KAZIM TAYMAZ’A SAYGI…

Sezai Babakuş
08.11.2010

Hayat böyledir, çare yok; herkes sırası geldiğinde sonsuzluğa akıp gider. Sonsuzluk çağrısı kimine gencecikken ulaşır (isyan ederiz), kimine uzun bir yaşam bahşeder (minnet ederiz). Belki aslolan, hayatı yaşarken kaç yürek ısıttığımızdır ve kaç bakış sevindirdiğimiz…

Kazım Taymaz, hem uzun bir hayat sürdü hem çok yüreğe dokunup çok kişiyi sevirdirdi. Hem de çok çok. Bize, ona imrenmek ve saygı duymak düşer.

Adını ve onyıllardır yoksunluğa meydan okuyuşunu, köy köy dolaşıp binlerce yoksul çocuğun okumasını ve hayata tutunmasını sağlayan insanüstü çabalarını hep  duymuşumdur. Onunla tanışmam-merhabalaşmam 2000’de olabildi, Demokratik Çerkes Platformu’nun bir toplantısında… Bu çok şey başarmış adamın, sizi kendisiyle eşitleyen tevazusuna kapılmamak mümkün değildi. Dakikalara sığan uzun hoş bir sohbetti; ilgisi, samimiyeti ve sıcaklığı içimi ısıtmıştı. Sevgiyi ve bilgiyi bu kadar bütünleştiren başka bir “tamada” tanımadım. Keşke kendisinden daha çok ders almayı becerebilseydim!..

Kazım Amca’yı en son 3 Ekim 2006’da, oğlu Murat’ın cenazesinde gördüm. Çocuğunu kaybeden ana-babaların, “onun yerine ben gitseydim” diyen ağıtlarını çok duymuşumdur. Kazım Amca bilgedir, sonsuzluk çağrısının kimine erken ulaştığını bilir. Bilir de, yine de

“Murat’ın yerine ben gitseydim” demekten kendini alamaz. Sessizce söyler, bakışıyla… Çerkeslik böyledir işte, acıyı kendi içine akıtabilmek gerek. Kazım Amca da çığılığına hükmetti, acısını için için seslendirdi. Duyduğum en sahi, en içten ağıttı bu.

Şimdi, oğluna ve kendinden önce giden sevdiklerine kavuşmak üzere yola çıktı. Murat iyi garmon çalar. Eminim, babasını Kafkasya’nın ılık ezgileriyle karşılayacaktır. Hiç kuşkum yok, baba-oğul ışıklı bir bahçede sonsuzluğun keyfini sürecekler.

Güle güle Kazım Amca, Murat’ı bizim için de kucakla…