşatmazlarsa, halkım için ölürüm” (Aдыгэм папщ1э самыгъэпсэумэ, Адыгэм папщ1э сыл1энщ.) diyecek kadar halkını seven,

Enstitü okumak üzere gittiği Moskova’dan döndüğünde:

“Memleketim, değişmedim ben,
Ben yine aynı Quırmen’im.
Sana öylesine bağlıyım ki, “marje” dediğinde,
Olurum yoluna kurban.” diyecek kadar memleketsever bir şairle karşı karşıyayım.

Duğuj Quırmen 1971 yılında bir Sovyet turist gurubu ile birlikte Ankara ve İstanbul’da bulunduğu esnada Necdet Hatam, Fahri Huvaj, İbrahim Abaze, Özdemir Özbay ile tanışmış, onların kalplerini fethetmiş, dost olmuşlar. O yıllarda anavatana yerleşen Ünal Nartok ve Blamıh Fehmi’nin evraklarını hazırlayan, davet eden, onlara ilk el uzatan kişi o olmuş.

Türkiye’ye gelen her edebiyatçımızda olduğu gibi o da bir Türkiye şiiri yazmış.

“Türkiye’de Yaşayan Adıge’nin Düşüncesi” adlı şiirinde:

“Atalarımın mirası olan umut,
Daima arkadaşımdır benim.
Bir avuç toprağı da umudumla birlikte,
Her daim koruyorum.
Atalarımın yurdu altın Kafkas,
Getireceğim sana o bir avuç toprağı.
İstemem senden hiçbir şeyin eksilmesini,
Senden eksilen her şeyi,
Sana geri getireceğim.”

Burada Kafkas’tan nelerin eksilmiş olduğunu, ona neleri geri götürmek istediğini anladığınızı düşünüyorum. Ünal ve Fehmi’ye uzatmış olduğu eli de bu kapsamda değerlendiriyorum.

Quırmen’in her bir şiirinin üzerinde uzunca düşünüp hakkında birer makale yazılabilir.

“Kara at” adlı şiirinde ayaklarına kelepçe takılmış, kırların ortasında tek başına kalmış kara at için şunları söylüyor:

“…Kırın ortasında duruyor,
Tek bir at.
Demir kelepçe ile
Ayakları sımsıkı bağlı.
İyi bir at için
En büyük eksikliğin
Ayağındaki kelepçe olması
Ne kadarda acı.
Sınırsız kırların ortasında
Can sıkıntısıyla baş başa
Bir yere gidemeden kalmak”

Bu mısraları ile de özgür olmayan bir insanı ayakları bağlı yalnız bir atla özdeşleştirdiğini düşünüyorum.

Sözün kısası Dığuıj Quırmen kısa ömründe halkı için bir şairin, bir aydının yapabileceği her şeyi yapmış. “Soyadım Dığuıj (kurt). Halkımın düşmanlarına karşı kurdum, adım Quırmen (Kurban). Halkımı sevenlerin uğruna olurum kurban.”- demiş ve öyle de yaşamış.

Onun bırakmış olduğu bu kültür hazinesinin;
“İstemem senden hiçbir şeyin eksilmesini,
Senden eksilen her şeyi,
Sana geri getireceğim.”  mısralarında kastetmiş olduğu dış ülkelerde kalmış soydaşlarınca okunup anlaşılamayacak olması ne kadar üzücü. Bu eserler onun yazdığı dilde okunamayacak olsa da Türkçeye çevrilebilmiş olsa da ona da razı olabilirdik.

Adını edebiyat tarihimize ve halkımızın unutulmayacaklar listesine altın harflerle yazdırmayı başarmış bu değerli insanı bu vesileyle saygıyla anıyorum.

 

Makale ile bağlantılı Dr. MEŞFEŞ’Ü Necdet Hatam‘ın videosu >>>

.