ÖRNEK BİR THAMADE: ÖZDEMİR ÖZBAY

TLETSERUK Nahit Serbes
08.06.2010

Özdemir Özbay, 1944 yılında Kayseri, Pınarbaşı, Kazancık köyünde dünyaya gelmiş, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu ve avukattır. Birçok yayınlanmış kitabı olan Özdemir Özbay’ın en önemli eserleri arasında Mitoloji ve Nartlar, Çerkeslerin sözlü anlatımları yer almaktadır. Ayrıca çok sayıda araştırmaları, derlemeleri ve makaleleri vardır.


Özdemir Özbay

Saygın Thamade şöyle diyor: Çerkesler astlarına sevgi ve hoşgörü, üstlerine saygı ile davranır. “Çerkes, hem aydınlanmış olması gereken hem de aydınlatandır.” Mevlana’nın gerçeğe ulaşmak için izlediği yol “Hamdım piştim” dediği oluşum Çerkeslikte hiç tamamlanmayacak bir süreçtir. Çerkeslik bilginin ve doğrunun peşinde koşmaktır.

Özdemir Özbay, adeta canlı bir kütüphanedir. 1969, 70, 71 yıllarında TRT’de Halit Kıvanç’ın hazırlayıp sunduğu ve üç yıl devam eden, “bildiklerimiz, gördüklerimiz, duyduklarımız” adlı bilgi yarışmasında üç yıl arka arkaya bütün soruları bilerek, açık farkla birinci olmuştur. Aynı yarışmalarda birinci olan diğer yarışmacılarla yapılan, şampiyonlar şampiyonluğu yarışmasını da kazanan thamademiz bu başarısıyla haklı bir üne kavuşmuştur.

Çerkes Asıllı Sovyet Askerleri
Özdemir Özbay (Yismeyl)

K’UNİPAT Kadir bir gün, babamla birlikte yaşamış olduğu bir olayı, bir anısını anlatmıştı. Bu ilginç olayı anlatmadan geçemeyeceğim. K’UNİPAT Kadir’le babamın askerlik arkadaşı olduklarından söz etmiştim. Köyümüzden babamın akranları olan Zeki, Kadir, amcazademiz YİSMEYL Necip, komşu Kabardey köylerinden beş-on kişi, hatta Pazar ören yörelerinden Avşar gençleri, askerlik görevlerini Kars sınır karakollarında yapmışlar. Askere topluca gitmişler. Sivas’tan Kars’a kadar kâh yürüyerek, kâh atlı arabalarla, bir ayda Çarlık Rusyası işgali yıllarında yapılan dekovil hattında işleyen minik vagonlarla sınıra ulaşmışlar. İçlerinde o dönemin koşullarına göre eğitim görmüş tek kişi babam olduğu için onu Kızıl şakşak sınır karakolunda komutan vekili olarak görevlendirmişler. Diğerleri de yakın karakollara dağıtılmışlar. Kadir ve birkaç kişi babamla kalmışlar. Zaman zaman babamın odasında toplanıp çay içer, ara sıra da küçük eğlenceler düzenlerlermiş. Bir mızıkacı düzeyinde armonik çalan Kadir, grubun gözbebeği durumundaymış. O’nun mızıkasına eşlik ederken memleket hasreti giderirlermiş. Arada coşup oyuna kalkanlar da olurmuş. Yine böyle bir eğlence akşamı, Kadir mızıkası ile makamdan makama, değişik havalara geçmiş. Kâh hüzünlenmişler, kâh gülmüşler. Hep birden el çırparak ıslık çalarak mızıkaya eşlik etmeye başlamışlar. Derken karşıdan Sovyet gözetleme kulesi yönünden aynı tempoda el çırpmaları, ıslıklar duyulmuş. Bizimkiler şaşkınlıkla donakalmışlar. Kısa bir sessizlikten sonra karşıdan Çerkesce sözler duymuşlar: “İyi eğlenceler, neşe’niz bol olsun, ama neden susturdunuz mızıkayı?” Şaşkınlık, sevinç, heyecan karışımı kısa bir an andan sonra karşılıklı konuşmalar başlamış. Karşı yakadaki Sovyet sınır karakollarında Kafkasyalı hemşerilerinin bulunması onları sevince boğmuş. Yıllardır yitirdikleri yakınlarını, akrabalarını bulmak gibi bir mutluluk. Bu tür karşılıklı selamlaşma ve şakalaşma birkaç kez daha yinelenmiş. Olay Kars’ta, Erzurum’da üst makamlarca da duyulmuş. Ancak çok yanlış bir yoruma da neden olmuş. Sovyet askerleri ile ne konuşulabilir? Acaba ülke güvenliği zararına onlara bilgi mi veriliyor? Kuşkular büyümüş, kahramanlarımız topluca daha içerilere, başka görevlere alınmışlar. Yazışmalar, sorgulamalar, sınır protokolü görüşmeleri sürmüş gitmiş. Sonuçta olay açıklık kazanmış. Aklanan kahramanlarımızın bir bölümü eski görevlerine iade olunmuşlar. Bu olayı tüm detayları ile bir kez de babamdan dinlemiştim. Babam zaman zaman bu gençlik serüvenini anımsar ve “Ya. İşte böyle, Kadir’in mızıkası yok yere nerede ise başımıza iş açıyordu” derdi.

Emekli olan sevgili thamademize sağlıklı ve mutlu bir ömür dileriz.