OLMUYOR BÜYÜK BAŞKAN OLMUYOR

YEMUZ Nevzat Tarakçı
11.04.2013

Çok isterdim övgü dolu ifadelerimi sürdürmeyi ama olmuyor işte olmuyor!

İnsan, güvendiği dağlara yağan karları görünce üzülüyor, kahroluyor.

Hani, dil mızrak gibi kullanılmayacaktı?

Hani, farklı düşünenlerle ötekileştirme acizliği yaşanmayacaktı?

Hani, gönüllere girmenin sırlı anahtarı tatlı söz ve mülayim tavırdı?

Olmuyor başkan, olmuyor!

Hani, en zorlu çıkmazımız “dağınıklığı” gideriyorduk!

Hani, sevgi, hoşgörü ve sabırla toplumu kucaklıyorduk?

Hani, hep soydaş değil bazen de kardeş diyecektik?

Hani, içinde yaşadığımız büyük toplumun dertleriyle de dertlenip, uyum içinde birlikte çözüm arayacaktık?

Yalan mı oldu her şey?

Olmuyor büyük başkan olmuyor, işler iyi gitmiyor.

İşte bak, birileri inanmasa da istemese de barış süreci devam ediyor.

Söyler misiniz, bu sürecin neresindeyiz biz?

Peki, mevcut iktidarla biraz daha sıcak ilişkileriniz olsaydı Suriye çabalarınız daha güzel netice verebilir miydi acaba?

Yoksa iktidarla yakınlaşmanızı istemeyenler mi var?

Temsil ettiğiniz kurumun kaderi mi CHP’nin arka bahçesi olmak?

Öyle ya, sağ iktidarın iktidarı mı olurmuş…

“Tu kaka onlar!”

Geç bunları geç…

Olmuyor başkan olmuyor, ezber bozulmuyor!

Hani, üslubumuz yumuşak, kollarımız geniş olacaktı?

Hani, sabırlı, hoşgörülü ve tahammüllü olacaktık?

Hani, kültür arkadaşlığı kadeh arkadaşlığının önünde olacaktı?

Olmadı başkan, olmadı!

Yoksa tüm mesainizi 21 Mayıs ve “Soçi“ mi alıyor sizin?

Sakın, 21 Mayıs’lar kültürel bilinci geliştirmeyi bırakıp ötekileştirme ve öfke değirmenine su taşımasın!

Hele de bu 21 Mayıs!

Bakalım Türkiye ve dünya barış sürecini konuşurken 21 Mayıs’ta Samsun’dan nasıl bir ses yükselecek?

Dünyayı daracık pencereden seyredenlerin kavga ve öfke dili mi yoksa kuşatıcı hoşgörü dili mi?

Bu sıcak süreç içinde yapılacak anma programında, 21 Mayıs’ın vereceği mesajın öneminin layıkıyla anlaşılmış olmasını ne kadar isterdim!

Ah keşke, mesajlarımız daha birleştirici daha kuşatıcı olsaydı!

Toplantılarımız, istişarelerimiz yangından mal kurtarma operasyonuna dönmeseydi.

Anlamıyoruz ki kim kimden ne kaçırıyor?

Olmadı başkan, olmadı!

Hani, ezber bozacaktık?

Hani, dokunulmayanlara dokunacak, gücümüzü katlayacaktık?

Yoksa toplum inanmıyor mu size?

İnandıramıyor muyuz toplumu?

Korkarım bu gidişle bazı kurumlarımız, emekli liberallerin lokaline dönecek.

Olmuyor, inan olmuyor!

Kuraldır, yönetici, yöneticiliğini yaptığı kitleyle, uyumlu, ölçülü olmak zorundadır.

Malumdur, halkın yürekten desteklemediği yönetici güç bulamaz ve uzun süre yaşayamaz!

İcraatlarıyla toplumunun takdirini kazanıp kitlelere mal olmuş büyük yöneticilerin yanında ne yazık ki tabanını anlayamamış, kılavuzlarıyla birlikte kadehlerde boğulmuş yöneticiler de vardır.

Hiç şüphesiz STK yöneticiliği, toplumunu anlayabilmiş, ezberini bozmuş, samimi kılavuzlarla çalışan, ufku, üslubu ve hoşgörüsü olan insanların işidir.

Bu nitelikleri taşımayan başkanlar mutlaka görevlerini sürdürmek zorundaysa görevlerini kimsenin görmeyeceği bir yerde icra etmeleri daha hayırlı olmaz mı?

Sayın Başkan,  her çalışmayı gören, dinleyen, değerlendiren, tartmayı bilen zihinler var etrafta, bunu asla unutmayınız!

“Sen çok yaşa padişahım!” diyenlere de fazla inanmayınız.

Olmuyor başkan, inan olmuyor!

İnsanın aklına bazen kötü şeyler geliyor…

Ufukta doğumu bekleyen ümitlere, yeni dostluklara, hoşgörü ve diyaloga merhaba demek dururken; moralsizlik, ümitsizlik ve öfkeyle, farklılıkları dışlayarak, ufukları karartarak kalın duvarlar örmek, hiçbirimizin hakkı olmasa gerek.

Olmuyor…

Böyle hiç olmuyor.