KÜLTÜRÜMÜZ MAGAZİNLEŞİYOR MU?

YEMUZ Nevzat Tarakçı
25.08.2007

“Kâfe” yetmez, “kaşenlik”le bitmez. 

Gönülde yok, zihinde yok!

Evde, sokakta yok!

İşyerinde, sanayide, okulda yok!

Gecede yok, gündüzde yok! 

O hafta düğün varsa hatırlıyor Çerkes olduğunu.

Yakında derneğin gecesi yapılacaksa gündeminde “Adige”lik.

O muhteşem dans ekipleri Türkiye turnesindeyse aklına geliyor Kafkaslılığı.

Ya diğer zamanlar?

Diğer zamanlar kültür tatilde.

Kimlik tamirde.             

Dil uykuda. 

Nerede hani kültürümüz, hani nerede değerlerimiz?

“Ben böyle de mutluyum ve dahi kendimi ilgili, bilgili, duyarlı kabul ediyorum.”

“Nerde düğün varsa ordayım.”

“Evde, duvarda asılı ya derneğin takvimi.”

“Diğer duvarda da gümüş Çerkes kaması.”

“Arabada da figürlü çıkartma.”

“CD çalarda da takılı ya Kafkas müziği. “

“Bilgisayarımın ekran koruyucusu da Kafkas motifi.

“Yaşımız ilerlerse cenazelere de gideriz.”

“Daha ne olsun fazlası aşırılık olmaz mı?”

“Zorlamasınlar lütfen ilgiliyim, bilgiliyim ve duyarlıyım işte.” 

Arkadaş “kâfe “ yetmez, “kaşenlik”le bitmez!

Bu magazinleşmiş kültür kırıntısıyla bu muhteşem kültür yaşamaz! 

Tuhaftır, gençliğimizin ekseriyeti bu kırıntı ile de mutlu, bununla da övünüyor.

Sembolik de olsa yaşıyor bu kadarını, mutluluk duyuyor bu kadarıyla!

Kaçırmıyor hiçbir düğünü.

Dil bilmese de oynayamasa da.

Zevk alıyor toplantılardan, konuşmalardan anlamasa da!

Kafkaslıyım diye övünüyor kültüründen bihaberse de.

Ne kadar kanaatkâr(!) değil mi?

Duygulanıveriyor(!) insan.    

Hani yaşamalıydı bu kültür?

Hani söz vermiştik, her şeye rağmen yaşatacaktık benliğimizi sonsuza kadar.

Hani elleri tutuşturacak, gönülleri birleştirecektik.

Hani dilimizi daha iyi öğrenecektik?

Hani birbirimizi daha fazla sevecektik?

Hani geleneklerimizi öz kaynağından okuyarak, araştırarak öğrenecektik?

Hani az konuşup çok iş yapacaktık? 

Ne oldu, hani ne oldu bize?

Yoksa dilini kullanamayan, kimliğine sahip çıkmayan toplumların akıbetini duymadık mı?

Yoksa kültürü bilinçli yaşamakla,

Kültür kırıntılarıyla gönül eğlendirmeyi mi karıştırıyoruz birbirine?

Yazık olmaz mı muhteşem maziye? 

Yetmez arkadaş yetmez, “kâfe” oynamakla, “kaşen” seçmekle bitmez.

Bilinç lazım, ümit lazım, örnek lazım, yürek lazım!

Olmaz, olmaz efendim!

Ortam oluşmadan olmaz!

Sevdirmeden olmaz!

Kitapsız, gazetesiz olmaz!

TV’siz olmaz!

Filmsiz, dizisiz hiç olmaz!

Bu da yetmez, emek vermeden kafa patlatmadan asla olmaz! 

Eğlenceye, güncelliğe, esir olmuş bir gençlik.

Hayat pratiğinde kültürel derinlikten mahrum bir gençlik.

Hayatın elini bilinçle tutamayan bir gençlik.

Günümüzün en büyük katili olan “ öteleme, erteleme” alışkanlığıyla yanlış yaşayan bir gençlik.

Yargılayıcı, duygu kontrolünden uzak, enaniyeti devleşmiş bir gençlik.

Tertip ve düzene uyumu körleşmiş bir gençlik.

Yok olan dilinden, kaybolan kültüründen habersiz bir gençlik!

Büyük düşünmeyi unutmuş magazinlerde boğulmuş bir gençlik. 

Böyle bir gençliğin varlığında hemfikirsek kıralım bu zinciri!

Kültürün, duygu ve hevesle değil, akıl ve mantıkla yaşayabileceğini,

Vitrine koyduğumuz bir iki malzemeyle göz boyayarak, gönül eğlendirerek,

Kendimizi kandırarak bu kültürü yaşatamayacağımızı anlayalım.

Anlayalım da gereğini yapalım. 

Bu konuda, biz büyüklerin özel bir sorumluluğunun olduğu asla unutulmamalı.

Hoşgörü, uzlaşma ve diyalog merkezli basiret ve sağduyu eksenli,

Ilımlı, ölçülü, sıcak bir ortam oluşturmalıyız. 

Eğer geçersiz bahanelerle gereği yapılamadığı için yok olursa bu kültür,

Yitirilirse bu gençlik,

Kimin söylenecek sözü kalır ki? 

Kültürümüz gücümüz, gücümüz yüreğimizde olsun!

Yüreğimiz sevgi ve umut dolsun.