RADARLARIN GÖREMEDİĞİ GEMİLER: GERÇEK PHILADELPHIA DENEYİ

ABD Donanma savaş gemisi 1943’te tamamen gözden kayboldu mu? Bugün duvardaki kocaman elektrik düğmesine basıp güçlü jeneratörleri çalıştıracağız, bu da etrafımızda esrarengiz bir kuvvet alanı yaratarak hepimizin gözden kaybolmasını sağlayacak. Çünkü bugün hep saçma sapan olarak hatırlanacak “Philadelphia Deneyi”ni ele alacağız.
Söylenenlere göre, 1943 Ekim’inde Philadelphia Askerî Tersanesi’nde, DE-173 numaralı ve USS Eldridge adlı toplarla donatılmış bir ABD Donanması eskort muhribinde bir deney yapıldı. Deneyin içeriği, gemiyi hem göze hem de radara görünmez duruma getirecek bir kuvvet alanı yaratmaktı. Deney hem kıyıda hem de yakındaki gemilerde bulunan yüzlerce, belki de binlerce, denizci tarafından izlendi.
Ne yazık ki, deneyin yapıldığı gemideki tayfa ciddi yan etkilere maruz kaldı. Bazıları geminin metalinin içinde tekrar vücut buldu, bazıları bir daha hiç görülmedi, bazıları da esrarengiz görünüp kaybolmalar nedeniyle yıllarca eziyet çekti veya çıldırdı. Tipik Donanma tarzıyla, hepsi inkâr edildi. Yukarıdakilerin hiçbiri gerçekte olmadı. Ancak olanlar aslında şunlardı: Esrarengiz deney ve korkunç sonuçları 12 yıl boyunca sır olarak tutuldu, bir gün UFO’lar hakkındaki bir kitabın yazarı Morris Jessup, ansızın ABD Donanması Deniz Araştırmaları Ofisi’ne (ONR: Office of Naval Research) çağrılıncaya kadar.
ONR postadan Jessup’ın UFO kitabının el yazısı notlarla dolu bir kopyasını almıştı. Notların hepsi aynı el yazısıyla yazılmıştı, fakat üç ayrı karakter ve üç ayrı renkle. Notlar, Philadelphia Deneyi’nin bütün ayrıntılarını açıklıyordu, ONR de bu notları kimin yazmış, kitabı onlara kimin göndermiş olabileceğini Jessup’ın bilip bilmediğini öğrenmek istiyordu. Jessup çılgın el yazısını derhal tanıdı.
Kendisine Carlos Allende diyen ve yakındaki SS Andrew Furuseth adındaki yük gemisinden deneyi gördüğünü iddia eden bir adamdan bir seri mektup almıştı. Jessup, Allende’yi çatlak olarak gördüğü için umursamamıştı, Allende’nin iddiaları arasında Albert Einstein’ın ona görünmezlik ve ışıktan hızlı seyahat gibi konularda birkaç hafta şahsen danışmanlık yaptığı da vardı. Notlarla dolu kitabın birçok kopyası çıkarılmıştı, sonrası zaten malum: Philadelphia Deneyi hikâyesi popüler kültür dokusunun bir parçası oldu. Arkadaşım, paranormal araştırmacısı Robert Goerman, Allende’nin ONR’ye gönderdiği postanın dönüş adresi olarak kendi memleketi de olan Pennsylvania’daki New Kensington’ın verildiğini fark etti. Philadelphia Deneyi’nin tarihçesini toparlamak için uğraşan Goerman, 1979’da, gerçek adı Carl Allen olan Carlos Allende’nin, yakın bir aile dostunun oğlu olduğunu öğrendiğinde çok şaşırdı. Zaman içinde Goerman bütün hikâyeyi oluşturdu ve dergilerde makale olarak veya History’s Mysteries (Tarihin Gizemleri), Unsolved Mysteries (Çözülmemiş Gizemler) ve The Unexplained (Açıklanamayan) gibi televizyon programlarında yayınladı, sadece bu üç televizyon programı bile kendi başlarına Carl Allen’ın hikâyelerine gereğinden fazla İnanılırlık sağladı.
Carl Allen bir yerde ailenin sürpriz atıydı, kendi başına yaşamayı seven ve çok yaratıcı olan bir hayalperestti, evdeki her şeyin üstüne not almasıyla ve ailedeki herkese her fırsatta acayip yazılar ve iddialar göndermekle ünlüydü. Goerman, USS Eldridge ile ilgili bütün gerçekleri de bir araya getirdi: deney yapıldığında geminin Philadelphia yakınında bile olmadığı, geminin belirtilen dönemde aslında normal görevlerini yapmakta olduğuna dair ayrıntılı ve kuvvetli kayıtlarının olduğu ve şimdiye kadarki bütün gemi mürettebatının deneyle ilgili hiçbir şey bilmediği gibi küçük şeyler. Eldridge, deneyden iki ay önce denize indirilmişti, Albert Einstein’a ve tarihin en şaşırtıcı deneyine ev sahipliği yapıyor olsaydı birileri mutlaka bunu biliyor olurdu.
Carl Allen’ın Philadelphia Deneyi’ne delil olarak sunduğu istisnasız her bir gerçeğin tam bir uydurma olduğu kolayca kanıtlanmıştır. İşte zaten problem de burada. Hükûmet komplolarını tartışırken karşılaşılan sorun, inananların gerçeklere dayanan kanıtları, komplonun bir parçası olarak gördüklerinden, genellikle kabul etmeyi reddetmeleridir.
Bu, biraz Yaratılışçılık ile ilgili tartışmalara benziyor: İnananlar basitçe “Tanrı yarattı.” diyor, burada kanıt veya gerçek söz konusu değil, bu bir inanç meselesi. Eğer hükûmet bir şeyi örtbas etmeye çalışıyorsa, her düzmece iddia komplo lehine bir kanıt oluşturur. Özetle, toplanacak hiçbir kanıt komplo teorisyeni tarafından kabul edilmeyecektir. Komplo teorisyenine göre, aleyhine kanıt aslında lehine kanıttır. Bu şizofrenik kanıtlardan bir tanesi, ABD Donanması’nın Philadelphia Deneyi hikâyesine verdiği ve buraya tıklayarak da ulaşabileceğiniz cevaptır. Tahmin edebileceğiniz gibi cevapta basitçe bu adamın bahsettikleriyle ilgili hiç fikirlerinin olmadığı, söz konusu zamanda iki geminin de nerede oldukları, ne yaptıkları ve görevlilerinin ifadeleri yer almaktadır. Rapor, tahmin edilebilir olmaktan yanı sıra eğlendiricidir de. İlginçtir ki Philadelphia Deneyi hakkında cevaplanmamış bazı sorular vardır. Tahmin edebileceğiniz gibi Eldridge’in ve 1943’te bir keresinde onun yanına demirlemiş USS Engstrom’un iki-üç emekli subayı, Allende’nin bir barda gözden kaybolduğunu söylediği kişi olduklarını veya kendilerini boyutlar arası nakledilmiş bulduklarını iddia etmişlerdir.
Philadelphia Deneyi’nin bir popüler kültür olayı olmasından çok sonra bu iddiaların ortaya atıldığı gözden kaçmamalıdır, birden çok durumda da bu adamların emekli subay falan olmadıkları ortaya çıkmıştır. Daha ilginç bir soru da, daha hikâyenin en başındaki olayla, garip notlarla dolu kitap hakkında konuşmak üzere Morris Jessup’ın Donanma ONR tarafından ofise çağrıldığı zamanla ilgilidir. Bu notlarda gerçekten onları ilgisini çeken bir şey yoktuysa, o zaman neden çağırmışlardı?
Kim bilir! Goerman, ONR memurlarının bunu iş dışı saatlerde ve kişisel meraktan yaptıklarını veya notlardaki bazı imaların Donanma’nın gerçek araştırmasına benzer olduğunu ve ONR’nin sadece her ipucunu izleme görevini yerine getirdiğini belirtti. Komplo teorisyenleri, bu durumda Allen’ın notlarının doğru olması gerektiğini savunuyorlar.
Gerçek ne olursa olsun, bu hikâyede o kolayca açıklanamayan küçük rahatsız edici dipnotun olması hoşuma gitti. İyi bir esrara bayılırım, Goerman’ın olayla ilgili bütün bildikleri önüme serildikçe bir seri hayal kırıklığı yaşadığımı hatırlıyorum, o zaman kendi ayrıntılı araştırmamı yapmamıştım, dolayısıyla Philadelphia Deneyi hakkında sadece sıradan bir film izleyicisinin bildiklerini biliyordum.
Mantığa vurduğumuzda hikâyenin saçma sapan olduğunu biliyorum, fakat yine de o küçük cevaplanmamış soru hoşuma gidiyor. Carl Allen bir maskara olabilir, yine de ona bu yüzyılı biraz daha ilginç kıldığı için teşekkür ediyorum.

Yazan: Brian Dunning Kaynak: Bu yazı Skeptoid sitesinden çevrilmiştir.
evrimagaci.org