İNSANLIK, ADIĞAĞE, APSUVARA VEYA ÇERKESLİK

TLETSERUK Nahit Serbes
23.09.2011

İnsanlık, Adığağe, Apsuvara veya Çerkeslik kendi isteğimiz ile erişebileceğimiz bir ayrıcalıktır, ancak, uyulması gereken yazılı ve sözlü hepimizin bildiği veya bilmesi gereken kuralları vardır.

Çerkeslikte oturuşun bile çok dikkat edilmesi gereken bir husus olduğunu sanıyorum, hiçbir arkadaşımıza hatırlatmaya gerek yoktur, büyüklerimizin yanında rahat oturmak, arkada isek ön sıraya yaklaşmaya çalışmak, ellerimizi oraya buraya koymak veya kaykılarak oturma şekli hiç tasvip edilmeyen bir durumdur.

İnsanlık ve insanlığa ait konular hepimizce malum, fakat bazıları tarafından uygulanmıyor. Bilginin yanı sıra “kıyafet” üzerinde durulan ve çok önem verilerek hata yapılmaması özen gösterilmesi gereken bir husustur. Burada dikkat edilmesi gereken kıyafetin kişiliğimizin aynası olduğu gerçeğini hiçbir zaman unutmamamızdır.

Çerkeslerin sofralarında hassasiyet gösterdikleri bir gelenek daha vardır. Küçükten başlayarak yukarı doğru söz vermek ve en sonunda da büyük ile sözü bağlamak. Anavatanda ziyaret ettiğim sofralarda da bunu böyle gözlemliyorum. Bu önemli bir “yazılı olmayan” eğitim uygulaması olarak değerlendirilebilir. Bu yemekli toplantılarda söz ilerledikçe kolaylıkla fark edilebilen bir içerik zenginliğini gözleyebiliriz, bu gelenek güzel konuşma ve söz estetiğinin zamanla artarak, gelişmesidir.

Genç kardeşlerimizin çok değerli üstatların sözü nasıl, ne zaman, ne tonda, ne amaçla kullandıklarını izleyip, üsluba alışmaları gereklidir.

Sizlerle şimdi de yaşadığım bir sahneyi paylaşmak istiyorum; kardeş sofralarımızdan birindeyiz. Thamade söze başlamış. Her zamanki samimi ciddiyetiyle ceketini iliklemiş yaşadığı bir hatırayı anlatarak bir vurgu yapıyor. Ancak, sırtı dönük iki kişinin konuşmakta oldukları meseleye olan ilgileri, onları maalesef konudan uzaklaştırınca sözler karışmaya başlıyor. Muhterem thamademiz her zamanki nezaketi ile konuşmasına kısacık ara veriyor ve öne doğru eğilerek her zamanki büyük nezaketi ile “kardeşlerim bakın burası oldukça önemli, belki yararlanırsınız” diyerek uyarmak durumunda kalıyor, sonrasında söz devam ediyor ve sonlanıyor.

Sofradaki farklılık ve ciddiyete ait kurallarımızdan birisi de bir kardeşimiz yerinden kalkıp konuşmaya başladığında sofrayı paylaşan tüm kardeşlerin yemeğe ara vererek dikkatlerini bu kardeşe yönlendirmesi, hem öğrenebilecekleri bir şey varsa öğrenmeleri, hem de konuşmakta olan kardeşe gösterilmesi gereken saygıda kusur etmemiş olmalarıdır.

Bize düşen görev genç kardeşlerimize mümkün olduğu kadar süratle yeni katıldıkları ortama uyum sağlamalarına destek olmak, onlara yol göstermek ve gençlik dönemlerini insani değerlerle hızla doldurmalarını sağlamak, insani öğretileri özümsemelerine destek olmaktır.

Çerkeslik, hepimizce malum, çok uzun yıllara geri giden bir meslektir. Zaten en başta işaret etmek istediğim “İnsan olmayı istemenin tamamen bireye ait” olması gerçeğidir.

Bizlerin görevi kurallarımızı değiştirip deforme bir organizasyonun parçası olmaya değil birbirimize o yüksek “kardeşlik” duygusu ile bağlanmaya çalışmaktır.

Çerkesliğin amacı, bütün insanlar arasında kardeşlik bağlarının kurulması; insanlığın, hürriyet ve ahenk içinde gelişerek ilerlemesi ve doğru yolun aranmasıdır.

Çerkesler, aşağıdaki prensipleri değişmez sayar:

Ahlâk sağlamlığını en başta gelen ilke olarak şart koşar. Çerkesliğin tarihi ilkeleri ve ülküsü sır değildir.

Çerkeslik, bütün insanlar için ortak bir insanlık ülküsünün gerekliliğini kabul eder.

İnsan kişiliğine saygıyı; bütün insanların iyiliğine çalışmayı; ferdin hürriyetini ve ahlakî sorumluluğunu; insanların hak ve vazife eşitliğini; lime saygıyı; birer prensip olarak benimser. Başkalarının vicdan, inanç ve düşünce hürriyetlerine saygı gösterir.

Üyelerinden, öğrenme ve öğretme görevlerini, severek yerine getirmelerini ister.

Çerkesler, din, mezhep, ırk, dil, inanç ve sosyal durum ayırımı gözetmeksizin, kendi arasına, iyi ahlâklı, namuslu, şerefli ve aydın kişileri alır. Hiçbir inanç ve ülküye bağlı olmayan kuruntulu kişileri sinesine kabul etmez. O tip kişilere sen Çerkes olamazsın derler.

Çerkesler, kendi aralarında birleşerek, Xase adı verilen dernekler kurarlar. Dernek, insan hırslarının giremeyeceği, tarafsız ve sakin bir yerdir. Burada dini tartışmalar yapılamaz. Sırf Xabze kurallarını öğrenme ve öğretme amacı ile insani her konu üzerinde konuşmalara izin verilir; ancak kardeşlerin düşünce hürriyetlerini kısıtlayacak veya kutsal duygularını incitecek netice ve kararlara varılamaz.

Çerkesler, bir insan ve bir vatandaş olarak, ülkelerinin yasalarına uymak, vatanlarına şerefle hizmet etmek mecburiyetindedirler. Her Çerkes vatanına sadakatle bağlıdır. Ülkesinin yararlarını, bağımsızlık ve hürriyetini, dirlik ve düzenliğini korumayı, kutsal bir görev bilir.
İnsanı güçlendiren ve daha iyi yapan çalışmanın her türlüsünü, ister el, ister fikir işçiliği olsun, aynı derecede şerefli sayar.

Yukarıda tekrarlayarak sıraladığımız ilkeleri bir miktar daha akılda tutarak sizlerle paylaşmak istediğim son alıntı, büyük üstatlarımızdan Kazanuko şöyle demiştir: İnsanlık metinlere bağlı değildir, alelade tanımlamalarla yarım bilgiler yanlışlıklara yol açar.

Çerkeslik bir eriştirme bilimidir. Eriştirme yeni bir başlangıç anlamına gelir, yani daha asil bir hayata giriş demektir.