DÜKKANA KİM BAKACAK?

Kuban Paul Seauhmann
22.05.2004

Bilinen bir fıkradır. Genellikle; dini, imanı para olan insanları yermek adına bu fıkra anlatılır.

Salomon kötü hastalanmış, ölüm döşeği hallerinde. Eşi, çocukları, diğer yakınları yatağının ucuna toplanmış bu yaşlı ve ağır hasta adamın son sözlerini dinliyorlarmış saygıyla.

Son nefeslerini alıp vermeye başlayan Salomon zorlukla fısıldamış;
– Hayganuş karıcığım burada mısın?
Kadın ağlamaklı biçimde yanıtlamış kocasını;
– Evet canım kocacığım burada, yanı başındayım.
– Büyük oğlum İzak sen burada mısın evladım?..
– Evet… Evet canım babam ben de buradayım.
– Ortanca oğlum Yozef, sen neredesin yavrum?
– Ahh babacığım. Ben de buradayım. Başucunda durmaktayım.
– Ya küçük oğlum David? O da burada mı?..
David de hıçkırıklarına zorlukla engel olarak konuşur;
– Evet biricik babam, ben de buradayım.

Kısa bir sessizlikten sonra güç bela doğrulur Salomon ve gürleyen bir sesle bağırır;
– Yahu hepiniz buradasınız peki dükkanı kime bıraktınız bee?

Şimdi fıkrayı kültürler bazında düşünürseniz, bizim de durumumuz ölmek üzere olan Salomon’dan farklı değil. Hepimiz, ölmekte olan kültürümüzün başında bekliyoruz. Ancak dükkan da kimse yok. Oysa dükkanda birisi duracak ki, o kültür yaşamaya devam etsin.

Acı günlerimizi, elbette anmalıyız. Geçmişte trajik bir tarih bıraktığımızı da bilmeliyiz. İnsanlarımızın açlıktan ve susuzluktan kendilerine ait olmayan topraklarda can verdiklerini de unutmamalıyız ama dükkanı da açık tutmalıyız.

Sürgünde yitirdiğimiz her insanımız için; bir ağaç dikmeliyiz, bir kitap yazmalıyız, ekonomik zorluk çeken bir hemşehrimizin çocuğunu okutmalıyız. Herkes yeteneği ve gücüne göre her yıl sürgünü anarken bir şeyler üretmeli.

Dükkan açık kalmalı.

Üretmeyen gelişmeyen her toplum sonuç olarak yok oluyor. Kendi topraklarında olmuş, diasporada olmuş bir şey fark etmiyor. Çok çalışmak gerekiyor. Hasta yatağında bile olsa üretimi düşünen kazanıyor.

Nüfusumuzun azlığı kimseyi karamsar yapmasın. Dünya üzerinde bir çok gelişmiş toplum bizden daha kalabalık değil. Aradaki tek fark biz tembelleştik. Yanlış kültürlere ve anlayışlara yönlendik. Yaşamımızın bel kemiği olan xabzeye sarılmak ve onu korumak yerine içine yabancı birçok normlar soktuk. Arabeskleştik, kaderci olduk.

Son zamanlarda, özellikle Kafkas derneklerinin yaptıkları çalışmalar umutları arttırıyor. En azından dükkanda birileri duruyor artık.

SonSöz
Çerkes, kendinden büyüklerin yanında sigara içmediği gibi, kendinden küçüklerin yanında da sigara içmeyendir. (Kuban)