HADAĞATLE ASKER

ŞHALAHO Abu
Adige Mak Gazetesi, Eylül 2012
Çeviri: AÇUMIJ Hilmi

1948 yılı. Savaşın sonrası zor yıllar. Gıda ürünleri az, aralarında yok olanları daha çok. Kıyafetlerde aynı durumda; yarı çıplağız. Fakat ilginç olan şey yürekler tertemiz, hiç kimsenin aklına kötü şeyler gelmiyor, herkesin arı ve berrak umutları ilerlenileceğine inanıyor, elinden geldiği ölçüde bu yönde faydasını dokundurmaya çalışıyor. Bir grup arkadaşla birlikte orta öğrenimimizi bitirip öğretmen olmak amacıyla Mıyekuape’ye öğretmen enstitüsüne geldik. İlk dersi bitirip, kaldığımız eve gitmek üzere yola çıktığımızda, açsak da, arzularımız gerçekleşme yolunda olduğu için mutlu, sevinçli bir şekilde gürültü çıkartarak, söylediklerimizi birbirimizin dinlemesine bile fırsat vermeden caddede yürürken, aramızdan birisi önümüzde giden ince uzun birisine eliyle işaret ederek ‘işte, şu giden radyoda her sabah ‘kezıorer Mıyekuape’ diyerek konuşan HADAĞATLE Asker’ dedi. Açlığımızı da unutmuş olarak, arsızlıklarımızı durdurup ses çıkartmadan peşinden, gittiği yere, evine kadar takip edip gittik. Evinin bahçesine girince bizde geri döndük. Öğrendiğimize göre Adige Radyosunda spikerlik yapıyor, Adige Uygulama-Araştırma enstitüsünde çalışıyordu. İşte böylece bizde, gözlerimizle Askeri görmüştük. Bu gün bile o an gözlerimin önünde….

Günler, yıllar geçti, ardından dostta olduk; öğretmen enstitüsünden birlikte mezun olduk, ben devam ederek O ise açık öğretim kısmında okuyarak okulu bitirdik. Asker, askerden geldikten sonra 1946 yılından itibaren yaşadığı müddet boyunca Adige Bilimsel Araştırma-uygulama Enstitüsünde çalıştı. Bir araya gelmeden, düşüncelerimizi paylaşmadan, bu kadar zaman boyunca, bir kaç gün buluşmadığımızda sanki yıllardır bir araya gelmiyormuşuz gibi anlaşarak, birbirimize kıymet vererek yaşadık. Uzun yıllar boyunca yürekten-samimi bir yakınlık hissettiğin insandan anılarla bahsederken, bir hatırayı bir diğeri kovalayarak adeta kafanın içerisinde çarklar durmak bilmeden dönüyormuşcasına geliyor. Temiz, arı yürekli bütün insanların gözünün önüne Askerin gülümseyen, sakin, yumuşak, özlü konuşmaları geliyor. Gözlerimizin önüne yorulmak bilmeyen, yaptıkları hep kendisne az gelen, üretimi dur durak bilemeden çoğala gelen şair dikiliveriyor. Asker, gece gündüz bir kaç saat daha diyerek, iğle yeni iplik eğiren, iğini hiç durmadan ya bilimsel yada sanatsal alanda işleyen bir insandı. HADAĞATLE Asker, Adige edebiyatı ve biliminde iki yüce öbeği ulusun maneviyatına katan eserler sundu. Milli servetimizi zenginleştiren, entellektüel gücü ve kudretini ortaya çıkartan uzaklardan dahi görülen dağsı bu iki öbek ulusun mirası içerisinde yer buldu…


HADAĞATLE Asker

Evet, HADAĞATLE Asker sanatsal yolda attığı ilk adımlarında, yüreğindekileri, kavradıklarını şiirle dile getiren edebiyatın başarıları ve eksikliklerine yeni çıkarsamalar yapabilen yürekten bir güç olduğunu ortaya koydu.

Şiir yoluna HADAĞATLE Askerin adım attığı dönem, keyifli-umutlu bir zaman dilimiydi; insanlar büyük bir inanç içerisinde yeni yaşamı inşaa ediyorlardı, büyük umutların verdiği yoğun keyif insanları sürüklüyordu. Özendikleri, uğruna çabaladıkları yaşama ulaştıklarını umuyorlardı, onun sıcaklığı ve aydınlatıcılığını hissederek mutlu ve esendiler. Dönemin Adige şiirinin pek çok satırı da bunun yansıması olarak önümüze çıkıyor. Böylesi uyumlu pek çok sesten bir tanesi de HADAĞATLE Asker’in şiirsel sesiydi. Bunu şiirlerinin isimleri dahi kanıtlıyor ‘ Kızlarını tebrik ediyorlar – kızlarına seviniyorlar’ , ‘buyur, buyur gel, ekim ayı’, ‘ Yolunuz açık olsun, dostlarımız’, ‘Adigeyin şarkısı’ ve diğerleri..

Büyük umutlar taşıyarak, güçleri nispetinde insanlarımız emek sarfediyorlardıysa da, Avrupayı saran faşizm yangınının kara dumanları da, ateşinin sıcaklığı da, ülkemize ulaşıyor, insanlarımız da, dünyada yaşayan tüm adil insanlar da bu konuda kaygılanıyorlardı. O dönemde edebiyatımızda yer alan tüm eserlerde bu kaygı belli oluyordu. HADAĞATLE Askerin o dönemdeki şiirlerinde de bunu görüyoruz; ‘Şu, kalemi ver’, ‘Kudretli askerlersiniz’, ‘ Dünyanın yanıtı’ isimli şiirleri ve benzerleri…

HADAĞATLE Askerin ilk verdiği eserlerde sanatsal düşüncelerini, çalışma sitilinde kendiliğindenliği, epik yazın ile dünyaya bakışını, bilimsel-araştırmacı çalışmalarını görüyoruz. Bunun kanıtlarını da örneğin ‘İnsanın hayrı (tihaho 1941) ve edebiyata yönelik yazdığı makaleleri, eser önsözleri-açıklamalarında (tahlilleri) görüyoruz.

Fakat yaşam durağan, stabil ve barış içerisinde sürmeye devam edemedi, faşizm ateşinin saldığı yangın ülkemizi de kavradı. Bu aynı zamanda edebiyatta da bir dönüm noktası oldu; yazın dili de savaşın alazlarından duyulan seslere dönüştü. HADAĞATLE Askere ait; savaşın başlamasının üçüncü günü Adige özerk bölgesi gazetesi ‘Sosyalist Adigey’de 24 haziran tarihinde yayınlanan, ‘O ‘bey efendileri’, şimdi gerektiği gibi konuk ederiz’ isimli eser ile savaş dönemi Adige edebiyatının ilk sayfası açılmış oldu. Ardından HADAĞATLE Asker, vatansever niteliklere haiz pek çok şiir yazdı. HADAĞATLE Asker’in kendi samimi arkadaşı, genç şair, ANDIRHUAYE Huseyn’in canını esirgemeden savaşta kahramanca ölümünü, sovyetler birliği kahramanı şanının ona verildiğini öğrendiğinde ‘ sonsuz övgü, senin Huseyn’ adıyla yazdığı eseri 2 Nisan 1942 tarihinde otonom bölge gazetesinde yayınlandı. Bunun ardında 13 gün geçtiğinde HADAĞATLE Asker’de okullardan erken mezun edilenlerle birlikte, 15 Nisan 1942 tarihinde askere alındı. Savaşta, keskin nişancı okulunda öğretmenlik yaparak askeri görevini tamamladı, subay olarak vatanına 1946 yılında geri döndü.

Asker elbisesini sırtından çıkartmaya fırsat bulmadan 15 mart 1946 tarihinde Adige bilim araştırma-uygulama enstitüsünde çalışmaya başlayarak aynı işyerinde vefat ettiği 28 mayıs 2009 gününe kadar çalıştı. Bu kadar zaman içerisinde Adige folklorunun derlenmesi, öğrenilmesi, baskıya hazırlanması ve yayınlanması konusunda çok sayıda iş yaptı; Adige voredıjleri, pşınatlelerine ait fonoteki ilk oluşturan da yine o oldu. Bunların yanısıra kendi eğitimini de devam ettirdi, 1957 yılında Adige Öğretmen Enstitüsünü, 1960 yılında mastırını tamamladı, 1965 yılında Adige Nart eposu temasına sahip tezi ile kandidat oldu, 1990 yılında ise doktorasını verdi. Adige edebiyatı, folkloruna ilişkin makalelerini dur-durak bilmeden yayınlıyordu. Aynı zamanda az sayıda olmayan sözlü Adige halk edebiyatı derlemeleri kitapları yayınladı. Fakat HADAĞATLE Askerin bilimsel olarak en büyük başarısı Nart eposuna ilişkindir. Kafkasya da yaşayan pek çok başka ulusun sözlü halk edebiyatında Nart eposunun belli bir yeri var. Bu yüzden Nart eposu kime ait sorusu göz önüne dikiliyordu. Bu büyük sorunun cevabını HADAĞATLE Asker verdi; Nart eposunun Adige milletinin ürettiği manevi bir eser olduğunu kanıtladı. HADAĞATLE’nin ‘ Kahramanlık eposu Nartlar ve onların kökeni (1967)’, ‘Adige (Çerkes) halkında Nartlar (1987)’, ‘ Milli hafıza. Nart eposunun kökeni (1997)’ isimli monografik eserlerinin temel teması da budur. Bu eserlerin yüreğinde, bilincinde, temelinde yer alan onlara can olan ve onları kanıtlayan Nart söylenceleri, şiirleri, şarkıları, pşınatleleri, tüm Adige etnik gruplarının ağızları ile yedi cilt halinde 1968 -1971 yılları arasında yayınlandılar. Bu büyük çalışma Avrupa Kafkasologlarının VI. Dünya kongresinin 22-26 haziranda Adigeyin başkenti Mıyekuape’de yaptıkları kongrenin de kökünde yer aldı. Bu kongrenin organizasyonunda, merkezinde HADAĞATLE Asker vardı, konuşma yaptı, sunumlarda bulundu. Bu gücün, bu azmin altında, kökünde yatan nedir? Bu soruya Asker’in kendisi cevap veriyor; ‘ iki yaşındayken, dedem Tl’ımaf ‘ın koynunda geceleri yatarken o, ‘Savsırıko tikan’ dediğinde bende onu yinelerken, taa çocukluğumda dedemden öğrendim Savsırıko’yu. Şimdi otuz yıldır nasıl üzerinde çalışacağımı tam anlamıyla bilemeden Nart eposunun idelerine vakıf oldum. Bu yolun başlangıcı böyle…’ Şüphe duyulmayacak bir şekilde bu konuda iyi ve samimi çalıştı.

HADAĞATLE büyük bilimsel çalışmalarının yanısıra şiirsel sanatını da sürekli geliştirdi. ‘Yüreğin şarkısı’ (1948), ‘Aydın günler’ (1950), ‘Köyüm’ (1953), ‘Adige kızı’ (1957), ‘Yüreğin arzuladığı’ (1959), ‘Vatanımın baharı’ (1966) ve diğer şiir kitapları da yayınlandı. Yazarın seçme eserlerinin yer aldığı; ‘Yollar’ (1972), ‘Asker ve kızcağız’ (1975), ‘Arkadaşın kaşeni’ (1977), ‘Umudun ışıltıları’ (1982), ‘Geri dönen şarkılar'(1988), iki cilt olan ‘Seçme eserleri’ (birinci cildi- 1993, ikinci cildi 1994), ve 2007 yılında bir daha seçme eserlerinin yer aldığı kitaplarda ayrıca yayınlandı. Şairin pek çok kitabı Rusça olarak Moskova, Krasnodar, Mıyekuape’de basıldı, pek çok şiiri de Türkçe, Arapça ve başka dillere çevrilmiş olarak yurtdışında da yayınlandı. Bütün pşınatlelerinde, şiirlerinde anlatılan şey çağımız insanı, onun çalışması-iş yapması, yaşamı, hayat şekli, üzüntüleri sevinleri kıvançları, kaygıları, umutları, ulusumuzun tarih içerisinden süzülen yaşamı-öyküsü. Şairin eserlerindeki tematik yapıyı yurt dışında bulunmuş olması daha da zenginleştirdi. Buralarda yaşayan insanların yaşamlarına da vakıf olması, ecnebi ülkelerde yaşayan soydaşlarımızın durumundan, umut ve arzularından haberdar olması vasıtasıyla bunları dile getiren, gözler önüne seren pek çok şiir, poem yazdı. Bunlardan bazıları; ‘Tel-amra’, ‘Çerkescemiz Şamda da körelmedi’, ‘ Soydaşlarım, sizleri selamlıyorum!’ ‘Ankara da söylediğim Khuakho’, ‘Hey, Florida şarkını işitiyorum’ ve benzerleri. Bu şiirlerin tarihi önemleri tarihsel kökleri, vatanseverlik ve enternasyonalizmin özlerinde yer alması yanısıra poetik-şiirsel yetenekle de yoğrulmuşlar…

HADAĞATLE Askerin sanatsal yolu-gelişimi söylediği ile yaptıklarının örtüşmesi neticesinde hoş bir gelişim izledi; Adige edebiyatına da milli kültürümüze de büyük katkılar sundu. HADAĞATLE Asker önemli övgü- ödüllerde kazandı; ‘Rusya Federasyonu Onursal Kültür Emekçisi’ (1982), ‘Adige Cumhuriyeti Onursal Bilimadamı’ (1992), ‘Adige Cumhuriyeti milli şairi’ (2006) vb. HADAĞATLE Asker Dünya Adige Bilimler Akademisi üyesiydi. 1997 yılında Adige Cumhuriyeti Bilim, Sanat Devlet Ödülü’ne de layık görüldü. Bütün bu ödüller arasında çok sevdiği köyü ‘Hatıkauye’nin kendisini ‘Onur duydukları Köylüleri’ ilan etmesiydi. HADAĞATLE Asker köyüne çok kıymet verirdi, onunla onur duyardı, köylüleri de aynı şekilde onu sahiplenirlerdi. Köylüleri onunla onur duyduklarını belirten ödülün yanısıra köydeki caddeye de Askerin adını verdiler. Asker’in milleti için yaptığı çalışmalara milleti de değer verdiğini gösterircesine Nefukuaye, Şıncıy, Şaçe (Soçi) ve Psıfuape (Lazarevsk) rayonu onu fahri hemşehrileri olarak ilan etti. Bu, insanların seni sevmesi kıymet vermesi, saygı duyması kıvanç verici bir şeydi ve HADAĞATLE Asker bunların hepsine layıktı. Bir insanın çalışmalarından elde edebileceği en büyük ücret insanların onu işitmesi, kıymet vermesi, ondan hoşlanmalarıdır. HADAĞATLE Asker’e bunların hepsi nasip oldu…

Şairin 88. doğum yıldönümünü kutlamaya hazırlanıyorduk, fakat, bu günü görmeden, bu güne ulaşmadan 28 Mayıs’ta Asker ebediyete intikal etti. Asker’in edebi, bilimsel eserleri şüphesiz günümüz yaşayanlarının da gelecekte yaşayacak olanların da gıdası olacak, bilinç ve uslarında adeta bir maya vazifesi görecekler.