İKİ THAMADE İKİ SON

Kuban Paul Seauhmann
24.10.2003

Bu hafta yaşanmış bir olayı birlikte değerlendireceğiz. Bir Adige arkadaşımız anlattı. Sosyoloji üzerine doçentlik tezi hazırlayan bu kardeşimiz, konu seçerken çok düşünmüş. Başından geçen bir olayı tezine yansıtmaya karar vermiş. Tezi bitirmiş teslim edecekken vazgeçmiş. Doçentliğinin gecikmesi pahasına bu tezi vermemiş.

Hazırladığı tezin konusu vefat eden iki dedesinin vefat şekillerimiymiş. İki dedesi de aynı köyde doğup büyümüşler. Ancak bir dedesi daha sonra okuyup memurluk yapmış ve Türkiye’nin değişik illerinde çalışmış. En sonunda köyüne yakın bir kasabada yaşamını sürdürmüş. Diğer dedesi ise ölünceye kadar köyde yaşamış.

İki thamadenin biri çiftçi biri memur emeklisi olarak hayata gözlerini yummuşlar.

Köylü thamade öldüğü gün sabah çift sürüp öğlen yemeğine gelmiş. Yemek yedikten sonra; biraz dinlenmeliyim, deyip odasına çekilmiş. Evin kızları içeri girdiklerinde thamadenin oturduğu yerde uyukladığını sanmışlar. Rahatsız etmemek için uzun süre odaya girmemişler. 3-4 saat sonra endişelenmişler. Çünkü thamadenin böyle bir alışkanlığı yokmuş. Bir daha girmişler odaya. Uyandırıp yatmasını istemişler. Ancak ne yazık ki, vefat etmiş.

Memur thamade ise ölümünden 8 ay kadar önce aklını yitirmiş. 4-5 yıl çok acı çekmiş ve acılar içinde vefat etmiş.

Şimdi, bu iki olayda; herkesin olabilir diyebileceği iki ölüm şekli yaşanmış. Ancak bu iki thamadenin yaşamlarını öğrendiğinizde, xabzenin insan yaşamında ne büyük etkisi olduğunu insan daha iyi anlıyor.

Köydeki thamade, tümüyle Çerkes olan bir ortamda yaşamını sürdürdüğü için ölünceye kadar, o toplumun en önemli kişisi olma özelliği ile yaşama gözlerini yumuyor. Çünkü, yolda yürürken insanlar onu gördüklerinde ayağa kalkıyorlar. Yanında yüksek sesle konuşmuyorlar. Bir dileği olduğunda koşulsuz ve hızla yerine geliyor. Thamade biliyor ki, “ben bu toplumda hala bir bireyim”.

Memur thamade; Çerkes hanımı genç yaşta vefat edince ikinci evliliğini bir Türk hanımla yapıyor. İlk hanımından olan iki çocuğu ikinci hanımından 3 çocuğu dünyaya geliyor. İki evlilik arasında uzunca bir zaman geçtiği için ilk iki çocuğu evlenip çoluk çocuğa karışıyorlar. Türk hanımıyla 3 çocuğu ile yaşamını sürdürmeye devam ediyor. Yıllar ilerledikçe bu çocuklar üniversitelere giriyorlar. Annenin de arzusunu kırmamak için köye yakın olan kasabadan İstanbul’a göçüyorlar. Herkesin saygıyla ayağa kalktığı thamade sokağa çıkıyor, kimsenin yüzüne baktığı yok. Kahvehaneye giriyor, genç yaşlı herkes bir arada. Evde kalmayı tercih ediyor. Bu kez de evde sorunlar yaşanmaya başlıyor. Daha önce akşamları eve gelen babaya gösterilen ayağa kalkma davranışı yavaş yavaş ortadan kalkıyor. Önceleri bunu pek önemsemiyor. Ancak yıllar geçtikçe çocuklarının babalarına olan davranışlarındaki önemsememe artıyor. Bu kez thamade evdeki konumunu korumak için kızgın tavırlar koyuyor. Bir süre sonra bunun yararını göremediği için, çocukça davranmaya başlıyor. Ölümüne 4-5 yıl kala artık ne dediğini bilmeyen, bazen saldırgan bazen çocukça davranışlar sergileyen bir psikolojiye giriyor ve son 8 ayı tümüyle bilincini yitirmiş durumda vefat ediyor.

Köydeki thamade; öldüğü güne kadar biliyor ki, “ben bu toplumda bir bireyim ve saygınlığım var”.

Şehirdeki thamade; öldüğü güne kadar kendine soruyor, “ben bu toplumda bir bireydim ve saygınlığım vardı. Ne oldu da bu duruma düştüm?

Bu iki thamadenin yaşamı sosyolojik açıdan iyi bir ders. İnsanlar; eğer kendilerini toplumun ya da ortak olduğu grubun dışında hissediyorlarsa davranış bozuklukları sergilemeye başlıyor.  Önce içinde tuttuğu duygularını zamanla dışa vurma eğilimleri gösteriyor. (Bunun yaşla da ilgisi yok. Genç bir insanda toplum dışına itildiği duygusunu yaşıyorsa aynı sorunları farklı biçimlerde yaşıyor.)
O nedenle hem kendine hem çevresindekilere zarar verme aşamasına geliyor. Bir damlanın durgun suya düşmesi gibi, büyüyerek işin içinden çıkılmaz batağa giriyor.

Bu tür davranış bozukluklarından kurtulmanın en sağlıklı yolu; xabzeyi yaşam biçimimiz haline getirmektir. Çünkü, insan ilişkileri; tümüyle karşılıklı iletişime ve seremoniye dayalıdır. Bir Çerkes; çocuk yaştan başlayarak toplum içinde nasıl davranılması gerektiğini öğrenir. İlişki kurduğu insanların kendinden küçük ya da büyük olması, davranış modelini değiştirmez. Bulunduğu toplumda da aynı kurallar olduğu için yaşamı sorunsuz devam eder.

Hep diyoruz. Çerkes olmak kolay değil. Ben Çerkes’im demekle Çerkes de olunmuyor. Nice insan görmüşsünüzdür; sular seller gibi Çerkesce konuşur. Ancak xabzenin yanına hiç uğramamıştır. Lümpendir, bıçkındır, düğünde silaha sarılıp, thamadelerin yanında havaya kurşun yağdırır. Örnekleri kendiniz çoğaltınız.

Bu durumda karar vermek gerekiyor. İki thamade, iki ayrı ölüm biçimi. Şimdi evinizde ve çevrenizde thamadelere nasıl davrandığınızı yeniden gözden geçiriniz. Gerçekten xabzeye uygun mu davranıyorsunuz?

Onlarla konuşurken ses tonunuzu bir test edin. Kurduğunuz iletişiminizde yüksek sesle ve birazda çocukla konuşuyormuş tavrı var mı? Hafif bir alay?

Davranışlarınızı iyi test ediniz.

Eğer yaşlılarımızın bazı şeyleri anlayamayacaklarını sanıyorsanız çok kötü yanılırsınız.

SonSöz
Çerkes, thamadeye saygısını elini öperek değil varlığını hissettirerek gösterendir. (Kuban)