ŞOCENTSUK’ ALİ

L’IĞUR Yibrahim
Çeviri: Atalık Rafet

Tek Atlı’nın, Shapsugh Kızı’nın, Nasıpım Yığuegu’un daha bir çok güzel yapıtın yazarı, ÇÇereşe Témbotun yüzüncü doğum yıldönümünde gazete ve derilerde yayımlanan yazım.

Şogentsuk Ali, Kabardey Balkar cumhuriyetinde okuma yazma ve edebiyata öncülük etmiş unutulmayan gerçek vatansever bir insandır. İstanbul a gelip oradaki Çerkezlerle bir olmuş, diasporadaki Adigelerin sıkıntılarını görmüş, senli benli konuşabilecek kadar Türkçe öğrenmiştir. Ali İstanbul da Adigelerin çıkardığı dergi ve gazetelere de katkılarda bulunmuş, çalışmalarına katılmıştır. Adigeliğin bu yabancı diyarlarda zor yürüyeceğini anlayan Ali Kabardey’e geri döner.

Ali’nin çocukluk arkadaşı L’ığur Yibrahim (л1ыгъур ибрахьим) anlatıyor.

L’ığur İbrahim, Ali’nin mahallede birlikte büyüdüğü dirsekleri birbirlerine değmiş çocukluk arkadaşıdır.

YIL 1949

Şogentsuk Ali’nin hayatını anlatanlar, çocukluğundan çok az bahsederler. Genelde bilmezler. Ali ile benim çocukluğum birlikte geçti. Dirseklerimiz birbirine değerek birlikte büyüdük. Beraber danaları güderdik, birimizin işi olursa diğerimiz yardımcı olurdu. İşten az çok zaman bulduğumuzda top oynar, aşık (ken-к1эн) oynar, topaç (kin-кин) çevirirdik. Ali çok tez canlı bir çocuktu, hareketli idi. İş yapsa da, oyun oynasa da ne yaparsa onu canla başla çok dikkatli ve ciddi olarak yapardı. O aynı zamanda çok becerikliydi. Alinin ailesi kalabalık büyük bir aile olup, Aliyi erinmenin ne olduğunu bilmeyen, çalışmayı seven biri olarak yetiştirilmişti.

Bir gün Ali sevinerek kapımıza doğru koştu, birazda bilmenin verdiği rahatlıkla, sana bu gün aşık(ken) oyununun nasıl oynandığını göstereceğim. Bu oyunun nasıl oynandığını sana öğreteceğim der. Elinde su kabağı dolusu aşığı(ken) da vardı.

O gün ikimizde çok güzel doya, doya oynadık. Zaman çok çabuk geçti yetmedi, adeta dünya bize küçük geldi, yavaş, yavaş evin yolunu tuttuk. Eve dönüyorduk, köyümüzün tek okulu da yolumuzun üstünde idi, okulun yakınına gelince, Ali bahçe duvarına tırmandı içerde oynayan çocukları seyretmeye başladı. Ali bahçe duvarından inmiyordu, onu zorla indirdim ama Âlinin bakışları üzgündü. Yüzündeki gülümsemede kaybolmuştu.
Âlinin annesi yardım sever eli açık bir insandı. Az veya çok ne varsa başkalarına yedirmesini severdi. Bize de gerektiğinde sofra kurar yemek yedirirdi.

O günde; üşümediniz mi, diyerek bize sofrayı kurdu.

Yemek yemeye başladık ancak Ali hala üzgündü, yemekten de hiç eksilttiği yoktu, anne yüreği hemen fark etti (sıt kakhua si ş’ale vigu kıdejırka zıguerım vezava-сыт къахъуа сищ1алэ уигу къыдэжыркъа зыгурым уезэуа) ne oldu oğlum rahatsızımsın biriyle mi kavga ettin deyince; (zıri kakhuakım diyane-зыри къахъуакъым диянэ) hayır hiç bir şey olmadı anne, der. Birazda gülümseyerek, gelirken okulda okuyan çocukları görünce onlara biraz imrendim o kadar. Ne kısmetli çocuk onlar diye cevap verir.

Okula giden çocuklar durumları iyi olanlar (sipse tek’u-сипсэ т1эк1у) küçük canım der, ve annesi derinden içini çeker. (hal’ev şetaş aner-хьалъэу щэтащ анэр.)

Nasibimiz ağaca bağlanmadı ya, bizde başımıza gelecekleri görürüz diyerek sofradan kalkar ama Âlini neşesi pek yerinde değildi.

Ali çok akıllı ve kabiliyetli idi, bir gün Ali bana gelerek gizlice bir şeyler yazdığını anlattı.

Bende şairlerin yazdıklarına benzer bir şeyler yazıyorum.

Peki o yazdıklarından bana da okur musun, dedim. Bana da ezberinden hatırladıkları kadar okudu. Ali ile, yazdıklarıyla ilgili biraz konuştuk. Şu anda hatırlamıyorum ama o gün Ali bana birbirine uyumlu sözlerden güzel şeyler okumuştu. O kadar güzeldi ki onları Âlinin yazdığına pek inanmamıştım.

Okumayı bitirdikten sonra Ali bana yalvardı:

Ne olur böyle şeyler yazdığımı kimseye söyleme.

Aradan çok zaman geçmeden Ali’yi okula gönderdiler. Okulda öğretmen Şağue Nuri ile Dım Âdem ilerde bundan büyük bir insan olacağını sezerler, her konuda Ali’ye yardımcı olurlar.

нанэ

Уэ пыщ1эрэ уи щ1элэц1ык1ур;
Хы 1уфэм щепэзэзэхыу,
Щ1ып1э хамэм анэ адэншэу,
Кьурщыжьхэм ар льыхуэьанэу.

Щы1экьым мыбы зы махуи,
1уэщхьамахуэ сигъалъагъуфу.
щы1экьым мыбы зы ани,
нанэ уэщхьыу 1э кьыздилъэфу.

щыхьарс и лъабжьэр тенгызу.
гызыжу кхъухьхэр кьепщыл1эу.
хьапшыпхэр пл1эк1э кьыраху,
фэрс ф1ейк1э напэр шалъэщ1ыу.

си нанэ а хьалъэзехьахэрс
нобэк1э кьызэдэхащ1эр.
зейынчэс ьы кьарипц1ык1ур,
жа1эурэ 1э кьыздэзылъэр.

апхуэдэхэм я 1эгухэр пхъащэми,
си щыхьам щабэ кьохъуэк1ыр.
анабгъам си1эр пэжыжэми,
гужьейыгъуэм абы сыхашыр.

нанэ ф1ыти сыкуьылъхуамэ!
бэлыхьхэми уыхэзмыдзамэ.
зедзэныу уи щ1алэц1ык1ур
кьамыхъу е л1эжамэ!

сыт кьуэнщагъау тхьа уэзлэжьауэ!
дунейм пц1анэу сыщытебдзар.
дзы имы1эуэ нанэ тхьамыщк1эми,
нэпс щ1игъажыу кьыщ1эбгъанар.

ара уызэрызахуэр!
сабий гъыбзэр зыхыумыщ1ык1ыу,
пхъанк1ихэм ар щыхэжайек1э,
ныбэйызхэр щыбгъадыхьашхыу.

умыдзыхэ си нанэ дыщэ,
л1ы ищ1ынс уи кьуэр 1эщт1ымым,
заман к1эщ1к1э ар нэк1уэжынси
щыпльэжынс бакьсан аузым.

1917 Гъ.
Шоджэнц1ук1 Али

Anne

Biliyor musun küçük evladın;
Yaban ellerde yapayalnız.
Gönlü vatan hasretiyle kavrulurken,
Dolaşır deniz kıyılarında sessiz, sessiz…

Oaşha maxue yi gösterecek,
Buralarda bir gün yaşamadım.
Senin sıcak ellerin gibi,
Başımı okşayacak bir el bulamadım.

Şehir burası, alt tarafı deniz.
Sırayla yanaşıyor limana gemiler.
Alın terlerini silerek fesleriyle,
Hamalların sırtlarında iniyor yükler.

Anacığım, o yük indiren hamallar
Şimdilik bana en yakın insanlar.
Garip bu küçük, buralarda…
Diyerek hamallar başımı okşuyorlar.

Öylelerin eli çok sert olsa da,
Yumuşak geliyor başıma.
Ana kucağından çok uzaklarda,
Zor günlerimde, hep onlar yanımda.

Anacığım, beni doğurmasaydın!
Senide zor durumlarda bırakmasaydım.
Yaban ellerinde sahipsiz bu evladın,
Ölseydi keşke, hiç doğurmasaydın.

Nerde yanlış yaptım hey Allah’ım!
Beni dünyaya yapayalnız attın.
Zavallı anacığımı dostu olmadan,
Gözyaşlarıyla baş başa bıraktın.

Böyle mi senin dürüstlüğün!
Çocuk ağıdından anlamadan,
Kimsesizler, çöplükte uyurken-
Karnı tok olanları, güldürürsün.

Üzülme benim kıymetli anam,
Yumruklar adam eder oğlunu,
Kısa zamanda döner yurduna
Bakar Baksan ovalarına.

Şocentsuk Ali yıl 1917
Çeviri Atalık Rafet