PALAVRACILAR

Bülent Atçı & Ahçıps
12 Haziran 2009

İki Kabardey genci sohbet ediyorlar.

– Voley demiş birisi, benim dedemin bir at ahırı vardı, öylesine uzundu ki; Kısrak at ön kapıdan girer arka kapıdan tayıyla birlikte çıkardı.

– Onu tam bilemiyorum da demiş öbürü, benim dedemin uzun bir mesesi (uzun sopa) vardı ki, avlusuna semaveri kurdurup Zekrey’e çay ikram ederken, yılkısından afacan bir tay Torosları aşmaya kalkarsa, mesesiyle burnuna hafifçe dokunup geri çevirirdi hayvanı.

– Hadi len demiş ilki, nerde salkıyacak deden, o uzunlukta mesesi, deyince

– Dedenin ahırı var ya, demiş öbürü, ne güne duruyor o.

AHÇIPS

Maykop’ta iki Adige meyhaneye giderler. Gündüz girerler meyhaneye ama çok uzun oturup adamakıllı içerler. Çıktıklarında artık gecedir ve gökyüzündeki bir cisme bakıp tartışmaya başlarlar.

Yukarıdaki aydır – güneştir diye. Sonra bakarlar karşı kaldırımda Nalçik’ten tanıdık bir Kabardey.

Kabardey’i hakem seçerler bu anlaşmazlığı çözmek için. Bu yukarıdaki derler, Ay mı, Güneş mi?

Kabardey bir gökyüzüne bakar bir de dönüp bu iki sarhoşun sonu riskli hallerine ve bana niye soruyorsunuz kardeşler der, bun buralı değilim ki.