SENKRON OLMAYINCA VÜCUT NE YAPSIN?

Kuban Paul Seauhmann
29.07.2006

Toplumsal bilincimizin ve aidiyet duygumuzun ne denli zayıf olduğunu sık sık bu sütunlarda dile getiriyoruz. Çoğu zaman eleştiri de alıyoruz. Oysa en ufak organizasyonda bile büyük aksaklıklar yaşayabiliyoruz.

Uzun soluklu çalışmalar diaspora toplumu için gerçekten lüks. Günü kurtarma, günlük politikalar üretme hastalığı son derece yaygın.

Esip gürlemek yetmiyor. Diaspora tam magazinsel bir tavır sergiliyor. Örnek mi istersiniz. Buyurun. Kimine göre 3 kimine göre 7 milyonluk diasporada tv kampanyası için toplam on bin imza bile toplayamıyoruz. Sadece imza. Öyle uzun boylu bir emek de gerektirmiyor. Bilgisayar başındaysanız siz deyin 2 dakikada, elden imza atacaksanız toplam 30 saniyede yapılacak bir iş.

Pekiyi…

Ne oluyor da 5-7 milyonluk diaspora on bin imza bile toplayamıyor?

Kabul etmek gerek ki, çapımızı çok abartıyoruz. Bu toplumsal abartının temel nedeni de seçtiğimiz yaşam modeliyle yaşamamız gereken model biçiminin uyuşmaması. Bu nedenle imza insanlara zul geliyor. Aman sendecilik, burada patlamasında nerede patlarsa patlasıncılık, bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılık vücuda öyle işlemiş ki, toplum olarak sık sık duvara çarpıyoruz.

Alt yapı kurumlarını ”es” geçip, üst yapı kurumlarıyla günü kurtarıyoruz.

Gençken futbol oynayanlar daha iyi bilir. Yaş ilerledikçe beyin ile vücut arasındaki senkron birbirini tutmamaya başlar. 20 yaşlarında beyin, 40 metre top sürmeyi emreder ayaklarda buna uyar. Ancak 40 yaşına gelindiğinde beyin 40 metre top sürmeyi emreder, gel gelelim bacaklar hemen karşı çıkar.

Bu durumda beyin deforme olmamak için ağza emir verir.

Konuş!

Yapamıyorsan bol bol konuş…

Bu nedenle vücudun yapamadığı görevi ağız yapmaya başlar. Ancak önündeki 40 metreyi ağızla koşmak olası değildir.

İşte diaspora toplumunun beyni ile ayakları arasındaki senkron böyle.

Beyin, taaa buralardan vatanı kurtarmak için savaş açar ama eller oturduğu yerden 30 saniyelik bir imzayı atamaz.

Elbette bu durum gerginliklere neden olur. En ufak bir konu bile tartışmalarda çıkmaz sokaklara girilmesine neden olur.

Bunların temelinde yatan daha öncede belirttiğimiz gibi gücümüzün ve konumumuzun abartılmasından kaynaklanmaktadır. Güçlü olduğumuz konusunda beyne sürekli sinyal verdiğinizde vücutta ister istemez beyne uymaya çalışıyor. Uyamayınca da gerginleşiyor.

İşte toplumumuzun gergin olmasının temel nedenlerinden biri bu.

Düşünün; çalışkan bir toplumuz deniliyor… Akıllı bir toplumuz, güçlü bir toplumuz, bizden daha iyi bir toplum yok diyoruz…

Eeee? Sonuç…

Sonuç tam bir felaket.

Derneklerimizin çoğu giderlerini birkaç insanımızın özel çabalarıyla karşılıyor. En büyük organizasyondan en küçüğüne büyük sıkıntılar yaşanıyor…

Sonra?

Sonra, 5-7 milyonluk diaspora bu organizasyonlarda alın teri dökenleri ya dışlıyor ya da yerden yere vuruyor.

Gençler…

Artık tüm ümit gençlerde…

Onların beyinleriyle vücutları senkron tutturabilir. Biraz çaba biraz özveriyle bu hantal yapıyı dinamik bir yapıya dönüştürebilir.