KÜLTÜREL FARKLILIK VE KÜLTÜREL BENZEŞME

Mahinur Çakır

Toplumları birbirinden ayıran kültürel özelliklerin bütününe kültürel farklılık adı verilir. Toplumda farklı kültürel grupların olması o toplumun kültürel zenginliğini gösterir. Kültürel farklılıklar da ancak kültürel hoşgörüyle geliştirilip zenginleştirilir. Toplumlar, kültürel farklılıklarını koruyup geliştirdikleri gibi ortak kültürel özellikleri de geliştirmeye çalışırlar. Bir ülkede farklı kültürlerin birbirleriyle kaynaşması kültürel benzeşmeyi geliştirir. Özellikle kitle iletişim araçlarının gelişmesi ve yaygın kullanılması, kültürlerin birbirlerini daha yakından tanımasını sağlamıştır.

Farklılıklarla birlikte yakınlaşma ya da benzeşme gerek ulusal gerekse de
uluslar arası kültürü zenginleştirir. Örneğin; bir insanın gerek ana dilini konuşması gerekse de bir başka dili öğrenmesi kültürel yakınlaşmayı ve zenginliği gösterir. Bireylerin farklı kültürel özelliklere hoşgörü ve saygıyla bakmaları, toplumsal uyumun ve beraberliğin sağlanmasında önemlidir.

Gördüğümüze güvenebilir miyiz? Kültürel farklılıkları işleyen bir hikaye…
James Harris isimli bir Afrikalı-Amerikalı profesör Kızılderili kökenli çocuklara eğitim konusunda seminer verir. Seminerde 60 adet Kızılderili çocuk bulunur. Seminer oldukça canlı ve eğlenceli geçer. Fakat seminer bittiğinde Dr. Harris oldukça üzgün olarak:

“Tam bir başarısızlık” diyerek duygularını belirtir.

Semineri gözlemlemek üzere orada bulunan Çinli bir psikolog “Hayır, aksine çok büyük bir başarıydı. Çocukların sizi ne kadar çok sevdiğini görmediniz mi?” diye sorar.

Profesör üzüntü içinde devam eder “Ama yüzlerinde hiç ifade yoktu”.

Çinli psikolog açıklamaya başlar “Afrikalı-Amerikalı öğrenciler için bu beklenti doğru olabilir ama Kızılderili kökenli çocuklar için pek geçerli değil. Bu çocuklar kültürel olarak ister negatif olsun ister pozitif, toplum içinde duygularını gizlemek üzere eğitilmişlerdir. Sonuç olarak yüz ifadelerinden duygularını anlamak oldukça zordur. Kızılderili insanlar her zaman duyguların gizlenmesini olgunluk ve bilgelik olarak görmüşlerdir.”

Profesör ikna olmamış bir şekilde devam eder “Defalarca sormama rağmen bir tane bile soru sormadılar”.

Çinli psikolog açıklamaya çalışır “Sormadılar çünkü size saygı gösteriyorlardı. Pek çok Kızılderili, topluluk içinde soru sormamak gerektiğine inanır. Bunun nedenleri arasında;

1) Eğer akılcı bir soru sorarsa dikkatleri öğretmenin üzerinden alıp kendi üzerine toplayabilir. Bu alçak gönüllü bir davranış sayılmaz ve bir açıdan kendini gösterme çabası yada ukalalık olarak görülebilir.
2) Eğer soru aptalca ise gülünç duruma düşebilir.
3) Soru iyi yada kötü olsun öğretmenin yeterince açık olmadığı izlenimi doğurabilir. Bu büyüklere saygı gösterilmesi kuralına direk olarak karşı çıkmak demek olur.

Sonuç olarak hiç bir zaman Kızılderili bir kişinin Amerikalı birisi kadar soru sormakta istekli olmasını bekleyemezsiniz.Sanırım bütün Kızılderililerin Söz gümüş ise Sükut altındır (Speech is silver, silence is golden) lafına gerçekten inandıkları söylenebilir”

Bu sırada konuşmayı dinleyen Kızılderili kökenli okul müdürü kendilerine yaklaşarak merakla Çinli psikologa sorar “Afedersiniz ama bizim hakkımızda bu kadar çok şeyi nerden biliyorsunuz?”.

Çinli psikolog gülümseyerek cevaplar “Sanırım Kızılderililerin bir kaç bin yıl önce Asya’dan göç ettikleri size yabancı bir bilgi değil. Asyalı kuzenlerinizin bazı etnik özellikleri paylaşması doğal değil mi?”