İFTİRANIN DAYANILMAZ CAZİBESİ

Kuban Paul Seauhmann
24.10.2003

Geçenlerde, bir okuyucumuzdan e-mail geldi.  Bizim yazılarımızdan birini okuduğunda Marje’den haberdar olmuş ve üye olmuş. Ama yalnız üye olarak kalmayı yeğlemiş ve oldukça ters olduğunu düşündüğü konularda bile Marje’ye mail atmamış. 1,5-2 ay önce yayınladığımız “Pşine ve Ölüm” yorumunu okuduğunda; çok beğendiğini, hüzünlenip ağladığını sonra da hiç yapmadığı bir şeyi yaptığını yazmış.

İzmir’de doktorluk yapan bu bayan okuyucumuz, o duygularla Marje’ye herkesin okuması için bir mail yollamış. Ardından “hayatımda gördüğüm en acımasız ve düşüncesizce yazılar yazıldı benim hakkımda” diye not düşmüş bize gönderdiği yazısına. Daha sonra da karar vermiş bir daha Marje’ye mail yollamamış.

Bu hanım kardeşimizi “Misyonerlik” suçlamasıyla yanıtlayan şahsın bunu ne amaçla yaptığını bilmiyoruz. Ancak inanılmaz derecede ilkel bir bakış açısıyla olaylara baktığını görmek de zor olmasa gerek.

Bu şahıs, yazıda akordeon ve pşinenin anlatıldığını buna ağlayacak neyin olduğunu sormuş?

Yani bir insan bu yorumu okuyup, böyle bir sonuca çıkıyorsa, hanım kardeşimiz kendini boş yere üzmüş.

Biz burada yazdığımız yorumlarda sürekli gençlerimizin olaylara magazin boyutunda bakmamaları gerektiğini anlatmaya çalışıyoruz. Ancak ne yazık ki, bir hanım kardeşimize duygularını diğer hemşehrileriyle paylaştığı ve yorumun herkes tarafından okunmasını arzulaması karşısında gördüğü tavır bu…

“Pşine ve Ölüm” yorumunu okuyup, “enstrümanları tanıtıyor” diyecek kadar aymaz nasıl olunur?

Bunun iki yanıtı var. Birincisi; okuduğunu anlayamayacak kadar dikkatsiz. İkincisi; okuduğu yorum onun hayatını anlatıyor ve bundan rahatsız.

Her iki durumda da bu şahıs ve onun gibiler ne yazık ki, duyarlı hemşehrilerimizi her ortamda ve her zaman kırıyorlar. İnanılmaz iftiralarda bulunup, o insanı tanıyanları kışkırtıyorlar. Bu tür insanlarla mücadele etmek kolay değildir. Ünlü bir söz vardır: “Akılsız dostun olacağına, akıllı düşmanın olsun”. Şimdi bu tür şahısların Kafkasyalılara ne tür katkısı olabilir? Bu denli önyargılı, klavyesinin başına geçtiğinde aslan kesilen, ancak iş; çalışmaya, okumaya ya da kendini geliştirmeye geldiğinde ortadan sıvışan bu insanların toplumumuza ne yararı olur?

Çerkeslik ve lümpenlik kelimeleri asla yan yana gelemez. O zaman ortaya garip bir durum çıkıyor. Bu şahıs eğer Çerkes’se Marje’ye yazan bir Çerkes hanıma nasıl hakaret edip, iftira atıyor? Yok eğer lümpense; o zaman nasıl oluyor da “Çerkeslik” yapıyor?

Yani bu kadar mı çirkinleşildi? Bu kadar mı yozlaşıldı?

Ağzından çıkan sözü tutamayanı bile toplum cezalandırırken, klavyesinin başına geçip aklına geleni yazan bu insanlar bu cesareti nerden buluyorlar?

Yazık…

Çok yazık…

Bu gençlerin bu duruma gelmesi ne acı. Bizim zamanımızda Kafkasya’ya gidip dönenler; oradaki Çerkes gençlerin Ruslaştıklarını söylediklerinde üzülürdük. Ancak bu arada bizim de Türkleştiğimizi kimse görmedi. Ünlü  sinema yönetmeni Yılmaz Güney’in bir sözü vardır: “Eğer -affedersiniz- dışkı kokan bir odaya girerseniz. İnanılmaz rahatsız olursunuz. Bir an önce dışarı çıkmak istersiniz. Ancak koşullar sizin orda kalmanıza neden oluyorsa; birkaç gün sonra o kokuyu almamaya başlarsınız.” Ne yazık ki bu şahıs ve benzeri yapıdaki insanlar, o kokuya alışmışlar. Ara sıra kafalarını dışarı çıkarıp hemşehrilerimize hakaret ediyorlar. Ama farkında değiller ki, kendileri yanlış odanın içindeler.

Bilgisayar ortamına yazdığınız her yazı her e-mail bir şekilde arşivlerde kalıyor. Bu nedenle klavyenin tuşlarına basarken ne yazdığınıza dikkat etmelisiniz. Birini eleştirirken lümpen tavırlarla değil, insan tavırlarla yazmalısınız. Çünkü, bilmediğiniz ve tanımadığınız insanlar için yazacağınız tek bir kelime, o kişiyi zedelememelidir. Düşüncenize, anlayışınıza, inancınıza herkes uymak zorunda değildir. Eğer bunu isterseniz onun politik yaşamda adı var. Kendinizi bir anda o pozisyonda bulursunuz.

Üzücü olan nedir biliyor musunuz? “Pşine ve Ölüm” yorumunda anlatılan “akordion ve pşine” aslında bu şahsı anlatmış…

Ama işin kötü yanı, bu şahıs anlayamamış…

SonSöz
Çerkes, sırtını düşmana bile dönebilendir. (Kuban)