DİL VE TOPLUM

GHUNEKHO K. Özbay

Dil toplumsal tecrübe mirasını kuşaktan kuşağa aktaran araçtır.

Onun aracılığıyla tecrübelerin, yanılmaların sonuçlarının ne olabileceğini, yapılması gerekenlerin derlenip bir kuşaktan diğerine geçirilir.

Toplumsal katılım yolu ile genç kuşağın üyesi fizyolojik ataları tarafından kazanılan, pekala biyolojik katılım yolu ile kana geçmiş olabilecek tecrübelerden yararlanmakta kalmaz, aynı zamanda içinde bulunduğu bütün üyelerinin tecrübelerinden yararlanır. Yaşadıkları hayatın zorluklarını ve bunları nasıl karşıladıklarını soylarına anlatan yalnızca anne ve babalar değildir. Bir toplumun bütün üyeleri dilin aynı simgelerini kullanarak gördüklerini, duyduklarını, çektiklerini ve yaptıklarını diğerlerine anlatabilirler. (1)

(…) Görüldüğü gibi dil toplumun asıl canıdır. Her toplum kendi diliyle kendini ifade eder. Şayet kendi diliyle ifade etmezse Mısır’daki Memluklar, kendileri Çerkes, sosyal tabanları Arap olduğu halde Türkçe’ye önem vermişlerdi. (2) Sonuçta, Çerkes Memlukları dillerini korumadıklarından sosyal tabanları içinde kayboldular.

Ulusumuz zamanla Altın-Ordu (Türk) devletinin içinde yer aldı. Onlar, devletin prenslerini terbiye eden, yetiştiren üstün bir toplumdular. Bağlı bulundukları devletin dilini almadılar ve onların diline de katkı sağladılar. Günümüzde kullanılan Adigece’deki bazı sözcükler, (Türkçe’de aynı anlam ve söylenişteki sözcüklerin bir kısmı) o dönemden kalmadır. Kendileri bağlı bulundukları devletin dilini almadıkları gibi, sosyal tabanlarını da koruduklarından dilimizin günümüze değin taşınmasına yardımcı da oldular.

Bunlardan başka örneklenecekse; Rusların dili ilk zamanlar İsveç diliydi. Daha sonraları Slav dilini kabul edip Slavlaştılar. (3) Almanlarda ilk zamanlar Slav dilini konuşurlarken bu günkü dillerine geçtiler ve tarihte her iki toplumda köklerinden ayrı dil üzerinden tarihteki yerlerine ve yollarına devam etmişlerdir.

Şimdi biz Çerkesler; ya dilimizi bırakacak ve başka ulusların dilini kabul edip onların gen-birlikteliklerine geçeceğiz ya da dilimizi koruyup, konuşup gen-birlikteliğimizle yolumuza devam edeceğiz. Çerkes toplumunun önündeki süreçten tek çıkış yolu da Çerkes diline, kimliğine sahip çıkmak, korumaktır.

Çerkes kimliği, anavatanda yaşayan, kader birlikteliği yapan, aynı toprakları paylaşan insanlarında o toprakları ortak vatan diye kabullenmelerinden geçer. Günümüzde ortak dil olarak Rusça’dan daha çok kendi dilimizin kullanılması gerekir ki, dilimizle yolumuza devam edebilelim. Aksi taktirde hakim olan ulusların dilleri altında varlığımız yok olur ve tarihten siliniriz.

KAYNAKÇA:
1) Tarihte Neler Oldu, Gordon Chılde, Sh.25
2) Zaman Gazetesi, Hüseyin Dayı, 13 Ağustos 2008
3) A.g.e.