SEVGİLİ NEVZAT TARAKÇI’YA AÇIK MEKTUP

Dr. MEŞFEŞ’Ü Necdet Hatam

Yemuz Nevzat Tarakçı kardeşimizin www.circassiancenter.com sitemizde paylaştığı, “22 Mayıslara ‘Yeni Kapılar Yeni Caddeler’ Açmak” başlıklı yazısına yanıtımdır.

Sevgili Nevzat

Şu serzenişleri, hiç olamayacakları bir yana bırakmanın ne isteyip ne önerdiğinizi somutlaştırmanın zamanı gelmedi mi sizce? Bir de asılı bıraktığınız dilekler… Bunların yarardan çok zarar getireceğini nasıl anlamazsınız ya da anlamazdan gelirsiniz.

Örnekleyelim:

“Zorlu bir 21 Mayıs süreci daha yaşıyoruz.” demişsiniz ancak neden zorlu olduğu konusunda bir bilgi kırınışı bile vermemişsiniz.

“Bakalım bu 21 Mayıs’ta ne kadar iri ne kadar diri ne kadar bilinçli ve yürekli olacağız?” diye sormuşsunuz ama bilinçlenmekten neyi anladığınız, yürekli olabildiğimizde neler yapmamız neleri göze almamız gerektiği konularında da görüş belirtmemişsiniz. Peki, bilinçlenmekten farklı şeyler anlayanların yürekli olmayı farklı yorumlayan kişiler birlikte olabilir mi? Ya da birliktelikleri çok yapay olmaz mı? Ya da farklı birlikte oldukları görüntüsü veren görüşleri anlayışları amaçları farklı kişiler riyakar değil midir? Aynı amacı paylaşan kişiler değil midir sağlıklı birlikteliği kurabilecek olanlar?

“Bakalım sesimizi, sözümüzü ne kadar yükseltebileceğiz?” diye sormuşsunuz ama sesimizi sözümüzü yükselttiğimizde ne söyleyeceğimiz konusunda en küçük bir ipucu bile vermemişsiniz. Sesin ve de sözün neden yükseltilmesi gerektiği, yükseltildiğinde nelerin söyleneceği somut değilse eğer sadece ses yükseltmek insani bir davranış olur mu?

Bu da yazınızın en somut cümlesi olsa gerek: “Biz ne yapıp ne edip 22 Mayıslara yeni kapılar, yeni caddeler açmak zorundayız.” Peki, yeni kapılar ve yeni caddeler arayışı içinde olmak, bin bir güçlük ve özveri ile açılmış olan “Anavatan kapısını kapıdan. Anavatana açılan caddeyi de cadde saymamak, özünde Dönüşe karşı olmak değil midir? Bu sorumu dönüşe karşı olunmayacağı, başka çözüm yolu önerilemeyeceği gibi algılamazsınız umarım. Ancak siz bir öğretmensiniz. Bir görüşe sadece karşı olunduğunun belirtilmesinin görüş belirtmek anlamına gelmediğini bilmiyor olabilir misiniz? Açılması gerekli kapı ve caddeler tanımlanmadığında boş konuşulmuş olmuyor mu?

Peki, nasıl varılacağı ve ne olduğu bilinmeyen bir amaç için,  “Coşkumuzu büyütüp, umudumuzu besleyebilir miyiz?

Madem tek alanda tek yürek olmayı bu yıl da erteledik umarım farklı alanlarda, aynı söylemlerde buluşur, sesimizi ve sözümüzü yeterince yükseltir, coşkumuzu büyütür, umudumuzu yeşertiriz!

Umarım, 2022’nin 21 Mayıs’ı 2023’lerin 22 Mayıslarını besler, büyütür.

Dilerim, “Yeni kapılar” ve yeni caddeler “istiklale”, istikbale açılır.” Bu bölümde somut öneriniz olmadığı konusunda ki yanılgımın kanıtı. Demek ki siz “istiklal” (gençler da daha iyi anlasın diye “bağımsızlık”) amaçlıyorsunuz. Demek ki siz de yiğidi çok ve azımsanmayacak nüfusumuza karşın korunamayan bağımsızlığın, anavatanın bağımsızlık savaşlarında ortadan kaybolan, yardımları devede kulak bile olmayan, eski elbiselerini bile düzenli göndermeyen, şehit çocuklarına yılda 120 dolar eğitim katkısını çok gören, Suriye’den ayrılmak zorunda kalan kardeşlerimizin anavatana dönüşlerini engelleyen, anavatanı ziyaret etmekten korkan, anadili öğrenimini seçecek 500 öğrenci bulamayan milyonların, bağımsızlığa kapı ve cadde açmaları gerektiğini söylüyor ve bunun olabileceğini umuyorsunuz.  Hem de anıtlarının zafer taklarının üzerine “sonsuza kadar Rusya ile birlikte” sözünü yazan anavatanı bu günlere getiren kardeşlerine rağmen bunu gerekli görüyor ve umabiliyorsunuz. Yani halkımıza hepten yok olacağı bir kapı, hepten yok olacağı bir cadde öneriyorsunuz.

Sonrasında da “MAYIS’TA UYANIK KALMAK” demiş ve birçok şey daha sıralamışsınız. Ben sonrasını yorumlama gereği duymuyor ve halkımızın geleceğe kalması konusunda samimi iseniz eğer “derin uyumanızı ve horlayarak uyumanızı” öneriyorum.