ÖLÜMDEN BETER

YEMUZ Nevzat Tarakçı

Neden bazı insanlar söylem ve eylemleriyle hayatı değil ölümü yeşertmeye çalışır?
Niçin bazı yetkililer ölümü renklendirip durur?
İnsanın amacı,, ölmek değil yaşamak olmalı değil mi?
Hem de hayatı doğru ve dolu dolu yaşamak!
Doğan her varlık elbette ölecek ancak yaşarken ölmek de var!
Hatta ölümden beteri de…

ÇOK ACI
Yeterli bilgi ve birikime sahip donanımlı bir insan, kanaatini söyleyemiyor, fikrini açıklayamıyorsa…
Düşüncesini savunamıyor, yeri geldiğinde doğruları haykıramıyorsa…
Bu durum, ölümle eş değer değil mi?

ÖLMEKLE EŞDEĞER
“Ölümden daha kötü ne olabilir ki?” demeyin!
Toplumun eğitimsizliği ve cehaleti, ölümden daha beter!
Her söylenene inananlar,
Hiçbir şeyi sorgulamayanlar,
Hakikat karşısında sus pus olanlar,
Korkanlar,
Konuşamayanlar,
Susanlar, pusanlar… yaşayan ölüler değil mi?
O halde;
Korkmayan,
Özgür düşünen,
Okuyan,
Üreten,
Sorgulayan
Haykıran,
Ezberini bozan,
Kritik ve analiz yapabilen,
Empati kurabilen bireyler mutlaka yetişmeli!
Hem de acil!
Yoksa işimiz çok zor!

EĞİTİM ŞART!
Katmerleşmiş eğitim sorunlarıyla boğuşan bir toplumda işler elbette iyiye gitmez!
Kokuşmuş  bir eğitim sistemiyle duyarlı, donanımlı gençlik yetiştirmek elbette imkânsız!
O halde toplumların birinci gündem maddesi “eğitim” olmalı.
Ne yazık ki aile ve okuldan soğumuş, sanal âlemde kaybolmuş, boğulmuş, inanç ve kültürel değerlerinden habersiz bir nesil yetişiyor.

EĞİTİM SİSTEMİ ÇIKMAZDAYSA
Bir ülke, eğitim sistemini gerçekçi temeller üzerine oturtamazsa o ülkede cılız ruhlu bireyler yetişir.
Bu zayıf ruhların; iradeleri, zekâları ve vicdanları da gelişmez.
Bilgiyi ve değerleri zekâyla, ahlakla, vicdanla ve iradeyle yoğurmayan toplumlar otoriterliğe kayar.
Ezberci, kuru ve sıkıcı bir eğitim anlayışıyla nereye kadar gidilebilir.

YOZLAŞMA
Eğitim sistemi iyi çalışmayan her toplumda yozlaşma başlar.
Dilde yozlaşma,
Eğlencede yozlaşma,
Kılık kıyafette yozlaşma,
Sanatta yozlaşma.
Tüm toplumsal değerlerde yozlaşma…
Sözün özü, okumayan, araştırmayan, sorgulamayan, umursamaz, vurdumduymaz bir nesil geliyor.
Biz, ne yapıp ne edip insan hakları ve demokratik ilkelere saygılı, sağlıklı, neşeli, okuyan, sorgulayan, farklı görüş, düşünce, inanç, anlayış ve kültürel değerlere hoşgörüyle bakabilen, donanımlı gençler yetiştirmek zorundayız.
Ama nasıl, ne zaman?
Hangi sitem, hangi kadroyla?

AİLEYE BÜYÜK İŞ DÜŞÜYOR
“Çocuklar, sözlerinizi değil ayak izlerinizi takip eder!” ifadesi ne de güzel anlatıyor doğru eğitim metodunu.
Kültürel eğitim de bu usulle yapılmalı işte!
Yani, kültürel bilinç sözle yetinilmeyip davranışa dönüştürülmeli.
Ancak o zaman, gelecek kuşaklarla kültür iletişimi sağlanmış olur.
Gençler, gelecekle ilgili en sağlıklı planlamayı ancak ailenin yakın ilgi ve desteği ile yapabilir.

BÜYÜKLER ROL MODEL OLMALI
Kültürüyle tanışma yaşında olan bir nesil düşünün.
Bu nesil, ayak izlerini takip edeceği yetişkin bulmakta zorlanıyorsa,
Model konumundaki kişiler oldukça az sayıda ise vay ki vay gençliğin haline!
Kültürel bilince ulaşmak için düşünen, okuyan, sorgulayan,
Duygu ve düşüncelerini olabildiğince eyleme dönüştüren,
Yürekli gençler yetiştirmek özellikle büyüklerin sorumluluğunda.

OKUMAYAN TOPLUM
“Okumayan insan; düşünce, sanat, kültür, bilim, teknoloji üretemez!” ifadesi ne kadar anlamlı?
Toplum olarak yaşadığımız kültürel ve sosyal birçok sorun ile toplumun okuma düzeyi arasında doğrudan ilişki olduğunu söylemek galiba yanlış olmaz!
Duyarlı, donanımlı, özgür düşünen, duygu ve düşüncelerini korkusuzca ifade eden gençlerin söz sahibi olması temennisiyle…