ESRA MAKARA (Şiir)

İSTANBUL ÇOCUKSULUĞUMLA

İstanbul…
Çığlıklarla bezeli sessiz kentim
Haykırışlarımı içine saklamaktan usandın, bilirim.
Oysa hayatımın boyutsuzlukları içinde
Ruhumla geçmişimin içinde
Yaptığım yolculuklardaki
Senli ya da sensiz dakikalar…
Maviye gömülü bir martı çığlığı,
Söküp almak zor…
Öylesine zor ki,
Duyulmuyor artık yakarışlar.

İstanbul…
Çığlıklarla bezeli sessiz kentim.
Çocuksu yalnızlığım sana ağır gelir, bilirim.
Oysa düşlerimin imkânsızlıkları içinde,
Duygularımın içinde
Yaptığım yolculuklardaki
Yağmurlu ya da yağmursuz geçirilen dakikalar…
Mavinin içinde bir balık uzaklarda gezinen
Ulaşmak zor…
Öylesine zor ki,
Alışkanlık oluyor artık çocuksu yalnızlıklar.

İstanbul…
Terk etmeli seni
Aniden ve sessizce ama olmuyor.
Çocuksu yalnızlıklar, yakarışlar sensiz hiç çekilmiyor.
Bu kalp seni anlatamadığı kadar çok seviyor.

 

İSTANBUL YAĞMURU AĞIRLARKEN

Bu sabah yağmur yağsa İstanbul’a
Sen düşsen saçlarıma
Bu sabah bütün yelkenliler yol alsa maviliklere doğru
Yeni doğan güne, sakin sessiz giden sen.
Bu sabah yağmur yağsa da İstanbul’a
Ağlasam bir çocuğun duyarlılığıyla
Denizden mi,
Yağmurdan mı,
Gözyaşından mı ıslandım bilemesem
Göremesem bana sunulan renkleri
Ve duyamasam gidişini
Yağmur bu sabah gürültüyle yağsa İstanbul’a
Ben hep sana ağlasam
Ama sen sesimi duymasan
Yağmurun verdiği telaşla koşuşsa insanlar
Sadece ben olsam
Sen gözlerimden akan bir damla mavi gözyaşı
Yanağımdan süzülen yağmurum olsan
Telaş nedir bilmeden yaşasam, yaşasak.
Elimdeki mavi papatya,
Göğün rengi,
Toprağın teni.
Sen olsan.
Bu sabah yağmur yağsa da İstanbul’a
sen karşıma çıksan
Ve ben ıslansam
Gölgem düşse karanlığına
İstanbul ağlasa yok oluşlara
Kaçışlarım olup karşıma çıksan
Yürüsek ağlayan sokaklarda
Sonra uyanıp da derin uykumdan
Susamış olsam;
Susamış olsam yarınlara
Olmayan yarınıma.
Pencerem açılsa rüzgarın hızıyla
Yağmur yağsa uyanan saçlarıma
“bir rüyaydı” desem,
Bir rüyaydı görünen tüm yalnızlığıma
Öfkeyle çıkıp bu evden
Yürüsem alıştıklarıma.
Yağmura bulanan kaybolmuş bir İstanbul’da.

Not.bugün bir papatya aldım elime, gökyüzüne doğrulttum, öylesine küçüktü ki o koca mavilikte… ve öylesine yalnız, öylesine güzeldi ki… sonra bir martı geçti havalanarak… mavi en çok bana yaraşır dercesine… papatya elimden düştü, toprakla kucaklaşarak…
bu sabah istanbul’a yağmur yağmadı.