İŞPORTACI

Mefewud Nartan

* Ankara’nın üniversiteli işportacılarına

İşporta deyip geçmeyin, o tezgahta ne insanlar harman olur. Kaç-kovaladan ibaret değildir. Bir bakarsın ki sizin tezgah, dergaha dönmüş. Bütün bir caddeyi herkesle paylaşacak kadar yüreğiniz geniş, gözünüz açık olmalı. Gözünüze değecek dalın budağın hesabı sorulmamalıdır. Bağırması, çağırması susup beklenmesi bilinmelidir. Zor iştir, ekmeğini taştan, taş kaldırımdan çıkarmak.

Her ülkede paranın aktığı bir şehir, her şehirde tezgah açacağınız paralı bir bulvar vardır. Gözüne kestirdiğin caddeden herkes gelir geçer de, sen oranın parçası gibi oluverirsin.

Biraz sen kokar, biraz sen cadde kokarsın. İş yerindir, sahibi gibi dikilirsin. Bütün müşterilerin işportacıyla daima arası iyidir. Müşteri ucuzu, çalışkanı, kalenderi sever. Hep o resmî elbisenin kovaladığı sivil vatandaştan yana olur. Elindeki tişörtü yerlere atıp gitmez. Zabıta baskınında o da bir kenara siner, fırtınanın dinmesini bekler. Tezgahı bulup parasını vermeden asla gitmez.

İşportanın incelikleri kolayca öğrenilmiyor elbette. Üniversite sıraları ile işporta tezgahı arasında mekik dokumalarda olunca, bir entelektüel bakıyor mesleğe insan. İncelikleri ayrı öğreniliyor, işbölümü daha sistematik ve tartışılarak belirleniyor ortağınla.
– Hangi caddede kim, ne satıyor?
– Aşağıdan zabıta gelirse, yukardan kaçacağımız en uygun cadde hangisidir?
– Zabıta bir yana, işportanın ağabeyleri bizi himaye eder, barındırırlar mı?
– Bütün bunları düşünürken gözlerdeki korku nasıl gizlenir?

Kolay olmuyor elbette bunları öğrenmek.

Biraz felsefe okumuş işportacıların ortaklığı, teoride çözümler üretmekle başlıyor.
– Tezgah, çabuk toplanabilir olmalı.
– Tezgah, satacağın mal ile zıt renklerde fon oluşturacak şekilde seçilmeli.
– kulpu olmalı, boş bir çanta yanında daima hazır bulunmalı.
– Ayakkabılar daima spor olmalı.
– Entelektüel ortağın biri, yüksek bir yerden zabıta kollamalı, satış konusunda daha yetenekli olan tezgahın başında durmalı.
– Zabıta geldiğinde gelecekte hariciyeci olacak ortak, diğerine ıslık çalmalı ve haber vermeli.

Teorisi mükemmel olan her şey pratikte mükemmel olamayabiliyor. Bu nokta hiçbir zaman gözden kaçmamalı. Örneğin yüksek yerdeki entel ortakla zabıtayı yan yana sizi seyrederken görebilirsiniz. Kaçması gereken ortağın yorum yapmaya çalışması aptallık olur, onun görevi kaçmaktır. Sonra bir sokak ötede bu durumun, eleştiri ve öz eleştirisi nefes nefese yapılmalıdır. Bağırması gereken acemi ortak yanında aniden biten zabıtadan utanmış bağıramamış olabilir. Bu durumda alınacak dersler ve dikkat edilmesi gereken hususlar hemen oracıkta halledilmelidir.
– Haber verecek ortak asla alçak sesle ve “affedersin arkadaşım kaçabilir misin” gibi cümle asla kurmayacaktır.
– Yüksek sesle ve yanında zabıta olsa da sorunu çözecektir.
– Satın alınan malların elde kalma riski tekrar hatırlanarak, durum gözden geçirilmelidir.
– Bu tür bir geri besleme ve eğitim çalışması muhakkak motivasyon içerikli konuşmalarla tamamlanmalıdır.
– Her iki müteşebbis, bir süre caddeden geçen gamzeli güzellikleri seyrederek dinlenmelidir
– Karınlar açsa bir akşam simidi alınıp, bu seyir süresi yemek molası olarak değerlendirilmelidir.
Satıcının satış yaptığı mekan ile sesinin yüksekliği arasında kesinlikle bir bağ vardır. Seçtiğiniz mekan bir meydan ve uzak köşelerde başka tezgahlar varsa, güvendesiniz demektir. Gırtlağınız patlayana kadar bağırmanızda hiçbir sakınca yoktur. Ancak satışı arttırıyor olsa da bunu asla bir tüp geçitte yapmamalısınız.
– Tüp geçidin işportacısı daha nahif olmalıdır.
– Sattığınız ürünün el yapımı ve sanatsal bir yönü varsa, hiç ses çıkarılmamalıdır.
– Tezgahta gayet şirin, olgun gözükmeli, bir sanatçı edasıyla sessiz oturulmalıdır.
– Bir gözünüz ortağınızdan asla ayrılmamalıdır.
– Tezgahın başının kalabalık olması her zaman iyiye işaret sayılmamalıdır.
– Ne oldum dememeli, ne olacağım denmelidir.

O kalabalıkta mallara uzanan ellerden birinin her an bir zabıtaya ait olacağı akıldan çıkarılmamalı, böyle bir durumda centilmence o el sıkılmalı, tezgah teslim edilmelidir.

Bu tür hazin durumlar, eğitim sürecinin bir parçası olarak değerlendirilmeli, zaman zaman malları geri almak için zabıta karakollarında “abi, abi ya” pozisyonlarına düşülse de, işportacılıkta kriz yönetimi iyice kavranmalıdır.

İşportayla birlikte o sokağı, caddeyi tanırsınız. Her gün gelen dilenciyi tanır para bozdurursunuz. Para bozdurdukça senden daha iyi para kazandığını anlar, bozulursunuz. Esnaf sizden hoşlanmasa da hepsini tanırsınız. Caddenin müdavimlerini, yandaki dershanenin kızlarını, karşıdaki biletçiyi, çöpçüyü tanırsınız. Onlar da sizi tanırlar. Tezgahı toplayıp selamlaşırsınız.

Bir de sokakların romantizmi vardır. Akşam tezgahın toplandığı, asfalta yayılıp hesapsız oturduğunuz, düzensiz paraların sayıldığı zamanlar…
Oynamış parke taşlarının sesleri, topuklu ayakkabı tıkırtıları, şehrin telaşının bitmeye yüz tuttuğu saatlerin keyfi sonuna kadar çıkarılmalıdır.

Tezgah tam zamanında toplanıp, yağmur da başlamışsa, hemen kapanmış bir bankanın önüne oturmalı, ağızdan çıkan buhar ve sigara dumanına sarılıp şehrin ta tepesine çıkmalı. Sevgiliye haber uçurmalı, akşam bir sinemaya gidip, bu şehri ve seni seviyorum diyebilmelidir işportacı.