ŞİRİN KÖYÜM, GÜZEL KÜLTÜRÜM

YEMUZ Nevzat Tarakçı

Tatildeyim; güzel şirin köyümde, baba ocağında, ana kucağında.
Kabul edelim ki şu rekabetçi dünyada içine gömüldüğümüz hız, stres, kaygı… kaliteli dinlenmenin engin hazzını unutturuvermiş bize.
Oysa beden ve zihni doğal ortamlarda dinlendirmek, büyük manevi güç veriyor insana.
Yemyeşil doğal çevre, bol oksijen, buz gibi berrak su, kuş sesi…
Tatlı sohbetler, kitap, şiir, şarkı ve çay…
Gerisi mi?
Gerisini huzur ve mutluluğa say!

BAKMASINI BİLİRSEK…
Bu anılarla dolu mekânlarda, yorgun bedenler, daralmış ruhlar huzura doyuyor.
Küçücük bir çiçek,
Ufacık bir örümcek,
Güneşin doğuşu,
Dağların duruşu,
Kuşların özgürce uçuşu,
Yıldızların göz kırpışı… tedavi ediyor yorgun ruhları, şaşkın bedenleri.
Bu terapi, bu farkındalık, bu duyarlılık… içe doğru derinleştiriyor insanı.
Kalp ve kafa buluşuveriyor güzelliklerde.
Yeter ki bakmayı, görmeyi, hissetmeyi bilsin kabalaşmış ruhlarımız.
Yeter ki yaşama sevinci terk etmesin ruhumuzu!

DAHA SICAK DAHA SAMİMİ…
Değil mi ki doğal çevre ve duyarlı dostlar, insanın huzur kaynağı.
Yoksa bu doğal ortamda insanlar daha mı sıcak, daha mı samimi?
Yoksa buralarda kitap sayfaları daha mı renkli, harfler, kelimeler daha mı sihirli?
Buralarda hayat daha mı anlamlı, bilmem ki?

NE ÇOK GÜZELLİK VAR ETRAFIMIZDA
Pozitif olabilen insan için etrafta seyrine doyum olmayan ne çok güzellik var.
Beton yığınları arasında ruhu daralan,
Bir telaş ve bir koşturmacayla güzellikleri kaçıran,
Anlamlı buluşmaları erteleyen insan, küçücük bir köyde, basit gibi görünen dekorlarda derin nefes alabiliyor, huzura doyabiliyor.

KAYBETTİKLERİMİZ
Ah be köyüm!
Buram buram kültür kokan, kısık da olsa ana diliyle konuşan köyüm.
Balkonunda çay,  bahçesinde yemek, gecesinde muhabbetle mısır pişirmek…
Ya düğünler, ya diğer unutulmaz törenler, anlamlı birliktelikler?
O, çocukluğumuzun gaipten geldiğine inandığımız mızıka sesi…
Bizi alıp gaiplere götüren, bir başka dünyada olduğumuzu hissettiren düğünler…
Taklidi imkânsız gibi görünen muhteşem danslar, oyunlar…
Ah be köyüm!
Neler, neler gizli derununda!
Senin, bu güzelliklere tanıklık eden her bir balkonun, her bir avlun, her bir ağacın her bir yamacın ne kadar yoğun duygu barındırıyor, neler neler hatırlatıyor insana.
Sadece düğünler mi, acılar da var elbette!
Neresinden bakarsan bak bir tatlı hatıra ki ifadesi mümküm değil.
Meğerse dün, bu küçücük şirin diyarda, toplumsal bilinci arttıran, uyum ve birlikteliği sağlayan, bugün çok daha iyi kavradığımız ne çok güzellikler paylaşılmış.
Meğer o gün burada ne büyük birliktelik, ne muazzam duyarlılık, ne kıskanılacak kardeşlikler yaşanmış!
Ey o günün köy sakinleri!
Ey yardımlaşma ve dayanışma sevdalısı kanaatkâr, uyumlu insanlar, meğer sizler ne kocaman yürekli insanlarmışsınız!
Binler selam size!

KÜLTÜRÜ YAŞAYARAK ÖĞRENMEK
Malum, en etkili öğrenme “yaşayarak” öğrenme metodu.
Çocuklarımızın ve gençlerin, her ne kadar aşınmış, yozlaşmış da olsa, hâlâ köylerimizden öğreneceği çok şey var.
Düğünler, sohbetler, yemekler, eğlenceler, cenazeler…
Kültürü, doğal ortamında yaşamak.
Onu dokunmak,
Onu duymak,
Onu görmek,
Onu hissetmek…

KÜLTÜR KÖYLERİ PROJESİ
Keşke çocuklarımızı, öz kültürlerinin eğlenceli ortamında hamur gibi yoğuracak “kültür köyleri” projemiz olsa!
Keşke çocuklarımız ve gençlerimiz kültürel değerlerini bu “kültür kamplarında” yaşayarak öğrense!
Mazisiyle, kültürüyle övünmen yanında, kültürel yok oluşa direnen duyarlı değerli dostlara binler selam.